Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Ramazan Ercan Bitikçioğlu

Terör örgütü IŞİD’e artık «Şedid» diyelim..

Terör örgütü IŞİD’e artık «Şedid» diyelim..

«Şedid», Ak Parti iktidarının ilk gününden buyana bir sürü kanal değiştirip yayınına devam eden «Kurtlar Vadisi» tv dizisinin IŞİD (ing. ISIS, Daesh); farklı bir adlandırma ile «İslâmcı Terör Örgütü» (İTÖ’ye) verdiği isim. Esasen güzel de uymuş..

 

Zira İTÖ, doğru bir tanımlama ve İslâmcı ile İslâm farklı anlamlara gelse de, içinde «İslâm» geçiyor ve bu kelimenin terörle yan yana gelmesi hiç münasip düşmüyordu. Üstelik herkes İslâmcılığın ne olduğunu da bilmiyor. (İslâmcı mücahid falan değil, İslâm dinini, Şeriat-ı Garra-i Muhamediyye’yi ideoloji gibi algılayan neoharici tipindeki tekfirciler ve diğer partizan sözde müslümanların sıfatı olabilecek bir kelimedir.)

Malûm, ünlü dizide «herşey tamamen hayal ürünü» (!). Hahaha, komedyen Cem Yılmaz’ın «tamamen duygusal» diyerek parayı, maddiyatı kasdetmesi bile daha az komik bunun yanında. Zira tamamen hayal ürünü» ancak masallar için geçerli.

Lâkin adamlar mecbur be kardeşim... Kalkıp, «Bu dizide MIT’in yabancı istihbaratlar ve derin güçlerle mücadelesi anlatılmaktadır, şu Yıldıray aslında Rahmi Koç’tur falan...» mı desinler? Zaten böyle olunca da dizi iğrenç bir hal alıyormuş. Bunu da en güzel MİLÂT dizisiyle gördük. Böğğğğ. Diziyi izlemiyorum artık, kusasım geliyor...

Herşeyin «tamamen hayal ürünü» olduğu dizi, RTÜK standartları +7 kulvarında yani sadece bebelerin izlemesi sakıncalı. :) Halbuki sadece 7 yaş altındakilere değil, 12 daha büyük çocuklara da masal anlatılabilir.. “Bir varmış bir yokmuş, adamın biri sultanın sarayını bekleyen silahlı korumanın arkasından yaklaşmış kafasını tuttuğu gibi aniden çevirerek boynunu kırıvermiş.. Adam gık demeden ölüvermiş. Sonra öbürü bunu farkedince, ona da elindeki bıçağı atmış, bıçak adamın gırtlağından girmiş, foşş kan fışkırmış bir metre öteye...” ne güzel masal değil mi?

Neyse uzatmayalım, bunların alayı kandırmaca zaten. İşin aslı, +13 deseler saat 22:00’dan önce yayınlayamayacaklar. Yoksa bu tür şiddet zaten sakıncalı, dizi başladığından bu yana ülkemizde şiddet olaylarında anormal bir artış var. Gençler kendilerini ya Polat’la ya da Polat’ın karşısındaki en kötü düşmanı ile eşleştiriyorlar. İyi adam − kötü adam önemli değil, sen onlara hep kazanan, herkesi halleden bir tip çiziyorsun ve bu katil kahraman (!) bir yaz mevsimi boyunca Adana’lı bir çiftçinin öldürdüğü sivrisineklerden fazla insanı bir dizide öldürüveriyor... Bu gençlerden bir kısmı kalkıp «Şedid»e (IŞİD’e) bile gidebilirler...

* * *

Dizi senaryosu hazırlanırken araştırıldı mı bilmiyorum ama «Şedid»’in anlamı; kavî, kuvvetli, gücü yeten, muktedir fakat şiddetli musibet ve belâsı olan demek. Şedaid (Şedâyid) ise, Afât (afetler), meşakkatli, çetin haller, şiddetli musibetler anlamında «şedid»in çoğulu..

Şedid, Kur’ân-ı Kerîm’de çok geçer. Meselâ, Enfál Sûresi (8. Sûre), 13’üncü âyet-i celîlede, «şedîdul ıkâb» olarak geçiyor: “Bunun sebebi şudur: Çünkü onlar Allah’a ve Resûlüne karşı geldiler. Kim Allah’a ve Resûlüne karşı gelirse Allah’ın cezası cidden çetindir..” Görüldüğü gibi «şedîdul ıkâb» âyette, «karşılığı, cezası, cidden çetin, çok şiddetli (kavî bir musibet, bir belâ, bir azap)» anlamında.

