Seçimlere 48 gün kala gerilimi artırmaya yönelik hamleler içten ve dıştan art arda gelmeye devam ediyor. Ermeni meselesi, Suriye krizi, Yemen’e müdahale, küresel ekonomik dengeler, tırmandırılmak istenilen terör ve fetret devrine giren çözüm süreci sosyal psikolojiyi altüst eden alanların başında geliyor. 

Tuhaf ama gerçek: Birileri Türkiye aleyhine verilen beyanatlardan, son dönemde patlak veren terör hadiselerinden, olumsuz ekonomik verilerden, güvenlikçi politikalardan âdeta keyf alıyor. 

Önümüzdeki günlerde bu şer koalisyonu Türkiye aleyhine faaliyetlerini ve ülkeyi kaos ortamına sürükleyecek teşebbüslerini daha da artırabilir. Paralel tövbekârların da zaman zaman ifade ettiği gibi paralel içre paralel var ve bunların esas gayesi zaten Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’nin yoluna devam etmesini her ne pahasına olursa olsun engellemek. Bunun için ‘sandık meşruiyeti’ dahil herşeyi sorgulayacak ve ‘güven bunalımı’nı ve ‘güvenlik riski’ni önümüzdeki haftalarda maksimize etmeye çalışacaklar. 

3. DÜNYA SAVAŞI

Daha önce  yazmıştım (11.01.2015): İslam Dünyası olarak adı konmamış bir dünya harbi yaşıyoruz ve Türkiye bu harbin tam da ortasında yer alıyor. Ne Papa gelişigüzel konuşuyor ne de Çağlayan’da savcımız tesadüfen katlediliyor! Ne İran’la müzakereler rastgele bir neticeye kavuşturulyor ne de Suriye krizi bilerek ve isteyerek kördüğüme çevriliyor! Ne Bangaldeş’te Muhammed Kamaruzzaman’ın idamı sıradan bir hadise ne de Mısır’da Muhammed Bedii’nin idama mahkûm edilmesi!  

Mısır’daki darbeye “darbe” diyemeyenler, İsrail’in Gazze’ye yönelik operasyonuna karşı seslerini çıkartamayanlar, yüzbinlerce insanın katledilmesine rağmen Esed’e dur diyemeyenler, Bangladeş’teki hukuk cinayetlerini önleyemeyenler, Irak’ta 12 yıldır işgalci, mezhepçi terör ülkeyi yerle bir ederken, DAEŞ’e rahmet okutacak Şii milis örgütlerin vahşi katliamlarına tepki göstermeyenler Yemen’de insani mesajlar verme derdine düşebiliyor, DAEŞ, Boko Haram türü terör örgütleri üzerinden nemalandıkları ‘şiddet sarmalı’nı beslemeye devam edebiliyor ve Türkiye’yi sözde Ermeni soykırımı üzerinden sıkıştırmaya çalışabiliyor bugün.   

Çünkü mesele bambaşka: ‘İslam Dünyası’nın kodları’nı bir daha düzelmeyecek şekilde bozmak… ‘Diriliş azmi’ni ve ‘direniş şevki’ni bir daha hiç uyanmayacak şekilde bitirmek… 

KODLAR BOZULDU, ÇANLAR ÇALMAYA BAŞLADI! 

İslam Dünyası’nda Kodların bozulması, asker-sivil ve devlet-halk arasındaki son yıllarda normalleşmeye meyleden ilişkiyi yeniden asker ve devlet lehine bozdu. Darbeler (Mısır ve Yemen) ve darbe teşebbüsleri (Türkiye’deki Ergenekon, 17-25 Aralık), devlet terörü (Suriye), mezhepçi terör (Irak), karanlık ‘İslamcı’ terör örgütleri (El-Kaide, Şii Milisler, Husiler, DAEŞ, Boko Haram, Eş-Şebab), zorba laikçi rejimler (Bangladeş) İslam Dünyası’nın bünyesini alt üst eden, kodlarını bozan virüsler oldu. Küresel aktörler dışardan, yerel ihanet şebekeleri içerden İslam Dünyası’nın savunma mekanizmalarına amansızca saldırmaya başladılar son yıllarda.   

İşte bu saldırıların hedefinde Türkiye’nin olduğunu farketmek ve 2023 için en iyi ve en kötü senaryolarımızı masaya koyup cesaretle tartışmalıyız onun için. 

Son dönemdeki Türkiye aleyhine beyanatları mevcut hükümet ve Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden ziyade Türkiye’nin İslam Dünyası’ndaki yerini, İslam Dünyası’nın Türkiye’den beklentileri merkeze alarak okumakta fayda var. 

Çanlar çalmaya başladı bugün ama kim için olduğu tartışılır!