«Yavru Vatan» Polemik Konusu Olamaz...
Anavatan tâbiri, diasporası (gurbettekileri) olan ülkelerin asıl vatan topraklarını ifade eder. «Yoğurdun anavatanı», «Türkçenin anavatanı» gibi tâbirlerde; bahsedilenin asıl kaynağı olan diyar anlatılır. Dümdük (motamod, yalın) mánâsı ise asıl vatandır. Vatanın ise, her dilde adı sánı (ismi, şánı, kıymeti) başkadır. Bizde yani bizim kültürümüzde ise bambaşkadır vatan...
İngilizce’de mother country, homeland, motherland gibi karşılıkları var.. Yunancada, πατρίδα (patrida), Rusçada отечество (oteçestvo)’dur. Zannediyorum bizden başka «vatan»a bu kadar çok ve kutsal mánâlar yükleyen pek fazla millet yoktur. Galiba bunun sebebi, bizlerin Hazreti Peygamberimizin (sallallahü aleyhi ve sellem), “vatan sevgisi imandandır” sözünü benimseyen Müslüman bir millet oluşudur.
Bidatler içinde debelenen ve sapık (elfaz-ı küfür kapsamında) sözleriyle dikkat çekip meşhur olma dâvasından başka emeli olmayan sözümona hoca birileri bu hadîs-i şerîf’in sahih olmadığını iddia etseler de, İslâm dininin umdelerinin neredeyse tamamı bu hadîs-i şerîf’in sahih olduğuna işaret eder.
- Vatanı olmayanın ezanı yoktur...
- Vatanı (anavatanı) olmayanın ırz ve namusu emanettir! (Gurbetteki vatandaşlarımız da
anavatan güvencesinde oldukları için aynı şekilde vatan sahibidirler.)
- Vatanı olmayanın kendisi açken tok yatmayacak olan komşusu yoktur..
- Vatanı olmayanın ruhuna itimad telkin eden Sancağı ve o sancağı muhafaza eden Silahlı Kuvvetleri yani ordusu yoktur...
- Vatanı olmayanın dili yoktur.
Bunların hemen hepsi İslâm’ın emirlerince şart olanlar cümlesinden değil midir? Hazreti Peygamberimizin aleyhi ekmelüttahaya (salat ve selam olsun ona), ordusu vardı. Sancağı vardı. Ezan ilk defa onun (s.a.v) emriyle okutuldu... Şimdi bütün bunları cem eden şu hadîs-i şerîf’in sahih olmamak imkânı var mıdır?
Evet muhterem kardeşlerim, “vatan sevgisi imandandır..” Her kim ki, vatanını sever, o en önce dinine sahip çıkmalıdır. Dar’ül İslâm olmaktan çıkan bir toprakta ezan okunamaz, Bayramlarımız olmaz, huzurumuz olmaz, ırzımız namusumuz paymal (pâyimal, f. ayak altında kalmış, mahvolmuş, telef olmuş, sürünmüş) olur. Vatansızlık gurbetin en zalimi, işkencelerin en korkuncudur.
Kültürümüzde «Vatan»; memleket, oba, anayurt, doğduğumuz topraklar, gurbet olmayan yer yani sılamız, anaocağımız, babadiyarımız, bayrağımızın nazlı nazlı dalgalandığı bağımsız, düşman işgalinde olmayan uğruna canımızı verip şehid olduğumuz, şühedamızın bağrında yattığı, ezanlarımızın okunduğu, kanlarımızla sulanmış gerektiğinde yine üzerine kanımızın akacağı mübarek yurdumuzdur.
TSK’de yüzbaşı rütbesinde görev yaparken yazdığım «Vatanım, Bayrağım Kanım ve Canım» başlıklı şiirim: (Hv.Kuv.Dergisi, Ocak 1985, Sayı: 290, Sayfa: 76’da)
Vatan kanla sulanmış topraksa,
Yeniden sulanmadan kanlarımızla
Bir karışı alınamaz, vermeyiz asla,
Vermeden canlarımızı vatan toprağına.
Bayrak göklerde dalgalanan hürriyetse,
İndiremez gönderinden onu hiç kimse.