«Şedîdul ıkâb» Kur’anı Kerimde 14 yerde geçmekte.. İki yerde «serî’ul- ıkâb» (cezalandırması, azabı çok çabuk olan), bir yerde ise «ıkâbün elîm» (cezalandırması, azabı çok acı olan) ve nihayet üç yerde de yalın olarak «ıkâb» ceza, azab anlamında. (İkâb, bir de «suça günaha denk, âdil cezalandırma» mánâsındadır.)

Hani laf lafı açıyor denir ya sohbetlerde, bazen yazılarımda da oluyor kusura bakmayın. Yazımı bitirip kontrol amacıyla yaptığım okumalarda bunun hayırlı olduğunu düşünüyorsam öyle bırakıyorum. Yok, kendim bile sıkılırsam o bölümlerini fena halde tırpanlıyorum, emeklerime acımadan kesip çıkarıyorum..

«Şedid» dedik nerelere geldik diyorsunuz ama iyi de oldu sanki. Belki de direk olarak bu IŞİD belâsını anlatmaktan daha faydalı oldu. Zaten aslında «Şedid» deyince artık kafanızda mánâ olarak canlanması kolaylaşacak olan şey, bu İslâm’a en büyük zararı verdiğine inandığım taşeron terör örgütünü en güzel şekilde tarif etmiş olacak.

Yukarıda “Şedid’in anlamı; kavî, kuvvetli, gücü yeten, muktedir fakat şiddetli musibet ve belâsı olan demek..” dedik. IŞİD denilen taşeron terör örgütünü bir de böyle düşünün.

Bir zamanlar haberkalem’de yazarken “IŞİD yerine Daeş değil, Deşşe’yi kullanalım..” demiştim. Deşşe, «Deccâlü’ş Şeytan»’dan ürettiğim kelime idi.. Şimdi düşünüyorum da «Şedid» çok daha güzel, hem «Kurtlar Vadisi» ile hayli tanıtımı da yapılmış oldu bu yeni isimlendirmenin.. Üstelik sayın Cumhurbaşkanımız da Daeş yerine Deaş demişti. Allah korusun Deşşe yerine .....derse. Şaka bir yana işin esası, zihnimize o kadar yer etmiş ki, bu terör örgütünü de «anonim şirket» (AŞ) gibi telafuz ettirmiş, sehven Daeş’e (IŞİD’in arapça okuması, büyük harflerle yazılmaz) Deaş demişiz.

* * *

Taşeron terörist örgüt IŞİD yeni bir örgüt değil.. Tá 1999’da ortaya çıkışlarında Arapça «Cemaat el-Tevhid vel-Cihad» şeklinde doğmuştu. Bu El Kaide’ye bağlı bir örgüttü ve aralarındaki anlaşmazlıkların da etkisiyle ismi «Tanzim Kaidat el-Cihad fi Bilad el-Rafidayn» oldu.. Örgüt, El Kaide’nin Irak kolu olarak da biliniyordu.

(Bugün öldüğü açıklanan) Ebubekir Al Bağdadi döneminde örgüt yeniden inşa edilmiş ve devlet kurma iddiasıyla İngiltere’den ve sair ülkelerden dış destek de alarak büyümüştü. Bağdadi 2006’da örgüt adını «Irak İslâm Devleti» olarak değiştirmişti. Arap Baharı’nın henüz Suriye’yi vurmadığı dönemlerde hedeflerinin Irak’tan ibaret olduğu sanılıyordu. Oysa onları ihya edenler için itten farkları yoktu. Kimi ısırmaları, nerde bağlı kalmaları istenirse, emre itaat etme durumundaydılar..

Tam bir sene oldu. 2013 Nisan ayı itibariyle örgüt ismi «Irak Şam İslâm Devleti» (IŞİD) olarak değişti. İsimler hem hedefinin değişmesi ile, hem de tasmayı tutanların niyetlerine, inisiyatifine göre dikte ettiriliyordu.

Taşeron Terör Örgütü Şedid’in iğrenç katliamları, İslâmî değerlerle bir ilişkisinin olmayışı, İslâm dünyasının tepkisine yol açmakta gecikmedi. Birçok İslâm âlimi örgüt adındaki «İslâm Devleti» tanımlamasından rahatsızlık duydu ve yeni isimleri tercih ettiler. Kullanımlardaki dil farklılıkları yanında siyasi gerekçelerinin de olduğunu görmek lazım. Örgütün 2013’ten sonra ismine Şam’ı dahil etmesi bir tesadüf değildir Arapçada «Al-Şam» Filistin’i içine alan bir coğrafya. Osmanlının Şam Vilayeti olarak bilinen daha geniş bir coğrafya. Fakat ne ilginçtir ki, bu coğrafya İsrail’in muharref tevratlarındaki Arz-ı Mev’ûd, yani va’dedilmiş topraklar hedefiyle de çok içiçedir. (Yeri gelmişken… İsrail bu örgütü Kudüs için bile kullanacaktır.)

