“Her puştluğu yap!..”
Bizler (Müslümanlar) kös kös otururken, onlar kös çalıyor! Çeşit çeşit içtimaî (sosyal, toplumsal) sınıf, bölge meydana getirmişlerdir.. Bir okadar da lagaluga kulübü... Bunların en zirvede olanı, kodaman zenginlerin ve bunlara bağlı, mutî (itaatkâr); millî değerlerden kopmuş memurîn zümresinin devam ettiği, resmî idelojiden beslenen «Atatürkçülük Kulübü»dür.
Diğer bazı klüpleri de (Rotary, Lions gibi) kâh Atatürkçülük Kulübünde kâh kendi başlarına (asıl mahfillerinde) görebilirsiniz. Aşı kampanyası yapar, yardım derneklerine bağışta bulunurlar. (Deniz Feneri hariç, onu hiç sevmezler). Burs verir çocuklarımızı okuturlar. Sonra da memleketin canına okurlar..
Ergenekon da Balyoz da, Paralel Çete de aslında tamamen onların eseridir. Onlar tüm derin yapıları, türlü melânetlerle elde ettikleri servet-ü sámânın ellerinden uçup gitmemesi için meydana getirmişlerdir. Olanca güçleriyle çalışmış, hemen her kilit mevkiye adamlarını yerleştirmişlerdir.
Ergenekon davâsı bu yüzden bitmiyor. Güç onlarda olsa da hiç durmadan çalışmaya devam ederler.. Kös kös oturmaz, kös çalarlar tepemizde...
Mehmet Şevket Eygi üstadın 2009’da yazdığı «Cehennemî kösler çalıyor...» başlıklı ilginç bir makalesi vardı.. O makalede “Eskiden Osmanlı devrinde muharebelerde kös adı verilen büyük davullara vurulurmuş.. Savaş başlarken ve savaşın içinde bazen develerin iki yanına asılmış bu davullardan gelen gök gürültüsü gibi ama ahenkli, uzunlu kısalı darbeler askerin heyecanını artırır, onları bir tür savaş transı içine sokarmış..
Günümüzde de Ergenekon savaşı içinde bu köslere vuruluyor. Bunları daha çok Ergenekon yanlıları vuruyor. Kulakları sağırlaştıran, beyinleri allak bullak eden, ortalığı velveleye veren kös sesleri. Bu seslerden kamuoyunun beyni zonkluyor. Böyle korkunç korkunç gürültüler, darbeler içinde insanlar doğru ve sakin düşünme imkânı bulamıyor.
(......) Kalabalıklar Anıtkabir’e gidiyorlar ve kös çalıyorlar. Gazetelerde, televizyonlarda kös çalıyorlar. Mevcut iktidarın solcu bir bakanı bile kös çaldı. Bu kös sesleriyle gözleri görmez, kulakları işitmez hale getirmek istiyorlar, kalpleri ve vicdanları mühürlemeye çalışıyorlar. Kösler vuruldukça bir kısım halk sersemleşiyor.
Bu köslerle hangi yalanları yayıyorlar? Ergenekon boşmuş, fosmuş... Hayır, Ergenekon 1923’ten bu yana Türkiye’nin en büyük dâvâsıdır. Ergenekon’un hukukî dayanağı yokmuş... Hayır, vardır, on bin sayfaya yaklaşan korkunç iddialar içeren dosyaları bulunmaktadır.
Kös sesleriyle darbe teşebbüslerini gizlemek istiyorlar. Faili meçhul cinayetleri örtmek istiyorlar. Uğur Mumcu’yu kimler öldürtmüştür?.. Sivas ve Başbağlar cinayetlerini kimler provoke etmiştir?..
PKK’yı niçin kurdurtmuşlardır? Resmî ideolojiyi ayakta tutmak, demokrasi, evrensel insan hakları ve halk iradesi üzerindeki vesayeti sürdürmek için. Başörtüsü krizi denilen sun’î/yapay krizi Ergenekoncular çıkartmıştır.
