Zana’nın Yemini ve Türkiyelileşmek
Leyla Zana 24 yıl aradan sonra yeni bir krizin nedeni oldu. Milletvekili yeminindeki Türk milletini çıkararak, Türkiye milleti demeyi tercih etti. Türk yerine Türkiyeli tabiri Türk’e duyulan bir hazımsızlığı gösteriyor. Türkiyeli kelimesi de menşeini, Türk’ten alıyor. Türk bu topraklara geldikten sonra bu topraklar Türkiye olmuştur.
Türkiyeli ibaresi öteden beri Türk milletine düşmanlıkta birleşenlerin kullandığı bir kavram. Kullananlar da bu amaçla kullanıyorlar.
Sanıldığı gibi, Türk milleti bu topraklarda yaşayan farklı etnik kökenlerden yaşayanları dışlamıyor. Tam aksine herkesi kuşatan, içine alan çatı bir kavram. Bu kuşatıcılık millet kavramına verdiğimiz anlamla ilgili. Milleti bir etnisite veya dil ile özdeşleştirirseniz kuşatıcı bir kavram olmak yerine dışlayan bir kavram halini alır. Bazıları bilinçli olarak bunu yapıyor. Etnik aidiyetleri millet kavramı ile aynileştirerek farklı etnileri farklı milletler olarak tanımlıyor.
Ayrıştırmak için millet tarifini böyle bir çarpıtma ile yapmak şart. Milleti etniler üstü bir kültürel ortaklık olarak izah ettiğiniz zaman, Zana ve benzerlerinin elindeki istismar aleti alınmış oluyor. Bunu bildikleri için milleti etnik aidiyet olarak kodlayarak tarif ediyorlar. Bu düşmanlık, ayrıştırma psikolojisini iyi anlamak lazım. Kendi başına bir şey olamayan bir çok kişi, bu tip çıkışlar, atraksiyonlarla statü sahibi oluyor. Meclisin kapısından giremeyecek olanlar itibar kazanıyor. Çünkü ideolojik hareketler bilgiye, birikime, eğitim düzeyine bakmıyor. Militanlığa, teslimiyete, robotluğa, kesin inançlılığa bakıyor. Böyle olunca da ortaya meclisin saygınlığına yakışmayan duruş ve tavırlar çıkıyor.
Bu coğrafyada yaşayanların yüzde doksanının etnik kökeni Türk’tür. En taraflı yayınlarda Kürt etnisitesi için verilen oranlar yüzde 7-10 arasıdır. Daha fazla veya daha eksik de olabilir. Çünkü ben hepsini büyük bir ağacın kolları, dalları olarak görüyorum. O ağaç, ortak kültürümüz, manevi değerlerimiz, yaşam tarzımız, hassasiyetlerimizdir. Bugün en fanatik bölücüler bile Kürt’le Türk arasında dilden başka bir fark çıkaramıyorlar. O dilin de Türkçe’den büyük oranda etkilendiği, Jaba gibi bazı Kürdologlara göre yüzde 40 oranında Türkçe kelimeler taşıdığı bilinmektedir. Bu durumda ayrılık gayrılık davası gütmek Kürtçülük değil Kürt’e de Türk’e de ihanettir.
Meclis bu milletin en üst kurumudur. Demokrasilerde millet iradesinin tecelli ettiği yerdir. O çatı altına girenlerin her davranışları, her sözleri toplumu şu veya bu şekilde etkilemektedir. İyi örnek iyiliği, kötü örnek kötülüğü davet eder. Onun için her vekilin mücadelesini, siyasetini yasa içinde kalarak yapması toplumun ortak menfaatleri açısından da şarttır. Ayrıca bu tür yasa tanımazlıklara, efelenmelere, ucuz kahramanlıklara taviz vermek bundan sonra da benzer davranışları teşvik etmek, yasaları yasa dışı yollarla anlamsızlaştırmanın yolunu açmaktır. Yüzde beşlik bir partinin bu milleti, meclisini, sokağını esir almasına müsaade edilmemelidir. Her milletin bir adı bir kimliği vardır. O addan o kimlikten vazgeçilmesini istemek, o milletin bütün müdafaa bentlerini yıkmak kendini savunacak manevi dayanaklarını ortadan kaldırmaktır. Milletin olmadığı yerde dış ve iç toslamalara karşı milli bir müdafaa, ortak bir tavır ve dayanışma da olmaz.
Zaten Türksüz bir anayasanın amacı da budur. Bu ülkeyi elsiz, kolsuz, savunmasız bırakmak… Seçimden önce HDP Türkiyelileşecek diyenler eserleriyle övünebilirler, işte HDP’nin Türkiyelileşmekten anladığı budur; Türk milletini ret etmek.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.