YPG kara ABD hava
Son derece zor, kritik bir dönemeçten geçiyoruz.
Mukayese yapan tarihçiler Müslümanların bugün yaşadıklarını tarihi seyir içerisinde dördüncü en zor dönem olarak kabul ediyorlar. Hz. Osman’ın katli ile başlayan Cemel ve Sıffin savaşları ile süren fitne ve bölünme süreci ilk dönem olarak tarihe geçiyor. İkincisi ise Moğol istilaları ile gelen vahşet oluyor. Üçüncüsü de Osmanlı’nın yıkılışıyla başlayan parçalanmalar ve işgallerin getirdiği fetret dönemi…
Dördüncü dönemin acılarına ise hepimiz canlı şahidiz. Ortadoğu’nun göbeğine yerleştirilen Siyonist İsrail devleti İslam dünyasının bağrına saplanmış bir hançer gibi duruyor.
Ebu Gureyb’in, Guantanamo’nun acıları sarılmadan, geçen hafta andığımız Srebrenitsa Katliamı unutulmadan şimdi yenileriyle karşı karşıyayız.
Her gün oluk oluk Müslüman kanı akıtılıyor.
Egemen güçler Siyonist projelerle Irak’ı, Sudan’ı böldüler. Yemen’i, Libya’yı, Suriye’yi bölüyorlar.
İsrail işgali altında inim inim inleyen Filistin’deki Müslümanları bile El-Fetih ve Hamas diye kamplara ayırdılar.
İslam dünyasının kilit taşı konumundaki son kale Türkiye’yi de parçalamak için seferberlik ilan etmiş vaziyetteler.
Meselenin özeti: İslam dünyasında vahdet istemiyorlar. 20. Yüzyıl’dan itibaren Batı’nın temel stratejisi Müslümanları bölmek, parçalamak, ayrıştırmak üzerine kurulu. Ama ne hikmetse aynı Batı Kıbrıs’ta iki devletin birleşmesi için var gücüyle çalışıyor.
Bu bile Batı’nın küresel Emperyal projesini anlatmaya yetip de artıyor bile.
Kıbrıs’a çıkarma yapan kahraman subaylarımızla yaptığımız söyleşileri Vahdet’ten okudunuz. O zaman Kıbrıs’ın tümünü almak isteyen, Refah-Yol hükümetiyle İslam birliği için ilk adımı atıp D-8’i kuran rahmetli Erbakan Hoca’ya 11 ay tahammül edemediler.
Ne yapıp edip iktidardan indirdiler.
Peki biz ne yapıyoruz?
Yüce Kitabımızda, “İçinizden hayra çağıran, iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa eren onlardır.” denilen o topluluk nerede?
Geçen haftaki gazetelerimizin manşetlerine dikkatlice bir bakalım.
Daha bir ay evveline kadar PKK’ya terör örgütü diyen, adım adım yaklaşan tehlikeyi okurlarıyla paylaşan bizleri hedef gösterenler büyük bir tornistanla bugün 90 derece dönmüş durumdalar.
Vurduk, girdik, çıktık manşetleri…
Nereye giriyoruz Allah aşkına?
Önceki gün ABD’nin en çok satan gazetesi Wall Street Journal, “ABD’nin yeni Marksist müttefikleri” başlığıyla PKK’lıların IŞİD’le savaşta ABD’nin en büyük silahı olduğunu yazdı.
Ana sayfadan üç PKK’lı kadının fotoğrafını kullanan gazetede PKK’nın Suriye kolu YPG ile ABD ortaklığının gizlenecek bir tarafı olmadığı, YPG komutanları ile ABD’lilerin Kobani, Kuzey Irak, Cezire ortak komuta merkezlerinde IŞİD hedeflerini beraber belirledikleri kaydediliyor. Hatta ABD’nin IŞİD’le mücadelede YPG’yi kara gücü olarak gördüğü, ABD savaş uçaklarının da YPG’nin ‘Hava Kuvvetleri’ haline geldiği ifade ediliyor. Buna karşın ABD yönetiminin YPG’den farklı olarak PKK’ya mesafeli durmayı sürdürdüğü söyleniyor. Lakin aynı gazeteye konuşan Ruken isimli PKK’lı kadın, “Bazen YPG, Bazen HPG bazen de PJAK’lı oluyorum. Aslında hepsi bir.
Hepimiz PKK’yız” diyor.
Oyunu görüyor musunuz?
Her şey hiçbir yoruma ihtiyaç hissetmeyecek kadar net…
Binlerce kilometre uzaklardan kalkıp gelen ABD askerinin burnu kanamıyor, kılına dahi zarar gelmiyor. Ama bizim topraklarımız kan gölüne dönmüş, cesetler ortaya saçılmış, göz yaşı, sefalet, kaos kol geziyor.
Küfür tek millet… Onlar görevlerini yapıyorlar.
Bizdeki goygoycu dalkavuk medya ise üç otuz kuruşluk menfaat için tarihi hakikatleri ıskalıyor, okuyucusunu aldatıyor.
“PKK medyasına dikkat” diye yıllardır uyarıyoruz. Önceki gün internetten erişimleri durduruldu. Yerinde bir karardı…
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile TİB’i tebrik ediyoruz.
Hiçbir devlet ayaklarının altına dinamit koyan terör medyasına izin vermez.
Batının tezi bizim anti tezimizdir.
O da vahdet…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.