Halkın çoğunluğunun din, inanç, inandığı gibi yaşamak hak ve hürriyetlerini onlar ayaklar altına almıştır. Kös çalanlar 1960’ın, 1971’in, 1980’in ve 28 Şubat’ın sorgulanmasını, muhakeme edilmesini istemiyorlar.
Onlar doğru dürüst düşünemesin, doğru tercihler yapamasın diye halkı, yeni nesilleri kültürsüz, dilsiz bırakmışlardır. Onlar yakın tarihimizi tahrif etmişlerdir. Onlar, Türkiyelilik kimliğinin birinci faktörü olan İslâm konusunda ağır baskılar yapmışlar, dini tahrife cür’et etmişlerdir. Şu telefon emri onların zihniyetini, ahlâkını, vicdanını anlatmaya yeter de artar: “HER PUŞTLUĞU YAP!..”
Hafıza’yı beşer nisyan (unutma) ile malül (hastalıklı) imiş. Bugün unutuldu gitti bu “her puştluğu yap!..” lafları... Her puştluğu yapacak adamlardan korkulmaz da ne yapılır? Anıtkabir işini de hafife almamak lazım... Anıtkabir’i yahudilerin ağlama duvarına çeviren gizli yahudilerden korkmak lazım. Müslümanlar! Ágâh olmak, uyumamak lazım...
Bizler (Müslümanlar) kös kös otururken, onlar hálâ tepemizde kös çalıyorlar! Üstadın Ergenekon’la ilgili «Kös çalma» nüktesiyle aktardığı ve meseleyi bütünüyle ihata eden tesbitlerini onlarca kez okuyup ezberlemek lazım...
Birileri maksatlı, bilinçli olarak (taammüden) at izleriyle it izlerini karıştırma gayret ve telaşı içerisindeler! Kimdir onlar? Müslüman bir ülkede bu kadar yüksek perdeden nasıl kös çalabiliyorlar? Bunlara o imkân ve selahiyeti veren kim? Müslümanlar vasıfsız ve câhil kaldıkları sürece kösler durmayacak...
Biliyorum, bin türlü itiraz gelecek bu sözlerime. Müslümanlar hiç bu kadar tahsilli olmamışlardı diyecekler. Okur yazar olmayan kaldı mı diyecekler... Okur yazarmış, dedesinin mezar taşını bile okuyamayan okur yazar, sevsinler senin okur yazarlığını.
Necip Fazıl Kısakürek üstada “ama efendim o beğenmediklerinizin hepsi çok tahsilli kişiler” diye itirazda bulunulduğunda, “tahsil cehaleti alır, merkeplik bâkî kalır...” demiş... Nur içinde yatsın, dünya durdukça hissiyatımıza tercüman olacak sözler...
Bazılarını sütten çıkmış ak kaşık gibi göstermek istiyorlar. Yok efendim büyük bir hekimmiş, yok büyük bir yazarmış, ilim adamıymış... Bunlar nasıl olur da tutuklanırmış? Bunlara hürmet etmek lazımmış...
Dünyanın hangi yazılı hukuk metninde, “aşağıdaki meslek guruplarından şahıslar velev ki cinayet işlemiş olsunlar dokunulamazlar, haklarında herhangi bir soruşturma açılamaz, yargılanamazlar” şeklinde bir kayıt vardır? “Yazılı olmasa da fiili olarak böyledir, bu şekilde birçok ülke yahut devlet vardır” derseniz ona itiraz etmem. Zira başta Türkiye böyledir! Türkiye’de neredeyse töre cinayetleri gibi kanıksanmış bir hadisedir derin ve faili meçhul cinayetler. Hattâ onlardan da kötüdür durum. Zaman zaman töre cinayetleri için birileri biraz kımıldar ama faili meçhuller hep meçhul kalır...
Büyük medya onların elinde. Zenginlik (sermaye gücü) onlarda. Onlardaki bu güçler devam etsin diye “her puştluğu” yapmaya da devam ediyorlar... Yeşil Sermaye puştluğu, irtica puştluğu, türban puştluğu... Daha sayayım mı? 05 Mayıs 2015