Kusura Bakmayın Böyle Olmaz Bu İşler
Devlet kudrettir. Devlet azamettir. Devlet kerimdir. Devlet âdildir. Devlet yeri geldiğinde kahredici, yeri geldiğinde müşfik bir eldir. Devlet teröre boyun eğmez. Terörü destekleyene de en küçük bir prim veremez. Devlet kendini hafife aldırmaz..
Çağlayan Adliyesi’ne (bir iddiaya göre) avukatın biri tarafından, bir görüşe göre elektriklerin kesilmesiyle meydana gelen X-ray zaafından yararlanılarak sokulan silahla Berkin Elvan dâvasını yürüten savcı odasında rehin alınıyor. Akşam oldu, hálâ devlet savcıyı rehin alan teröristlerle müzakerede...
Böyle devlet olmaz.. Dünyanın hiçbir yerinde teröristle devlet pazarlık etmiyor. Rehine krizlerinde elbette birtakım görüşmeler yapılır ama devlet akşama kadar çaresiz beklemez ve iki terörist bir kişiyi rehin aldı diye Bakanlar Kurulu toplanmaz.
Cumhurbaşkanı, başbakan, bakanlar... Bütün ricâl-i devlet panik halinde bekleşiyor. Nerede ise teröristlere yalvarılacak. Ne olur savcımıza bir şey yapma... Kimse kusura bakmasın devlet bu değildir, bu olmamak gerekir.
Rehine krizi devam ederken, sosyal medyada yüzlerce onun bunun çocuğu terörist, Çağlayan Adliyesi’ndeki teröre destek mesajları yağdırıyor...
Devlet dediğin bunları aynı gün içinde bulur ve kodese tıkar... Devlet öyle bir otoritedir ki, normal hukuk kuralları içinde yaşayan vatandaş devlete saygı duyar, teröristlerin ve vatan hainlerinin ise devletten ödü kopar...
“Berkin Elvan’ın kanı yerde kalmadı... Hakkımızı söke söke alırız... Vur öldür. Savcıyı yaşatmayın, nasıl olsa sonunda oradan sizi sağ çıkarmayacaklar...”
Ve daha neler neler...
Bunlar da yetmiyor teröristler için Çağlayan Adliyesi’ne gelip oturma eylemi yaparak destek veriyorlar. Bunlar o «vur, öldür, savcıyı sağ bırakma» mesajlarını yazanlar.
Diyelim ki, sosyal medyadaki fake hesap sahibi çakalları hemen yakalayamadın. Pekâlâ şu Çağlayan Adliyesi’ne kadar gelip bir de slogan atanlara ne yaptın? Dostlar vallaha kusura bakmayın, yüreğim daralıyor da ondan böyle konuşuyorum. Bu yaptığınız iş değil. Böyle devlet yönetilmez...
İçimde fırtınalar kopuyor. İçimde bir ifrit konuşup duruyor: “Bu seçimlerde Ak Parti’ye oy vermeyelim. Bu dinsizlere oy verelim hattâ” diyor... “Hem iktidardakilerin hem şu pısırık Müslüman halkın biraz burnunu sürtsünler. Biraz burnumuz sürtsün ki, kendimize gelelim. Bu kadar pespayelik, bu kadar rezillik yeter, canıma tak etti...” diyor.
Fakat hayır, yarın sandığa gidince yine elimiz varmaz gâvura ve gâvurlarla bir olanlara destek veremeyiz... Gider gâvurları üzerimize güldürenlere oy veririz... Ben de böyleyim, biz de böyleyiz işte. Bir kerelik olsun riske giremeyiz... Yoksa bir dersi toptan hak ettik, çoktan hak ettik.
Çağlayan Adliyesi’nde o savcıyı değil, bütün bir milleti rehin aldı teröristler. Biraz hamiyyet sahibi herkesin içinde fırtınalar kopuyor. Akşam oldu hálâ teröristlerle konuşuyor devlet. Daraldım, çok daraldım...
Elektrik kesintisi...
Binlerce şaiya var. ABD bizi sistemden çıkarmış da.. Siber saldırı varmış da... Elektrik dağıtıcısı şirketler fiyatları beğenmiyorlarmış sistemi çökertmişler... Daha neler neler..
Ben onu bunu anlamam. Savcı – rehine krizi için de aynı şeyi dile getirdim. Böyle devlet olmaz. Devlet bu olmamak gerekir.
Devlet, devlet olmanın en stratejik argümanlarından biri olan elektriği ve iletişimi özelleştirmez. Özelleştirirse böyle olur. Zira bizde henüz özel alanın devlete sadakati kesin olarak tescil edilmiş değil. Veya şöyle söyleyim:
Bizde özel teşebbüs devlete ihanet ettiğinde ne olacağı bile belli değildir. Aynı haltı ABD’de yapsalar anında boylarının ölçüsünü alırlar. Bizde meçhuldür akıbetleri..
O halde bu özelleştirmeler büyük bir fecaattir. Erken yapılmıştır, fevkalâde büyük bir stratejik hatadır. Reşit olmayana ehliyet verilmediği gibi rüştünü isbat etmeyen özel teşebbüse stratejik unsurlar emanet edilmez..
Nükleer santraller, nükleer tesisler özelleştirilemez. Elektrik üretim ve dağıtımı özelleştirilmez. Telekominikasyon özelleştirilmez. En azından temel yapıyı devlet elinde tutar. Bütün bunların tersi yapıldı bu ülkede...
Dostlar biliyorum bugün (dün) 31 Mart, çok sıkıntılı başladı ve hálâ o şekilde sürüyor.. Bendeniz de çok bunaldım diye böyle sivri laflar ediyorum belki. Tesiri vardır, olabilir ama inanın bunlar hep söylediğimiz, hep inandığımız, hep tekrar ettiğimiz şeyler..
Atalarımız ne güzel söylemiş. «Ya devlet başa, ya kuzgun leşe» demişler. Siz de, «AB topluluğu ne yapıyorsa doğru yapıyordur, Batı taklit edilmelidir, onlar yanlış iş yapmaz» felsefesinde olsaydınız “bulun belânızı” der başka bir şey demezdim. Fakat biliyorum ki sizler bu zihniyette değilsiniz. Sadece zaman zaman bu kulvara doğru biraz meyliniz oluyor. Bu yüzden de ikaz etmeliyiz, Allah için ikaz etmeliyiz.
Allah aşkına dikkatli olun. Batı’nın her yaptığı doğru değildir. Doğru icraatleri de kendi bünyelerine göre doğrudur. Kimi insan yazın yelek, hırka giyer, giymezse hasta olur, kimi insan kış günü ceketsiz dolaşsa bir şey olmaz. Her bünye farklıdır. Devletler ve ülkeler de böyledir. Bu kadar basit. Bünyenizi tanıyacaksınız. Aksi halde başkasını iyi eden reçete sizi hasta eder, hattâ komaya sokar.
Kaldı ki, sizler de biliyorsunuz. Batı’da olsaydı şu Adliye rehine krizi.. o teröristler çoktan nallanmıştı. Saat 21:35, içeriden iki bomba sesi geldi ve polis operasyonu başlattı. İki terörist ölü olarak ele geçirildi, savcı ağır yaralı, ameliyata alındı... ve son haber: Savcımız şehid oldu... Ne oldu? Bu kadar beklemeye değdi mi?