Ali Osman Gündoğan

Ali Osman Gündoğan

Bir Çocuk Düşünün…

Bir Çocuk Düşünün…

yürümeye yeni başlamış. Belki henüz sadece anne-baba diyebiliyor. Çıktığı yolculukta, ailesiyle birlikte nereye gittiğinin farkında bile değil. Doğduğu topraklardan çok uzaklarda bir diyarda, ailesinin umutlarına eşlik etmenin ne olduğunun şuurunda olabilmesi için henüz hiçbir gelişme kaydetmemiş.

Belki de ilk defa gördüğü suyun, daha önce gördüklerinden “on milyon yüz bin” kere fazlasıyla karşılaştığında, gecenin karanlığında dalgaların çıkardığı sesin eşlik ettiği bir esnada sımsıkı sarıldığı babasıyla nereye gittiğini düşünebilecek durumda bile değildi.

Korkunun, heyecanın ne için duyulması gerektiğini bile bilmiyordu. Çok zaman geçmeden, hemen birkaç saat sonra kıyıda bota binerken duyduğu sesin sahibi olan dalgaların çok daha çılgınlarıyla karşılaşabileceği ihtimalinden oldukça uzak bir vaziyette, hareket ettiği o kıyıya botsuz, dalgaların sürüklemesiyle cansız bedeninin geleceğini hayal edemezdi.

Oysa çocuklar arasında herhangi bir çocuk olmayı belki de ne kadar da çok isterdi. Aslında onun gibi olan sayısız çocuk var. Tek farkı, Akyar sahillerinde merhametli askerimizin kollarında masum bir ölü beden olarak kaldırılmasının belgelenmesi, onu diğer çocuklardan farklı kıldı.

O fotoğrafı görünce ürperdim. Başkasına bizi bağlayan en yüce duygulardan birisi olan merhametin ne olduğunu kendimden geçerek bir daha yaşadım.

O fotoğraf, bütün dünyayı merhamete çağıran bir fotoğraftır. O fotoğraf, zalimlerin zulümlerine küçücük bedenin bir isyanıdır. O fotoğraf, canı pahasına da olsa ve dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, insan için hayatın, yaşamanın ne kadar da çile çekilmeye değer olduğunun, “ölmek pahasına bile olsa”, topraklarını cehenneme çeviren canilerden kaçmak, başka yerlere göçmek iradesinin ne kadar da güçlü olduğunun kanıtıdır.

O küçük bedenin Akyar kıyılarına vurmadan üç-beş gün öncesine kadar o sahillerde 10 günlük bir zaman geçirmiş olmanın yüklediği sorumluluğun altında ezilecek acaba kaç kişi vardır. Akyar sahilleri, kimi çocuklar için kumdan heykeller yapmanın, kuleler yükseltmenin, denizin tuzlu suyu ile bedenlerini kışa hazırlamanın, en çılgın müzikler eşliğinde güneşin altında boylu boyunca uzanarak hayaller kurmanın sevimli mekânları olurken hiç aklımıza gelmeyen bir biçimde kimi çocuklar için de savaşa, açlığa, umutsuzluğa, kaçmak zorunda oluşa meydan okumanın mekânları oluveriyor.

Dünyanın adaleti yok” diyerek geçiştirilecek bir durum değil bu. Hepimizin sorumlu olduğu ama bazılarının daha fazla sorumlu olduğu bir durumun özetidir o fotoğraf.

İnsanların ölümden kaçarken ölüme yakalanması, insanlığın esaret altında olduğunun bir ifadesidir. Çünkü insanlarla beraber insanlık da kaçıyor. İnsanlığın insanlardan ne kadar kaçtığını, uzaklaştığını görmek için “kıyıya vuran o küçücük cesede” bakmak yeterlidir.

Dünya, zulüm ve adaletsizlik ile cehenneme döner. Dünyayı, insani bir dünya haline getiren ise merhamet ve adalettir.

Evet Batı suçlu, ABD suçlu… Ya Arap kralları, prensleri, Suud, Kuveyt, Katar… 

Türkiye’den başka hangi Müslüman ülkede mülteci var!...

Müslümanları Avrupa’nın kapılarına ölümü göze alarak yollayan, kılı kıpırdamayan, zenginlik içinde vakit geçirenlere yazıklar olsun…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Osman Gündoğan Arşivi