“Seçimlerin Yenilenmesi” Sürecine Doğru Partiler…
AK Parti, Ağustos 2001’de kurulduktan sonra, girmiş olduğu yerel ve genel seçimlerin tümünde birinci parti olarak çıkmayı başarmıştı, tıpkı 7 Haziran 2015 genel seçimlerinde olduğu gibi... Başarısızlık gibi gösterilmeye çalışılan 7 Haziran seçimlerinde bile, AK Parti, yüzde 41 gibi yüksek bir oy oranıyla birinci parti olmuştu. Bu yönden bakınca; 7 Haziran seçimlerinde hiçbir partinin tek başına iktidara gelememiş olması ve özellikle AK Parti’nin yalnız başına Hükümeti kurabilecek milletvekili çoğunluğunu elde edememiş olması hususu boşuna hiçbir muhalifi heveslendirmesin derim!.. Tablo gayet açık, net ve kesin…
O halde, sadece seçim sonuçları yönünden değil, bir de seçimlerden sonraki gelişmeler bağlamında genel tabloya bakılınca; seçimlerin yenilenmesi halinde, oy oranları bakımından, AK Parti’nin yeniden yüzde 50’ler bandına yaklaşabileceği belirgin bir biçimde görülmektedir… Dolayısıyla AK Parti, yüzde 41 gibi yüksek bir oranda oy almış olmasına karşın tek başına iktidara gelemeyince ve bu arada belirsizlik rüzgârları da ortalığı kasıp kavurmaya başlayınca kitlelerin sürece bakışında önemli ölçüde değişiklikler yaşanmaya başladığı daha şimdiden belirgin bir biçimde görülmektedir. Öyle ise, 7 Haziran seçimleri üzerinden sürdürülmeye çalışılan kampanyaların yansımalarının da seçim sonuçlarıyla birlikte değerlendirmelere konu edilmesi daha akıllıca olacaktır.
Hakikaten, ‘başarı ölçütü’ olarak AK Parti’nin tek başına iktidar olamamasını alan diğer partiler ile AK Parti karşıtı blokta yığılan güç odaklarının tahammül edilemez düzeye varan tavırları sadece AK Parti’yi terk eden seçmenleri değil, diğer partilere oy veren ılımlı seçmenleri de yeniden düşünmeye sevk etmiş gibi bir hava net bir biçimde oluşmuş bulunmaktadır. Dolayısıyla, diğer partilerin, çaresizlik üzerinden çare üretme edebiyatını tercih etmekte oldukları algısının yaygınlaşmaya başlamış olmasının da etkisiyle, AK Parti’ye kırgınlık göstererek başka partilere kayan kesimler ile diğer partilerde ısrar etmekle beraber ‘seçimlerden sonraki belirsizlikler nedeniyle’ hayal kırıklığına uğrayan daha ılımlı seçmenler daha yoğun bir biçimde AK Parti’ye yönelme izlenimi oluşturmaya başlamış bulunuyorlar.
Durum bu kadar somut bir hal almaya başlıyor olmasına rağmen, hâlâ daha ‘kırmızı çizgi’ söylemleri üzerinden politika üretmeye çalışanların muhtemel bir erken seçimde ne gibi sürprizlerle karşılaşabileceklerini öngöremiyor gibi davranmalarına şaşmamak elde değil!.. Bu vesileyledir ki, AK Parti’nin alternatifsiz olduğunun bu seçimler vesilesiyle bir kere daha ortaya çıkmış olmasının nedenleri üzerinde durmakta her kesim için olmakla beraber, özellikle ülkemiz ve milletimiz için çok büyük faydalar olduğunu düşünüyorum. Pek tabii olarak, bu arada 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’den ciddi boyutlarda seçmen uzaklaşmalarının nedenlerine değinmek de ayrıca çok yararlı olabilir elbette… Dolayısıyla, temelde AK Parti’nin çekiş ve itiş odağı olmasının dayanakları/nedenleri üzerinden tüm diğer siyasi partiler ile seçmen kesimlerinin çıkartabilecekleri çok büyük dersler olduğuna inanıyorum.
Çok iyi bilindiği üzere; “3 Kasım 2002 genel seçimlerinden önceki Türkiye fotoğrafının içerisinde ‘Osmanlı kalıntısı’ olduğu varsayılan neredeyse hiçbir şeye tahammül gösterilemiyordu” gibi bir algı ortamında AK Parti piyasaya çıkmıştı. Bu algının ne derece doğru ya da yanlış olduğu konusuna girmek istemem. Ancak, Sayın Erdoğan’ın Siirt’te okumuş olduğu sıradan bir şiir nedeniyle yargılanarak hapse girdirilmiş olması hususu da kitleler tarafından aslında algı çerçevesinde değerlendiriliyordu. Sıkı durun lütfen!.. 7 Haziran seçimlerinde tek başına iktidar olamayan AK Parti’nin yenilgiye uğratılmış olduğu üzerinden yapılan kutlamaları da söz konusu kitleler/kesimler aynı benzer algı çerçevesinde değerlendirmeye başladılar… Kolay değildir başörtüsünün “öcü” gibi gösterilmesinin toplumda yapmış olduğu tahribatı ve İslami değerler üzerinden “İslami duyarlılığı üst düzeyde olan kesimlerin ikinci sınıf vatandaşlığa mahkum edilmiş olmasının açmış olduğu derin yaraları” ortadan kaldırmak…
Bu noktada üzerinde durulması gereken, bu algının doğru ya da yanlışlığından ziyade, kitleleri böylesi bir ‘aşırı derecede kemikleşmiş’ tepkisellik noktasına iten nedenlerdir. Zira her türlü olumsuz yaygaraya rağmen AK Parti’yi sığınılacak tek ve yegâne güvenli liman haline getiren nedenler deşifre edilerek halkın korkuları izale edilmediği ve AK Parti duruşu benzeri bir güven telkin edilemediği sürece, diğer partilerin AK Parti’nin alternatifi olabilmeleri mümkün değildir. Bu toplumun bin yıllık değerlerinin kökten silinmeye çalışıldığı yönündeki algılar basit nedenlere dayalı bir şekilde oluşmamıştır. Anadolu’nun en ücra köşelerinden merkezine gelinceye değin yediden yetmişe herkese sorulduğunda, İslami yaşantı biçimleri nedeniyle, bin bir çeşit işkence, zulüm, baskı ve acıya maruz kalmış nice insanlarla karşılaşılacağı görülecektir… Bunlar yalan mı?..
