Yeni Eksenler Yeni Şeytanlar
13 yıl iki ay sonra İran, ABD Başkanı George W. Bush’un ifadesiyle ‘şer ekseni’ olmaktan ‘şimdilik’ çıktı ve İran’la P5+1 ülkeleri (BMGK üyeleri ve Almanya) arasında Lozan’da yapılan çerçeve anlaşmanın ilanıyla birlikte ‘yeni müttefik’ haline geldi. Bugüne kadar ‘Büyük Şeytan’a karşı cengaverce ‘savaşan’ ‘direniş ekseni’nin ise aslında bir ‘tükeniş ekseni’ olduğu artık iyice ortaya çıktı. İran’a bel bağlayıp ABD’ye düşmanlık edebiyatı yapanlar için el frenini çekip arabadan inme ve tövbe etme vakti şimdi!
Çünkü bu sözde ‘anti-emperyalist’ bloğun marifetiyle, Ortadoğu’da, İran’ın nükleer çalışmalarıyla eşzamanlı bir şekilde, 12 yıldır oluk oluk kan akıtılıyor. ABD’nin itirazlarına rağmen Rus mühendislerin Eylül 2002’de Buşehr’de İran’ın ilk nükleer reaktörünün inşaatının başlamasından sadece 6 ay sonra ABD Irak’ı işgal etti. İnişli çıkışlı dört yılın ardından Ocak 2006’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA)’nın mührünü kırarak reaktörde çalışmaları başlatan İran’a 3 ay yetti ve Lozan’dan tam 9 sene önce Natanz’daki nükleer tesislerinde uranyum zenginleştirme işlemini başardığını açıkladı. O gün bugündür biz İran’ın elindeki nükleer ‘koz’u ile kriz tırmandırıp pazarlık ustalığını konuşturduğunu ve bölgedeki elde ettiği kazanımlarını bu ‘koz’u da kullanarak tahkim ettiğini izliyoruz.
Lozan’da varılan mutabakat Obama’ya göre İran’ı dizginleyen bir ‘zafer’, İran’a göre ise ‘kazan-kazan’ prensibine göre elde edilen bir ‘başarı’ olarak değerlendirildi. Her ne kadar Haziran sonunda imzalanacak nihai anlaşmaya göre İran nükleer silah yapamayacak bir kapasite kaybına uğrayacak olsa da bugüne kadar elde etmiş olduğu mesafeyi meşrulaştırması ve yaptırımların kalkacak olması diplomaside esnekliği ve manevra kabiliyetini hiç kaybetmeyen İran için büyük bir başarı olmuştur denebilir. Ayrıca gelinen noktada imzalanacak anlaşma, İran’ın bölgede inşa etmeye çalıştığı ‘Şii Hilâli’ne zarar vermeyeceği gibi İran’ın mevcut şartlarda sürdürememe ihtimali olan Suriye’den Yemen’e kadar uzanan açık/örtülü operasyonlarına da kuvvet verecek. Bu duruma göre, ‘şimdilik’ Lozan İran için ‘zafer’, bölge için ‘hezimet’ anlamına geliyor.
Oldukça hareketli olan İran iç dengelerinin mevcut rejimi sarsacak boyutlarda bozulması, yaptırımların kademeli mi yoksa tamamen mi kalkacağı konusunda ABD-İran arasında ortaya çıkan ‘ilk çatlak’ın anlaşmaya muhalif kesimlerce 30 Haziran’a kadar büyük bir yarık haline gelmesi, ABD Kongresi’ndeki Cumhuriyetçi kanadın anlaşma hakkında ikna olmaması, Suudi Arabistan’ın Yemen’de oluşturduğu koalisyonun, zor da olsa, etkin bir eksene dönüşmesi ve Türkiye’nin iç istikrarını koruyarak bölgesel bir eksen oluşturacak şekilde ittifak ilişkilerini geliştirerek İran’ı (ikna olmasa da) geri adım atmaya mecbur etmesi durumunda Lozan mutabakatı, İran’ın rasyonel bir çizgiye çekilmeye razı olmaması ile, ‘hezimet’e dönüşebilir.
Lozan’da ulaşılan mutabakat şayet Haziran sonu nihai anlaşmanın imzalanması ile netilcelenirse bölgedeki eksenler değiştiği gibi ‘şeytanlar’ da değişecek.
İran’ın anlaşmayı fırsat bilip bölge barışı ve istikrarı için geri adım atma ihtimali şimdilik yok ve bu durum bölge için ‘kötü senaryo’ demek. Önümüzdeki yıllarda, denklemi değiştirecek aktörlerin yukarıda ifade ettiğim pozisyonlarına göre, kötü senaryo ile en kötü senaryo arasında tercih yapmak durumunda kalabiliriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.