World Weekly: «Atatürk’ün Kâbusu»
Önce bilmeyenler işitmeyenler için hadiseyi anlatalım. Yani önce haberi aktaralım sonra yorumunu yaparız..
Geçtiğimiz hafta, The World Weekly (Haftalık Dünya Dergisi), «Ataturk’s Nightmare» (Atatürk’ün Kâbusu) manşetiyle çıktı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı sistemi değiştirmekle itham eden dergi, Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nın adının «Cumhurbaşkanlığı Külliyesi» yapılmasından bile rahatsız..
«Erdoğan Türkiyesi'nde demokrasi tehdit altında» diyen dergi, bir Gezi çapulcusunun “Biz Atatürk'ü seviyoruz. Bizim devletimizi o değiştirdi. Modern cumhuriyeti o kurdu” sözlerine yer veriyor, her yerde Atatürk heykel ve posterlerinin bulunduğunu, hükûmetin ise polis gücüyle bu Atatürkçü insanları ezdiğini idida ediyor, Gezi Parkı kalkışmasını ise demokratik bir eylem olarak değerlendiriyor!..
Derginin saçmalıkları bunlarla bitmiyor; dergi Türkiye’ye ayar vermeye kalkıyor ve «lâiklik elden gidiyor, Atatürk ilkelerine zarar veriliyor, gazeteciler, yazarlar, savcılar ve hakimler, askerler, futbol taraftarları, sosyal medya, siyasi rakipler, hattâ polisler bile Erdoğan'ın hedefinde» diye yazacak kadar küstahlıkta ileri gidiyor..
Kapağındaki iki parçalı resimle de dikkat çeken dergi, M. Kemal ile R. T. Erodoğan’ı bir elmanın iki yarısı gibi ayıran bir simetride gösteriyor.. M. Kemal’in bulunduğu sol tarafta; Meryem Uzerli, Beren Saat, Bergüzar Korel gibi bazı artist hatunlarla Anıtkabir ve en yukarıda Süleymaniye Camii var. Fonda ise, kırmızı zemin üzerinde beyaz ayyıldız ile Türk Bayrağı.
Erdoğan’ın bulunduğu sağ tarafa gelince, karanlık bir fon üzerine yine en üstte Süleymaniye, altında «Cumhurbaşkanlığı Külliyesi» (Ak Saray) ve aşağısında da başörtülü hanımlar ile tarihimizdeki 16 Türk Devletini temsil eden askerler. Erdoğan ile M. Kemal'i imaj olarak karşılaştıran derginin Türk Bayrağını Atatürklü kısımda kullanırken Erdoğan tarafında kullanmayışı ise, gâvurluğunun tescili olmuş..
* * *
Bunlara cevap vermek zor değil. Ağızlarının payını veririz. Veririz de önce bir gerçeği teslim edelim.. Türkiye’de güçlü bir medya yok. Bu gerçek kabul edilmeden elin gâvuruna laf yetiştirmek marifet değil.. Daha kendi ülkemizde, içimizdeki gâvurların bile hakkından gelemiyoruz, değil ki Avrupa’nın Amerika’nın gâvurları ile baş edelim...
Gâvur gâvurluğunu yapar. Pekâlâ kimden alıyor bu cesareti? Türkiye’de güçlü bir İslâm medyası olmadığı için tavşan dağa küsecek dağın haberi olmayacaktır. Dünya bu küstahlığın cevabını dahi duymayacaktır.
Dahası var.. Müslüman kesim, onların ülkemizdeki uzantıları, onların güdümündeki medya ile dejenere edildi. Muhaddere makamından mübtezellik derekesine indirdiler Müslüman kadınını. Altı kaval üstü şişane, kıçında tayt başında başörtüsü olan kızlara kızıyoruz ama o «Süslüman» tipler kimin icadı diye düşünmüyoruz. Onların medyasında yer aldı ilk istismarcı reklamlar. Bunlar sadece reklam değil, bir propaganda idiler ama kimse farkına bile varmadı...