Kapsamlı bir şekilde izahı mümkün olmayan bu ayrımcı ve bıktırıcı uygulamaların bir kere daha tekrar edilmeyeceği noktasında kitleleri şüpheye ve tereddüde yer bırakmayacak derecede ikna etme başarısı göstermediği sürece CHP’nin Türkiye’de iktidar olma şansı yoktur!.. Benzer bir biçimde; İslami ilke, değer ve prensiplerin belirgin sınırları içerisinde hareket ederek hiçbir kesime karşı ayrımcı, dışlayıcı, ötekileştirici, aşağılayıcı ve kutuplaştırıcı bir şekilde davranmayacağı hususunda hiçbir şüpheye ve tereddüde yer bırakmayacak bir kimlik, kişilik ve ideoloji ortaya koyamadığı sürece MHP’nin de Türkiye’de iktidar olma şansı yoktur!.. İnsanımız çok çekmiştir ve eskileri yeniden yaşamak istememektedir… HDP için de benzer durumlar söz konusudur…
Zaten, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın yumuşak ya da yumuşayıcı tavırları nedeniyle önce Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde şimdi de Milletvekili seçimlerinde elde etmiş olduğu ciddi başarı bunun somut kanıtıdır. Açıkçası HDP liderliğinin, kitlelerin bu barışa, kardeşliğe, özgürlüğe, dayanışmaya, kaynaşmaya, birlikteliğe, kucaklaşmaya ve serbestliğe olan özleminin etkisiyle kendilerine yönelmiş ve daha da yönelme istidadı göstermekte olduğu iradelerine sahip çıkma başarısı gösterebildikleri ölçüde Türkiye partisi olabileceklerini anladıklarını düşünüyorum. Aksi halde, HDP’nin de bir daha yüzde 10’un çok üzerinde oy alabilme imkân ve ihtimali yoktur!...
Öte yandan AK Parti, kuruluşuna temel teşkil eden önemli ilke, değer ve prensipler noktasında 2001-2002 yıllarının çok gerisine sürüklenmiş olmasının etkisiyle, 7 Haziran 2015 seçimlerinde ciddi derecede oy kaybına uğramıştır. Açıkça belirtmek isterim ki; şayet Türkiye tarihi boyunca ciddi boyutlarda haksızlıklara uğramış oldukları yönündeki kemikleşmiş algı ve korkular hâlen daha kitleler üzerinde canlılığını korumamış olsaydı, son seçimlerde AK Parti’nin, tıpkı 1991 seçimlerindeki ANAP’ın durumuna düşmesi kaçınılmaz bir realite olabilirdi!.. Öyle ise, AK Parti liderliğinin; alternatiflerinin üretilmemesi ve daha ciddi oy kayıplarına uğrayarak ileriki dönemlerde ANAP’ın durumuna düşmemeleri için öncelikli olarak kendilerini yeniden kapsamlı bir şekilde sorgulayarak yeni koşullara uyarlamaları gerekmektedir.
Bu bağlamda, “seçimlerin yenilenmesinden önce” AK Parti liderliğinin öncelikli olarak şu hususlarda köklü değişikliklere gitmeleri gerektiğine inanıyorum:
1) Gerginlik oluşturucu dil mutlaka terk edilmeli ve kişiler nedeniyle kitlelerin mağdur edilmesi yaklaşımından kesinlikle kaçınılmalıdır. 2) Kemal Derviş dönemine ait iktisat politikalarıyla olan bağlantı derhal kesilmeli ve merhum Erbakan Hocamızın savunmuş olduğu “Ekonomi Modeli” benzeri özgün bir iktisat modeli geliştirilerek kitlelerin sorgulamasına sunulmalıdır. 3) Bir asırlık devlet yapılanması terk edilerek yerine binlerce yıllık devlet geleneğine uygun bir yapılanma koyulacağını gösteren kapsamlı projeler üretilerek “kişiler ve güçlere göre şekillendirilen devlet” algısının ortadan kaldırılacağı taahhüt edilmelidir. 4) Bilişim çağı koşulları ile Osmanlı Devletinin devamlılığı esas alınarak devlet kurumlarının yeniden yapılandırılacağı ve hatta yeni koşullara uygun gereken diğer kurumların kurulacağına uygun projeler hazırlanarak halkın beğenisine sunulmalıdır. 5) Batı ittifakının stratejik bir üyesi olma bilincine vurgu yapılarak, Batılı ülkelerle sürdürülmekte olan ortaklık ilişkilerinin ‘asimetrik denge’ düzeyinden ‘simetrik denge’ seviyesine çıkartılacağına yönelik somut taahhütler oluşturulmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.