İndirmeden başımızı gövdemizin dibine.
Bir başka bayrak dalgalanamaz o dimdik,
O hürriyete aşık başlarımızın üstünde...
Kan damarlarımızdaki asil kudretse,
Boğar vatanımıza göz dikeni kesinlikle..
Son damlası akmadan cesedimden üstüne,
Girebilir mi bir yaban mübarek sinesine?
Bir hilâl uğruna nice güneşler battı..
Binlercesi daha batsa ne çıkar?
Batmadan güneş, hiç yeniden doğar mı?
Bayrağının gölgesinde şehidler yatmayan
Bir toprak, sanki vatan mı? (26 Ekim 1984, Hava Şehidlerinin ruhuna ithaf)
* * *
Muhterem devlet başkanı Recep Tayyip Erdoğan, acül taibatlı. Bir meseleyi tam tahkik etmeden ve çok acele konuşmamak lazım. Ve her zaman mesafe bırakmalıyız. Birine “seni şerefsiz..” diye söze başlarsak irtibatı kopardık demektir. Diplomatik dilde, bu tür hatalara «patavatsızlık» bile denilmiyor. Tecrübeli bir siyasetçiye hiç yakışmıyor bu tür sözler. Muhterem Erdoğan daha dikkatli, temkinli olmalıdır...
Merhum Rauf Denktaş, Mehmet Ali Talat ve Derviş Eroğlu’nun ardından KKTC 4. Cumhurbaşkanı seçilen Mustafa Akıncı, daha mazbatasını almadan Anavatan Türkiye’nin Cumhurbaşkanı (başkanı) Recep Tayyip Erdoğan ile «yavru vatan» polemiği yaşadı.
Fakat sonra da yaptığı yanlış konuşmayı telif eden yeni bir açıklama yaparak “(ne yani) biz hep yavru mu kalalım?” dedi. Ve “şu da bilinmelidir ki Kıbrıs Türk halkı, elbette anavatan sevgisini yüreğinde taşımaya devam edecektir. Ancak bu topraklarda da artık Rum toplumuyla başedebilme adına, kendi kimliğini kanıtlamak adına, yavruluktan bebeklikten kurtulup ayaklarının üzerinde durmak zorundadır..” diye ilâve ediyor. Akıncı bu teviliyle bile kabahatli. Bir evlât rüstünü isbat sadedinde ana babasına, “bana artık bebek muamelesi yapmayın” dediğinde mazur sayılsa da edebe mugayir hareket etmiş olur. Bebek muamelesi görmek istemeyen mürüvvete uygun hareket etse yeterli olur.
Hem mazbatasını bile almadan boyunu aşan laflar etmek, seçilmiş yavru vatan başkanı için yakışıksız olduğu kadar Türkiye’ye karşı polemiğe girmek, “sözlerimin arkasındayım” diye efelenmeye devam etmek sadece palikaryayı sevindirecek, anavatanı ise fevkalâde üzecek sözlerdir.
Bakın, ısrarla «anavatan» dedim, «yavruvatan» dedim. Bunu tartışmak bile abes. Yavru vatan, o toprakların anavatan Türkiye’ye bağına aidiyet işaretidir.. Bu aidiyeti inkâr etmek, terbiyesizlik, haddini aşmak ötesine geçer, südübozukluk, cibilliyetsizlik olarak anılır. Anılmakla da kalmaz, adama haddi de bildirilir. Yavruvatan küçük yer. Damarlarında aziz ve asil şehidlerin kanı dolaşan mücahidler de tükenmedi...
Erdoğan keşke acele etmeseydi ama sayın Akıncı da palikaryayı sevindiren laflarını tevil etmek zorunda kalmasaydı. Bazı şeylerin geri dönüşü yok. Anadolu, birisi hakkında «südübozuk, cibilliyetsiz» dedi miydi, o kişinin işi biter, onun ayak bastığı yerde ot bitmez. Kıbrıs için ne büyük talihsizlik.. Bakın rum palikaryası nasıl da canla başla tebrik yarışına girmiş. Bu hal doğrusu bizi çok tedirgin etti.. 29 Nisan 2015