Teknoloji ve Yabancılaşma
T eknoloji karşısında tam anlamıyla “kültürel bir gecikme, kültürel bir geri kalış” yaşıyoruz.
Çok hızlı bir biçimde gelişen teknolojiye uygun hareket etme formları oluşturmakta güçlük çekiyoruz. Çünkü teknoloji, bizden kendisine uygun davranışta bulunmayı da talep ediyor. Mevcut davranma biçimleri yeni teknolojinin taleplerine uygun olmadığı zaman başka ithal davranma biçimlerine başvuruyoruz ya da el yordamıyla kendimize göre yeni alışkanlıklar kazanmaya başlıyoruz.
Hıza ayak uydurmak kadar tehlikeli bir durum yok gibi geliyor bana. Çağımız, hareket ve hız çağı. Tehlikeli bir çağ yani. Sayısız uyarıcı altında hepsine cevap vermeye çalışan zavallı fertler topluluğu oluştu. Her zaman ve her yerde online olmak tutkusu ile birlikte ama yalnız ve tek başına her fert kendisini, kendisi gibi olmaktan farklı ifade edebilecek imkânlar elde etti. Bu imkânlar, hayatı tehlikeye atan, başkaları için de tehdit oluşturan bir mahiyete de sahip.
Sanal dünya, içinde yaşadığımız gerçek dünyanın önüne geçmiş durumda. Bir bakıma gerçek olanı yitirdiğimiz bir dünya. Gerçek dünyadaki ilişki kurma biçimleri, statüler, hiyerarşiler, duruşlar, değerler ile olan ilişki gibi hususların pek çoğuna sanal dünyada rastlamamak gibi bir olumsuzluk söz konusu. Gerçek dünyada muhatap olmayacağınız insanlarla pekâlâ sanal dünyada muhatap olabilme riski var. Bu risk, bazen insanı eksilten ve değer meselesiyle yüz yüze getiren tecrübelere de gebe. Çünkü farklı karakter ve niyetlerle karşılaşabileceğiniz bir sürü insan. Ve öyleleri de olabilir ki, gerçek dünyada yer edinememiş olmanın nefreti ve kızgınlığıyla sanal dünyada at koşturabilecek bir zihniyette.
Sanal dünya, aynı zamanda bir simülasyon dünyası da. Gerçek ile aramıza mesafe koyan bir dünya. …miş gibi davranmanın, tezahür etmenin dünyası da aynı zamanda. Gerçeğe yabancılaştıran bir dünya. Kendimize ve çevremize yabancılaştıran ve sadece ekrandan, ekrandaki yazılardan ve görüntülerden ibaret olan bir dünya. Bir şeyi, olduğundan başka türlü gösterme imkânına sahip olan bir dünya. Hatta sadece dünya mı? Dünyalar…
Aynı kişinin bir yerde dindar, bir yerde laik, bir yerde erkek, bir yerde kadın ve daha nice kılıklarla dolaştığına şahit olabilirsiniz. Her şey ama sadece kendisi değil.
T eknolojinin imkânlarını nasıl kullanacağımız ile ilgili bir şuur noksanlığı ahlak bakımından da maalesef zaaflara neden oluyor. Sanal dünyanın alışkanlıklarına göre şekillenen karakterler, gerçek dünya ile karşılaştığında büyük hayal kırıklıkları yaşamaya başlıyor. Şuurumuz ile gerçek arasındaki ilişkinin kopuşu diyebileceğimiz bir durum bu. Bu kopuş, bütün anlam dünyasını sanal olana bağladığı için gerçek dünyanın anlamsızlaşmasının da temelinde bulunuyor. Artık gerçek dünya, bizzat yaşadığımız dünya anlamını yitirmeye başladığı andan itibaren de eylemlerimizi yargılayabilecek kriterlerden mahrum kalıyoruz. Bütün eylemler adeta eşit hale geliyor. Çünkü değerler, ahlak anlamını yitiriyor.
Evet, bugün yaşadığımız yol bizi sanki nihilizme doğru götüren bir yol. Gerçek ile görünüş, hayal ile hakikat, sanal ile hakikat, yalan ile doğru, iyi ile kötü, güzel ile çirkin birbirine karışmış durumda. Gerçek olmadan ürettiğimiz gerçeklikler var. Ürettiğimiz gerçekliklerin gerçek olan karşılıkları yok. Tam bir kaos, karmaşa hali.
Karar, kaosun hâkim olduğu bir durumda önemli hale gelir. Evet bizim dünyamız için bir karar günüdür: ….miş gibi yapmaktan, amaçları araç haline dönüştürmekten, değerleri değersizleştirmekten vaz geçmek için karar verme zamanıdır.
Ferdi olarak ahlakı, toplum olarak sağlıklı siyaseti kazanmak için bu kararı vermek zamanıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.