“Kokunuz Çıktı!”
Lübnan’daki çöp krizi artık ‘çöp’ün ötesine geçti; zaten mesele de çöp değildi, bardağı taşırdı; bahane oldu. Bölgedeki rejimlerin kokusu çıkalı çok oldu aslında ama Ortadoğu halkları bu gerçeği haykıracak zemini on yıllardır hiç bulamadılar. Bulduklarında ise ya işgal yahut çatışma ile bu zemin kaos ortamına dönüştürüldü. Libya’dan Suriye’ye tetiklenen ‘karşı devrim’ hareketlerinin ve özellikle Mısır darbesinin hedefi buydu; şimdilik “başarılı oldu” denebilir…
Ortadoğu’nun ‘küçük bir örneği’ olan Lübnan, bölgenin kilidi olma özelliklerine sahip. Bugün Suriye’de taraf olan tüm aktörlerin sinir uçlarını Lübnan’da bulmak mümkün. Onun için Lübnan’daki hemen her hareket ve siyasi gelişmeyi ülkede aktif olan veya nüfuzu bulunan odakların hamleleri gibi okumakta ve ona göre değerlendirmeler yapmakta fayda var.
KALICI İSTİKRARSIZLIK
Lübnan, ‘geçici hükümet’in kalıcı hale geldiği, sistemin kilitlendiği, cumhurbaşkanını seçemeyen ve genel seçime gidilemeyen bir süreçten geçiyor. Başbakan Necip Mikati’nin Mart 2013’teki istifasından sonra hükümeti kurmakla görevlendirilen Tammam Salam neredeyse bir yıl sonra hükümeti kurmuş ve ancak geçen yılın Şubat’ında göreve başlayabilmişti. Mayıs 2014’te görev süresi dolan cumhurbaşkanı Michel Sleiman’ın yerine bugüne kadar yeni bir cumhurbaşkanı üzerinde mutabakat sağlayamayan parlamento, kendini lağvedemediği ve ülkeyi genel seçimlere götürecek hükümet kurulamadığı ve genel seçimler de bir türlü yapılamadığı için aslında fiilî bir otorite boşluğu hüküm sürüyor Lübnan’da. Bu kriz sebebiyle parlamento görev süresini önce 17 ay, sonra da 31 ay uzattı. Bu kararla Haziran 2017’ye kadar mevcut durumun sürmesi için hukuki zemin hazırlanmış oldu.
Lübnan’daki istikrarsızlıktan bugüne kadar en çok istifade eden, hiç şüphesiz yüzbinlerce insanı katleden Esed rejimi oldu. Hizbullah’ın bilfiil savaşın tarafı olup Esed rejimi yanında savaşması bir yana, rejimin dünyaya açılan kapılarından birisi olan Beyrut’taki belirsiz siyasi durum, çöp krizinin ‘devrim talebi’ne dönüşme ihtimalini her geçen gün daha da artırıyor. Nitekim rejimin değişmesi için sloganlar atan ve yolsuzluklardan şikayetçi olan göstericiler, hükümete taleplerinin yerine getirilmesi için dün itibariyle üç gün vermişti. Süre dolduğunda gösterilerin neye dönüşeceği merak konusu ama bir isrikrar ve mevcut siyasi krizin çözümüyle neticelenmeyeceği kesin.
İÇ SAVAŞ RİSKİ VAR!
Bir aydır toplanmayan ve Akkar şehrine taşınması planlanan Beyrut’taki çöp yığınlarının temizlenmesi için Ankara’nın yardımını da talep eden Lübnan hükümeti, Ulusal Pakt ve Taif Antlaşması’nın belirlediği çerçevede ve parçalı siyasi yapıda, Sünnî, Şii ve Hristiyan temsilcilerinin mutabakatı dışında adım atamadığı için çöp sorununu aşmak dışındaki taleplerle ilgili göstericileri tatmin edecek bir güce sahip değil.
Bu şartlar altında en kötü senaryo, metastaza uğrama özelliğine sahip bölgedeki çatışmaların Lübnan’a sıçraması olur ki, bu durum, Lübnan’ı da dış müdahaleye açık hale getirir. Hizbullah’ın Suriye’de gerçekleştirdiği katliamlar ve Lüban’ın Esed’in can damarı olması, yüz binlerce Filistinli ve Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan Lübnan’da bir öfke birikmesine sebep oldu. Bu biriken enerji ile birlikte sosyal medyada “Kokunuz Çıktı!” sloganıyla gelişen ve meydanlara akseden değişim talepleri büyük bir öfke patlamasını doğurabilir.
Bölgedeki hemen her ülke için farklı yoğunluklarda çatışma ve iç savaş riskinin konuşulduğu bir ortamda Lübnan’daki bu hareketlilik, Suriye, Irak ve Yemen’de kokusu çıkan rejimleri ve bölgedeki karşı devrim hareketlerine karşı açık tavır alan Türkiye’yi teyakkuza sevk etmesi gereken kritik bir gelişme.
Şurası kesin: ‘Küçük Ortadoğu’ olan Lübnan’daki aktörlere etki etme kabiliyeti ve nüfuz kapasitesi Türkiye’yi Ortadoğu’da daha etkin bir aktör haline getirecek. Aksi takdirde olan biteni izlemekle yetineceğiz...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.