İslam Dünyası’na Yüzümüzü Döndük mü?
Bir asra yakın sırtınızı döndüğünüz bir dünyaya yüzünüzü çevirmek kolay ve kısa zamanda olacak bir şey değil.
“İslam Dünyası” diye tabir ettiğimiz, Tanja’dan Jakarta’ya, Kazan’dan Darusselam’a kadar uzanan geniş coğrafya çok yakın zamana kadar bizim için âdeta ‘yok’ gibiydi. Şimdi de ‘var’ gibi. Ama hâlâ tam olarak ‘var’ değil. Çünkü paradigmanın değişmesi yetmiyor, buna uygun insan kaynağınızın da yetişmiş olması gerekiyor.
Hâriciye’den basına, sivil toplumdan akademiye kadar her sahada bu coğrafyaları bilen, tanıyan, uzmanlaşan kadrolarla ancak İslam Dünyası’na yönelik sağlıklı ve isabetli tercihler yapabilir, sonuç alıcı siyaset uygulayabilirsiniz.
Geçmişe göre son çeyrek asırdır bu konuda özellikle sivil sahada hayli yol alındı ancak resmi kurumlar ve insan kaynağı açısından yeterince mesafe katedildiği söylenemez.
OLMAZSA OLMAZ ANAHTAR: DİL
Kardeş ve akraba toplulukları yani gönül coğrafyamızı anlamak ve onlara kendimizi anlatmak için en önemli anahtar ‘dil.’ Her ne kadar İngilizce uluslararası dil olsa da kalıcı münasebetler kurmak ancak yerel dillerle mümkün.
Dışişleri Bakanlığı, Milli İstihbarat Teşkilatı, medya kuruluşları, akademi ve sivil toplum kuruluşlarında bölgesel ihtisas birimleri teşkil edilmeden ve yerel dillerin bilinirlik oranı artırılmadan İslam Dünyası’nı anlamanın, tanımanın ve kendimizi onlara tanıtmanın imkânı yok.
Son yıllarda en önemli dış politika konularının başında gelen Irak, Suriye ve Mısır gibi ülkelerdeki gelişmeleri İngilizce kaynaklardan okumak büyük hata. Kezâ Türkiye’yi bu ülkelere kendimiz anlatmak yerine başka kaynaklara mahkûm etmek yine affedilmez bir yanlış. Ama maalesef bugün olan bu.
Asıl ürkütücü olan yanlış bilgilere bina edilen yanlış politikaların bizi düşüreceği vahim durumlar…
AA ÖNEMLİ BİR BOŞLUĞU DOLDURDU
Çok şükür bu eksikliğimizi gören gözlerin sayısı son yıllarda hayli çoğaldı. Gerek kamu kuruluşlarında gerekse medya ve sivil toplum kuruluşlarında bu sahada büyük bir hareketlenme var.
Özellikle Anadolu Ajansı ve TRT bir çok dilde yayınlar başlatarak hem Türkiye’nin dünyaya doğru anlatılmasına vesile oluyor hem de yerinden haberlerle bilhassa İslam Dünyası’nın Türkiye’de sağlıklı okunmasını sağlıyor.
Bu çalışmalar da henüz çok yeni. Bizim Dünya’yı hâlâ kokluyoruz aslında; anlamak için çok yol katetmemiz lazım. Anladıkça ve kendimizi anlattıkça ilişkiler daha sağlıklı zemine oturacak ve dış politikamız da çok daha güçlü ve istikametli olacaktır.
Türkiye, Merhum Turgut Özal ve Necmeddin Erbakan’ın İslam Dünyası vizyonunu son yıllarda hayata geçirmeye başladı. Bu dönemde kazanılan özgüven ve alınan mesafeyi daha da yükseğe taşımanın tek yolu adam yetiştirmekten geçiyor.
Beşeri sermayeyi güçlendirmezsek içte ve dışta büyük hayal kırıklığı yaşar ve yaşatırız...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.