Öze Dönüş Mücadelesi
Türkiye’de kaos istememek suç haline geldi. 1 Mayıs yaklaşıyor ve olacaklar belli. Hep aynı şeyi yaşıyoruz. Sokaklar birbirine giriyor, dükkanlar tahrip ediliyor, yaralılar, ölenler...
Bunun artık değişmesi lazım. Kim neyi kutluyorsa kutlasın ama bir başkasının hayatını da kabusa çevirmesin.
İstanbul’da 1 Mayıs nedeniyle görevlendirilen polis sayısı 10 bin...
Eski devrin orduları büyüklüğünde bir rakam. Üstüne şehirde pekçok metro ve otobüs seferi de iptal edilecek. Hayat felç anlayacağınız.
Sebebi ne?
Ortalık savaş alanına dönmesin diye bütün bir şehrin hayatı kilitlenecek.
Bunu kimsenin insanlara yaşatmaya hakkı yok. Göstericiler açısından da devlet yetkilileri açısından da.
Nasıl yapılıyorsa yapılsın. İnsanlar normal hayatını yaşayabilmeli.
Taşkınlıklar engellenmeli. Kutlama da normal yapılmalı.
Esas olan budur. Öncesinde taşkınlık çağrılarına ve hazırlıklarına engel olmak temel mesele.
1 Mayıs için yapılan isyan ve kaos çağrılarına karşılık yaptığımız haberler bu amaçlaydı. Olayı çok farklı boyutlara çektiler. Ziyanı yok. Yapılan isyan çağrılarını net biçimde ortaya koyduk ve toplumsal duyarlılık oluşturduk.
Meyveli ağaç taşlanır. Biz kendi değerlerimiz ve dünya görüşümüz çerçevesinde haberlerimizi yapar, sonucunu alır, yolumuza devam ederiz.
Romantik solcuların, sokak eylemleri aşkını öteden beri biliyoruz. Bunlarla hiçbir sonuç alamayacakları belli de maksat olay çıksın işte.
Öfkesini dışa vurma, isyan, direniş, yakıp yıkma...
Bunlar bizim değerlerimizle örtüşen şeyler değil.
Bizim değerlerimizde çalışırız, didiniriz, ilerleriz.
Önemli olan bu değerleri kaybetmemek. Fakat maalesef bu açıdan da parlak bir durumda değiliz.
Yeni Şafak’tan Fatma Barbarosoğlu bir süredir bu konunun üzerinde duruyor.
İçten çürüme.
1 Mayıs olaylarından daha büyük bir kriz bu ve gazete olarak hayli zamandır üzerinde duruyoruz.
Ahlaksızlık, pervasızlık, haram, günahlar, lüks...
Bizi bitiren bunlar. Evet 1 Mayıs’ta memlekette şiddet olmasın diye çabalıyoruz ama okuyucularımız şahit ki ahlaki çöküntü, değerlerimizin bir bir elimizden gidişi gibi konularda verdiğimiz mücadele çok daha büyük.
Türkiye ve İslam coğrafyası bu kadar kolay biçimde Batı‘nın şamar oğlanı, harekat alanı ve sömürgesi haline gelmişse bundaki temel suçlu biz Müslümanlarız.
Değerlerimiz açısından sorun yok.
Kendi değerlerimize yabancı olan bizler, yabancıların değerli köleleri haline geliyoruz hepsi bu.
Öze dönüş ve Vahdet’in sağlanması yolunda mücadelemiz bütün hızıyla sürecek. Şüpheniz olmasın.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.