Mezuniyet Törenleri ve Başarılı Öğrenciler
Geçtiğimiz hafta içerisinde, pek çok üniversitede olduğu gibi, bizim üniversitemizde de, mezuniyet törenleri yapıldı.
Mezun olmak, eğitim alınan lisans programı hakkında söz söyleme, karar verme, araştırma yapma, uygulamalarda bulunma, o alan ile ilgili olarak sorumluluk alma gibi konularda izin sahibi olmak ve ortaya çıkan bir anlaşmazlık durumunda şahitliğine başvurmak anlamlarına gelir bana göre. Diploma da bütün bu hak, yetki ve sorumlulukları alabilmenin belgesi, şahididir. Bundan dolayı önceden diplomaya şahadetname denirdi.
Her törenin muhtevası ve amacına göre elbette bazı ritüelleri olması son derece tabiidir. Mezuniyet törenlerinin de kendisine göre ritüelleri var. Birincileri konuşturmak, kep atmak, cübbe giymek, yapılan konuşmalarla uğurlanan öğrencilere hayata dair yol gösterici tavsiyelerde bulunmak gibi. Ama sanırım bu tür törenlerin en göze batan tarafı, eğlenceye ayrılan zaman adeta. Hatta mezuniyet törenlerinden önce mezuniyet yemekleri, mezuniyet baloları final sınavları öncesi öğrencilerin çokça meşgul oldukları konular arasında görülüyor. Hatta birkaç yıldan beri kız öğrencilerin “mezuniyet kınası” yaptıklarını duydum. Yeni yeni mezuniyet alışkanlıkları ortaya çıkıyor.
Hem ailelerde hem de öğrencilerde tarif edilmesi imkânsız bir heyecan gözlememek mümkün değil. Aileler, memleketlerinde gelip evlatlarının mezuniyetlerine şahit olmanın heyecanını ve mutluluğunu yaşıyorlar. Aslında bilmiyorlar ki, asıl sıkıntı mezuniyetten sonra başlayacak.
Her yıl mezun olan öğrencilerle üniversite mezunu işsiz sayısı artıyor. Atanamayan öğretmenler, mezun olduğu lisans alanıyla hiç ilgisi olmayan işlerde çalışmak zorunda kalan mühendislik, kamu yönetimi, iktisat, işletme, sağlık, ziraat, güzel sanatlar, iletişim v.b alanlardan lisans mezunu olan gençlerin hali hiç de onların hayata atılmak için mezun oldukları zaman duydukları ve yaşadıkları heyecana uygun değil.
Mezuniyet törenlerinde yıllardan beri dereceye girenlerin genellikle kız öğrenciler olduğuna şahit oluyoruz. Özellikle sözel ve eşit ağırlık ile öğrenci alan bölümlerde kız öğrenciler sayı olarak fazla oldukları gibi başarı sıralamasında da onların en önde geldiklerini görüyoruz. Mesela Üniversitemiz Edebiyat Fakültesi’nde ilk üç sırayı hemen hemen bütün bölümlerde kız öğrenciler paylaştı. Birkaç erkek öğrenci dışında erkek öğrencilerden ilk üç sırada gördüğüm yoktu. Yıllardan beri de bu durum hep aynı şekilde genellikle. Ortaokul ve liselerde de durumun pek farklı olmadığını düşünüyorum.
İster istemez aklıma şu soru geliyor: Kız öğrencilerin okulda gösterdikleri başarı onların hayatlarına, mesleklerine, sosyal hayattaki durumlarına aynı ölçüde yansıyor mu? Yansımadığını çok açık bir şekilde görüyoruz. Toplumsal hayatın kadına yüklediği sorumlulukların farkında olarak ve kadın olmanın bu sorumluluklar karşısında üstlenilen rollerin farkında ve bilincinde olarak meseleyi ele almanın gerekli olduğunu düşünüyorum.
Sağlıklı bir toplum, fertlerinin her bakımdan sağlıklı oluşuyla kurulabilir. Sağlıklı toplum, temelini ailede bulur. Ailede en önemli olan da kadındır. Anne olarak çocuklarına her bakımdan örnek bir şahsiyet sahibi olmalı ve bilgisi ile erdemini birlikte yaşayabilmeli ve yaşatabilmelidir. Bunun için ailede başlayan eğitimin mimarı, muhakkak surette öncelikle kadındır. Çünkü kaç yaşında olursa olsun, çocukların en sağlıklı ilişki kurduğu anneleridir. Bu bakımdan kızların okul hayatlarındaki başarıları son derece önemlidir. Bu başarının ailede, toplumda ve iş hayatında da aynı şekilde yansımasını beklemek gerekir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.