İsimleri İslâmî (!) tesettür olan din simsarı kimi A.Ş’ler kızlarımıza başörtüsü, manto satmaktan çok, gerçek İslâmî tesettürü baltalamak, avrupaî seksî kadın giyim tarzını benimsetmek istiyorlardı. Başörtüsü alacalı bulacalı, saçları deve hörgücü gibi tipler türedi. Sonra bacaklarda taytlar, önü açık sözde pardesüler. Sonra onu da atıp tayt, üzerine daracık bluz, kalça üstünde montlar ile tüm vücut hatları ortada seksi kıyafetli ucube tipler.. Güçlü bir gerçek İslâmî medyamız olsaydı bu haltlar olur muydu? Olmazdı. Güçlü bir İslâm medyası için de; önce güçlü, vasıflı medyacılar yetişecek, onları yetiştirmeden milyarlar verip müesseseler alsanız nafile.
* * *
Evet Avrupa gâvurlarına laf yetiştirmek kolay.. Zor olan önce eksiklerimizi gediklerimizi kapatmak, her sahada güçlü kadrolara sahip olabilmektir. O gâvur haftalık Dünya Dergisi’ne facebook’ta bir cevap verdim. Dedim ki, «Atatürk’ün kâbusu öyle mi? Siz daha kâbus görmediniz... Öyle bir kâbusunuz olacağız ki, Kanunî Sultan Süleyman'ı Viyana önlerinde görmüşten beter olacaksınız..»
Dedim ama dediğime kendim bile ikna olmadım... O hale gelebilmek öyle kolay mı? Seçimlerde %70 oy alsanız bile yetmez.. Vasıflı insan sayısında, üstün medyada, güzel ahlâkta, çalışkanlıkta, emr-i bil maruf vazifesinde %70’leri geçmedikçe hiçbir başarıyı hayal bile etmeyin. Ederseniz ahmaklık etmiş olursunuz...
Güçlü iri medya yetmiş yılı aşkın bir süredir gâvurluk ediyor. Bunların tesirini görmek isteyen bir arşive girip en eski gazete nüshalarından itibaren tetkik etsinler. İlk sayılarında ne kadar müstehcen resim basmışlar, yıllar içinde doz nasıl arttırılmış. Hakeza diğer saldırıları... Dünden bugüne İslâm’a saldırı dozu nasıl ayarlanmış? En son Ak Parti döneminde nasıl bir pozisyon almışlar?
Bunları görmek lazım dostlar, görmek lazım... Üfürmekle olmuyor bu işler. Oluyorsa en kralından üfürelim.. Netekim üfürdük de.. Bak nasıl üfürdüm The World Weekly gâvuruna.. Kendini methetmek gibi olmasın ama kolay kolay böyle üfüremezsiniz: «Siz daha kâbus görmediniz... Öyle bir kâbusunuz olacağız ki, Kanunî Sultan Süleyman'ı Viyana önlerinde görmüşten beter olacaksınız..» Ödleri kopar şu sözle...
Bizimkisi latife de, bunu ciddî ciddî yapan mangal kahramanları mebzul miktarda... Adamlar bu tür meydan okumaları görünce münasip yerleri ile gülüyor, «Şu halinizle mi koçum?» diyorlardır. Ne korkması ayol? Ver coşkuyu...
Bakmayın siz «Atatürk’ün Kâbusu» diye manşet atmalarına. Onlar işi garantiye almak istiyor hepsi bu. Öyle fazla ümitlenmeyin, korkuyorlar falan diye.
Korkması gereken biziz biz. Parti holiganlığını bırakalım da şu halimize bakalım. Dün biri kalkmış “Abi bak, onlar da Erdoğan’a ikinci Atatürk demişler” diyor... Haşa ve afedersiniz, siz gâvur olsanız böyle Müslümanlardan korkar mısınız?