Bu Kadar mı Omurgasız Olunur?
Partiler aday listelerini belirleyip YSK’ya teslim ettiler. Listelerde en radikal değişiklik AK Parti’de. Meclis’te grubu bulunan diğer üç parti ise küçük revizyonlarla listelerini tamamladılar. Önümüzde 1 Kasım seçimleri için 40 günlük kampanya süresi var. Bu sürenin yaklaşık 10 günü bayram tatiliyle geçecek. Normal şartlarda kampanyaların çoktan başlaması gerekiyordu. Fakat 7 Haziran’ın üzerinden fazla bir süre geçmediği için alışılmışın dışında sıkıştırılmış, hızlandırılmış bir süreçle karşı karşıya kalacağız. Zaten partilerin hedefleri de, çıkacak sonuçlar da üç aşağı beş yukarı belli. Şu ana kadarki ölçme ve kamuoyu yoklamalarına göre birkaç puanlık artma ve eksilmenin dışında çok büyük sürprizler beklenmiyor. AK Parti’nin bütün sistemini yeniden tek başına iktidara gelebilmek üzerine kurduğunu görüyoruz. Sıkı bir listeyle, milimetrik hesaplamalarla çok hassas bir kampanya yürütecek AK Parti. HDP oylarını korumaya kilitlenirken CHP ile MHP liderleri ise oylarını artırıp en azından parti içindeki iktidarlarını sağlamlaştırmayı hedefliyor.
Malum hem Sayın Kılıçdaroğlu’nun hem de Sayın Bahçeli’nin seçimlerde yaşanacak bir hezimeti tabanlarına anlatacak opsiyonları kalmadı. Her iki genel başkan için de bu seçim son seçim diyebiliriz.
7 Haziran seçimlerine ekonomik vaatler damgasını vurmuştu. Bu seçimin ana gündem maddesinin ise her geçen gün artan terör ve şiddet hadiseleri olacağını tahmin etmek güç değil. Dün Yenikapı’da bunun ilk işaretlerini gördük.
Peki bu süreçte Vahdet nerede duracak?
Peşinen söyleyelim: Tereddütsüz meseleye yıllar önce yaklaşımımız ne ise, yarın da aynısı olacak.
Bizi daha iyi anlamak için film şeridini birkaç yıl öncesine sardırmak gerekiyor.
Hatırlarsanız o dönem, bir kısım medyada PKK’ya terör örgütü demek dahi suçtu. Dediğiniz an damgalanır, hedef gösterilir, başınıza gelmedik kalmazdı.
Tabi şimdi devran değişti, köprünün altından çok sular aktı. Bugün aynı basın organlarının manşetlerinden, sürmanşetlerinden PKK hiç düşmüyor. Meğer PKK terör örgütüymüş.
İşin daha da garibi ise bir yıl önce çözüm sürecine karşı olanların, terör örgütüne karşı en şahin çıkışlar yapanların bugün PKK ile aynı safta yer alması.
Maalesef baş döndüren cephe değişiklikleriyle karşı karşıyayız. Bize de bu durum karşında şaşırıp kalmak düşüyor.
Bu kadar mı dönülür, bu kadar mı bukalemunlaşılır, bu kadar mı omurgasız olunur?
Medyamızın hiçbir dönemde iyi bir sınav vermediğini biliyoruz.
Lakin bu kadarını da beklemiyorduk. Pes doğrusu…
Ama kim ne yaparsa yapsın, kim hangi cephede yer alırsa alsın; bizim tarafımız da, durduğumuz yer de sabit kalacak inşallah.
Konjonktüre, dengelere, çıkarlara göre değil; yerimizi yine adalete, doğrulara, hakkın ve hukukun üstünlüğüne göre belirleyeceğiz. Gazetecilik çerçevesinde gerçekleri cesaretle yazmaya devam edeceğiz.
Bedeli her ne olursa olsun birliğimize, bütünlüğümüze, kardeşliğimize, vahdete kast eden kökü dışarıda bütün illegal yapılar, ipleri yabancıların elinde olan bütün terör örgütleri, karşılarında ilk önce bizi bulacaklar.
Her daim devletimizin, milletimizin yanında yer alacağız.
Allah doğrularla beraberdir. Gerisi teferruat…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.