Bu terörist örgütün çaktırmadan bir başka terörist örgüt olan PKK’yı Batı’da terörist imajından kurtardığı da (hasseten Kobani olayları ile) görülmektedir. PKK’nın siyasi temsilcileri tam da bu zaman diliminde (ne tesadüf..) federasyondan, özerk Kürt bölgesinden bahsetmeye başlıyorlar. PKK’cılar paralel yapı ile, ulusalcılarla bir araya geliyor ve birlikte miting bile yapabiliyorlar!..

ISIS (Islamic State of Iraq and Syria) olarak değil de ISIL (Islamic State of Iraq and the Levant) olarak kullanıldığında bir fark ortaya çıkıyor. «Şam» yerine Doğu Akdeniz ülkelerini tasvir eden «Levant» tâbirinin kullanılmasında bu anlam farkını çıkarabiliriz. İngiltere ve ABD hükûmetlerinin ISIL’ı tercih edişleri, aynı çıkarlara sahip çevrelerin terörist örgütü tanımlarken benzer kullanımları seçmesi şaşırtıcı olmamalıdır. Bu algıda, Doğu Akdeniz ülkelerinin IŞİD tehdidi altında olduğu vurgusu var.

İlginç bir husus daha var ki, ABD ve İngiltere’nin IŞİD (ISIS) tanımlamalarındaki Doğu Akdeniz Ülkeleri vurgusuna karşılık, Fransa’da hálâ «Daesh» kullanılıyor. Hattâ Fransız Dışişleri Bakanı’nın örgütün bir İslâm Devleti olmadığına vurgu yapması önemlidir. Fransızlar «Daesh»i bir adım daha ileri götürüp «Daesh Canileri» olarak kullanacaklarını bile belirttiler. Fransa’nın bu terör örgütünü tanımlamakta ABD ve İngiltere ile ayrılması şüphesiz ki salt insanî değerler, vicdani yargı olarak değil, bölgedeki çıkar farklılıkları ve otorite kazanma çabaları olarak da düşünülmelidir.

«İslâm Devleti» adına ilk karşı çıkan, Fransa Dışişleri Bakanı Laurent Fabius oldu. Fabius, 10 Eylül’deki Meclis konuşmasında “Bunlar ne bir devlet ne de İslâm ile en ufak bir alâkaları var. Söz konusu terörist grup bir devlet değil. Böyle anmak lütufta bulunmaktır. Ve hattâ «İslâm Devleti» ifadesinin de kullanılmamasını tavsiye ederim çünkü İslâm; İslâmcılık ve Müslümanlıkla (bir tutulup) karıştırılabiliyor.” çağrısında bulundu.

Fabius’un girişiminin ardından Fransa’da “Irak Şam İslâm Devleti”nin (IŞİD) Arapça okunuş kısaltması olan « Daeş» (Ad Davlat al-İslamiya fil-‘Irak ve eş-Şam) kullanımı hızla yayıldı. İngilizce yazılışıyla «Daesh»i birkaç kez kullananlardan biri de ABD Dışişleri Bakanı Kerry oldu ama ABD yönetimi, ISIL kısaltmasını tercihte ısrar ediyor.

Evet, bu lâ’net terör örgütünün istediği adı kullanmak onları bir  «İslâm Devleti» olarak tanıtmak, meşruiyet kazanmasına yardımcı olmak, İslâm ile terörü bir araya getirmektir ve bu hakiki Müslümanlar için memnu (yasak) olmalı. «Şedid» iyidir.

Son Söz: Muhterem büyüğüm, üstadım hakkını helâl etsin, ellerinden öperek min gayri haddin ısrar ediyorum: Bunlar sürekli ya kelle kesiyorlar ya karın deşiyorlar, hattâ Peygamberimiz (s.a.v) açıkça men etmiş olmasına rağmen insanları yakarak öldürüyorlar. Muhterem kaziye gerekmiyor, canlı, naklen yayınlanıyor artık internette. Bunlar İslâm’la yan yana bile gelemezler, İslâm’ın karikatürü olamazlar. Bu vahşet ne cihad olarak kabul edilebilir, ne savaş olarak. Bunların yaptıklarına ancak «Deccâlü’ş Şeytan»lık yapmak denilebilir.. Bunun neyini araştırmalı Allah aşkına? 26 Nisan 2015

Önceki ve Sonraki Yazılar
Ramazan Ercan Bitikçioğlu Arşivi