Türkiye’yi Ne de Çok Seviyorlar!
7 Haziran seçimlerine 27 gün kaldı. Partiler ve seçmenler mitinglere yoğunlaşmış vaziyette. Elbette millet iradesinin yansıması olan her seçim önemlidir. Fakat seçimlerden daha önemli ve hiçbir zaman ihmal edilemeyecek mefhumlar ve değerler vardır.
Dün insanın tüylerini diken diken eden, ülkesini seven her vatan evladını, isyan ettirecek, kahredici manşet haberimizi takip ettiniz.
Belki de bu zamana kadar verirken en çok zorlandığımız haberlerden biriydi, “Böll Böldü” manşetimiz…
Bir günde o kadar çok skandal bir araya gelmiş ki; insanın sağduyusunu kaybetmemesi elde değil.
Halkın ve gazetecilerin alınmadığı, kapalı kapılar ardında İstanbul’un göbeğinde “Kürdistan Konferansı” tertip ediliyor. Tam da Barzani’nin bağımsız Kürdistan’a ruhsat almak için ABD’de bulunduğu bir zaman diliminde…
Konferansta İngiliz Reading Üniversitesi, Süleymaniye Amerikan Üniversitesi, Paris Sorbonne Üniversitesi, İngiliz Exeter Üniversitesi, Amerikan Princeton Üniversitesi, Hollanda Wageningen Universitesi, Hollanda Utrecht Universitesi’nin akademisyenleri hazır bulunuyor.
Tabii Türkiye’de bölücülüğün merkez üssü haline gelmiş Bilgi Üniversitesi’nin ev sahipliğinde… Aynı üniversitenin 24 Nisan’da Vahdet’in dışında kimsenin görmediği sözde ‘Jenosit - Soykırım’ toplantısına da ev sahipliğini hatırlatmak gerekiyor.
Organizasyonu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde teröre destek verdikleri için eleştirdiği Alman Böll Vakfı ile PKK’ya yakınlığıyla bilinen Kürtçü dernekler ortaklaşa gerçekleştiriyor…
Terör örgütünü meşrulaştırmaya yönelik ilk çalışmaların merkezlerinden olan İngiliz ve Batı üniversitelerinden ‘karanlık’ isimlerin ‘akademisyen’ maskesiyle sunumlarda bulunduğu konferansta bol bol ‘gerilla’, ‘Rojova’ ve ‘Kobani’ güzellemeleri yapılıyor.
PKK’nın Suriye kolundan temsilcilerin de katıldığı konferansta Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu toprakları “Kuzey Kürdistan” olarak nitelendiriliyor!
Ve insanı dehşete düşürecek daha neler neler…
Peki, “bu ülke sahipsiz mi, yetkililer nerede, savcılar nerede, devlet nerede?” diyeceksiniz?
Değerli okuyucular aslında her şey Cuma günü sürmanşetten 9 sütuna yayınladığımız “Gelecek Yerlerde” haberimizde gizli…
Türkiye’yi yönetecek kadroları yetiştirmesi gereken devlet üniversitelerinden AÜ Siyasal’da “İnek Bayramı” kutlamasına “alkol” damgasını vuruyor. O fotoğraflara dönüp dönüp tekrar tekrar bakmanızı tavsiye ederiz. O fotoğraflar yoruma mahal bırakmayacak biçimde, her şeyi gayet net anlatıyor çünkü. Kampüsün bahçesi alkol şişelerinden geçilmiyor. Adata çöp yığınına dönmüş alanlardan bira ve şarap şişeleri fışkırıyor. Aynı üniversitede DHKP-C ile PKK militanlarının nasıl cirit attığını daha önceki haberlerimizden takip ettiniz. Bugünlerde yine terör örgütü sempatizanları ve marjinal sol gruplar ile sapkınlar el ele verip etkinlik üzerine etkinlik düzenliyor.
Bir başka üniversitemiz…
Mimar Sinan Üniversitesi…
21-22 Mayıs tarihlerinde MSGSÜ Fındıklı Merkez Kampüs’te ülkemizde uluslararası Siyonizmin güdümünde faaliyet gösteren Friedrich Ebert isimli sözde ‘Alman’ vakfı ile ortak düzenleyeceği ve Yahudi etnolog Claude Levi Strauss’un bir sözüyle duyurulan “Küresel Kapitalizm Karşısında Yerel Kültür ve Halklar: Dünya Küçülürken Büyüyen Sorunlar” isimli sempozyum yapacak.
Sempozyumun sunum metnindeki ifade ve tanımlamalar niyetlerini deşifre etmeye yetiyor: “Türkiye gibi ulus-devletler, asimilasyoncu politikalara bel bağlayarak ‘çağdaş yurttaş’ düşündü ama sonunda ortaya koca bir Kürt sorunu çıktı.”
Örnekleri çoğaltmak mümkün lakin yerimiz sınırlı…
Değerli okuyucular, sormadan edemiyoruz…
Ne ilgilendiriyor bizim “ulus devletimiz” elin Alman’ını, İngiliz’ini, Fransız’ını, Amerikalısını?
Bizi çok mu seviyorlar?
Kafamızı iki elimizin arasına alıp, “Biz kimiz bu hal neyin nesi” diye kendimizi sorguya çekmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Gençlerimize, geleceğimize, ülkemize sahip çıkmaktan başka çaremiz yok. Yoksa atı alan Üsküdar’ı çoktan geçiyor…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.