Eğer Bu İradeye Saygı Gösterilmez ise…
Türkiye Büyük Millet Meclisi nihayet Başkanı’nı seçti. Ülkemize ve milletimize hayırlı uğurlu olsun. İsmet Yılmaz hem Denizcilik Müsteşarlığı hem de Milli Savunma Bakanlığı dönemlerinde duruşu, gayret ve samimiyetiyle takdir ettiğimiz bir devlet adamıydı. İç ve dış gelişmeler dikkate alındığında kritik bir süreçte Meclis Başkanı seçildi İsmet Yılmaz. İnşallah yeni görevinde de uzlaşmacı kişiliği, meselelere pozitif yaklaşımıyla önemli fonksiyonlar üstlenecek, milletin verdiği emaneti layıkıyla omuzlayacaktır.
Hatırlarsanız Meclis Başkanlığı seçimleri öncesinde medyada şeytanın dahi aklına gelmeyecek öyle senaryolar, öyle formüller, öyle matematiksel hesaplar, öyle kurgular yapıldı ki; bunlara bir takım siyasiler dahi inanıp kendilerini ona göre konumlandırmaya başlamıştı.
Oysa tam iki hafta önce editör yazımızda Başbakan Ahmet Davutoğlu ve kurmaylarının Meclis Başkanlığı ile koalisyonu ayrı ayrı değerlendirdiğini, tartışma ve pazarlık konusu dahi yapmaksızın kendi partilerinden bir ismi seçtireceklerini yazmıştık. Meclis aritmetiği ve partilerinin yapıları düşünüldüğünde muhalefet partilerinden bir ismin başkanlığının imkansız olduğunu dile getirmiştik.
Zaten teamül gereği Meclis Başkanlığı en fazla oy alan birinci partinin hakkı oluyor. Geçmiş dönemlerde bunun birkaç istisnai örnekleri mevcut. Lakin yapılan haksızlık, yolu yokuşa sürme, suyu tersine akıtma, teamül ve gelenekleri çiğnemenin o partilere neye mal olduğunu hepimiz biliyoruz.
Ama yüzde 41’lik AK Parti’den 15 puan daha düşük oy almasına rağmen Ana Muhalefet partisi, zafer sarhoşluğuyla olmayacak atraksiyonlara yeltendi. Meclis Başkanlığı gibi önemli bir makamın pazarlık malzemesi ve jest aracı yapılamayacak kadar hayati önem taşıdığını, AK Parti kadrolarının harakiri yapacak kadar tecrübesiz bir kadro olmadığını hesaplayamadı.
CHP ile HDP eğer başarabilseydi Meclis Başkanlığı’nı bu haftadan itibaren intikam vasıtasına dönüştüreceklerdi. Ama olmadı, Devlet Bahçeli’nin çelik gibi iradesine tosladılar.
Fakat huylu huyundan vazgeçmiyor. Şimdi de farklı koalisyon ve erken seçim senaryoları konuşuluyor.
Cumartesi günü manşetimize taşıdığımız “PKK’lı bakana göz mü yumulacak” şeklindeki haberimizi okudunuz. Eğer bu hafta başlayacak olan 45 günlük hükümet kurma sürecinde millet iradesinin gereği olan koalisyon kurul(a)maz ise PKK’nın siyasi uzantıları her halükarda hükümet ortağı olup, bakan olacak.
Açık söyleyelim, ferasetine ve derin vicdanına güvendiğimiz milletimizin gözünden hiçbir şey kaçmaz.
TBMM’de yüzde 56’lık bir sağ seçmen iradesi oluştu. Bu irade hafife alınamaz, yok sayılamaz.
Eğer bu iradeye saygı gösterilmeyip, PKK’lı bakana yol açılırsa; şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak bu yöntemi aziz milletimizin vicdanı kabul etmez, kusar. Yapılacak ilk seçimde de faturasını keser.
Sakın kimse bir kereden bir şey olmaz demesin.
Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal, I. Körfez Savaşı döneminde, Meclis onayı almadan ABD’ye hava sahasının açılmasının Anayasa’ya aykırı olduğu eleştirilerine, “Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz” demişti.
Bugün neler olduğunu Ortadoğu’ya baktığımızda hepimiz ayan beyan görüyoruz.
Biz uyarılarımızı yapmaya devam edeceğiz.
Yayınlarımızdan da anlaşılacağı üzere, diğer medya organlarına göre farklı bir bakış açısı geliştiriyor, farklı bir duruş sergiliyoruz.
Şu çevre öyle düşünüyormuş, bu çevre böyle davranıyormuş, falanca güç odağı şöyle hesap yapıyormuş, filanca şöyle diyormuş, feşmekân grubun menfaatlerine dokunuyormuş; bizi hiç ama hiç ilgilendirmiyor.
Hiç şüpheniz olmasın. Baktığımız pencere aziz milletimizin penceresidir. Durduğumuz yer ise kadim Anadolu’nun ta kendisidir…
Rabbim ayaklarımızı sabit kılsın, çıkar için sapıtıp riyakarlığa düşenlerden eylemesin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.