Onurlu Dış Politika
Mülkiye Mektebi’nden sonra Kamu Yönetimi yüksek lisansı yaparken Siyasetnameleri etraflıca incelediğimiz Türk Devlet Geleneği dersi almıştım. Her biri birbirinden kıymetli siyasetnameleri okuyup tahlil ederken bu sahadaki literatürün zenginliği karşısında hayretler içerisinde kalıyorduk. Maalesef bizde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler okuyan talebeler, dış politika yazarları, diplomatlar Morgenthau, Machiavelli, Montesquieu, Alexis De Tocqueville gibi müellifleri okuyarak yetişirken; Koçi Bey’in, Kınalızade Ali Efendi’nin, Maverdi’nin, Kâtip Çelebi’nin adını bile duymadan, bir eserini dahi okumadan mezun oluyorlar ve vazifelerini icra ediyorlar.
Oysa, siyaset, her yönüyle bir medeniyet perspektifini yansıtır ve bu perspektifle kararlar alınıp uygulanır. Yalan üzerine dönen iç siyaset canavar olduğu gibi, kartografik, insanı dikkate almayan, sadece sınırlar, topraklar ve haritalar üzerinden yürütülen dış siyaset de büyük felaketlere yol açar.
Özellikle seçim dönemlerinde yalanlarla boca edilmiş vaatlerle milleti kandıran siyasetçileri yahut gerçekleri tersyüz ederek halkını aldatan liderleri geçmişte çok gördük. Yine, 11 Eylül’den bu yana yoğun bir şekilde, yalan ve kurgu iddialarla ülkelerin işgal edildiğine, yüzbinlerce masumun bu yalanlar yüzünden katledildiğine de şahit olduk. Sonuçta bu küresel yalanlar üzerine bina edilen politikalar bugün boğuştuğumuz küresel felaketleri davet etti...
MÜLTECİ KRİZİ TURNUSOL KÂĞIDI OLDU
Son yaşanan mülteci krizinde ise adalet üretmeyen küresel sistemin iflasını bir kez daha müşahede ederken, Avrupa merkezli uluslararası siyasetin acı bir yönüyle daha yüzleştik. Dün Yeni Şafak’tan Nil Gülsüm’e mülâkat veren Başbakan Başdanışmanı Dr. Murtaza Yetiş’in mülteciler sorunu ile ilgili, “Batı insanları değil sınırları korumaya çalıştı. Bu politika ile ‘Avrupa medeniyeti’ algısı çöktü” tespiti bu bağlamda oldukça manidar. Yetiş’in şu ifadesinin de altını çizelim: “...maalesef Batılı ülkeler kendi koydukları, kendi oluşturdukları uluslararası hukuka bile riayet etmiyorlar.”
Mülteci krizi, bilhassa Batı için turnusol kâğıdı işlevi gördüğü gibi Türkiye’nin dış politika bakış açısının farkını ortaya koydu ve tezlerini de haklı çıkardı. Batılı siyasetçilerin gayet iyi bildiği Montesquieu’nun Kanunların Ruhu (L’esprit des Lois) isimli eserinde ifade ettiği ‘menfaat-değer’ ikileminde hep ‘menfaat’ şıkkından yana tercih kullanan Batı’nın, “Onursuz dış politika nasıl yapılır?” sorusunu nasıl iyi cevapladığını görmek için sadece Bosna-Hersek ve Suriye’deki tavırlarına dikkatlice bakmak yeterlidir.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL KURULU VE SURİYE
Irak işgalini unutan, Mısır darbesini görmezden gelen, İsrail’in Gazze’de gerçekleştirdiği katliamı ve Mescid-i Aksa baskınlarını gündemine bile alamayan, Suriye’deki katliamı ve insan hakları ihlallerini engelleyemeyen Birleşmiş Milletler (BM)’nin adalet ve yaptırım üretmeyen yapısı iflas etti. 70. Genel Kurulu’nu yapacak yaşlı teşkilat, ‘onurlu’ değil ‘onursuz’ dış politika yürütenleri, ‘haklı’ değil ‘kuvvetli’ olanları kollayan yapısıyla insanlık için sadece hayal kırıklığı üretiyor maalesef. Böyle bir ortamda insanlık onurunu savunmaktan daha zor bir iş olmasa gerek. Geçen sene Eylül ayında BM Genel Kurulu’na hitap eden Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Dünya Beşten Büyüktür” haykırışı ve darbeci Sisi’nin yüzüne karşı hakikati söyleyip tepki koyması hâlâ hafızalarda. Bu sene de Başbakan Ahmet Davutoğlu BM’de aynı misyonu devam ettiriyor. Özellikle Suriye ve Mescid-i Aksa konusunda dünya liderlerine başı dik bir şekilde hesap sorup teklifler getiriyor...
Hiç şüphesiz ‘onurlu dış politika’, güçlü demokrasi, dinamik ekonomi ve etkin diplomasinin birlikteliğiyle ancak icra edilebilir. DAEŞ terörüyle ilişkilendirip PKK terörüyle teslim almak isteyen odakların tüm tuzaklarına rağmen Türkiye, son aylarda bu üç unsurda bir nebze güç kaybedip hız kesse de dış politikada hâlâ onur ve saygınlığını koruyor.
Türkiye’yi etkin ve merkezi bir aktör yapacak güç ve kapasiteden şimdilik mahrum olabiliriz ancak orta ve uzun vadede mevcut ilkeli ve onurlu dış politikanın iç dinamizmle dengeli bir seyir yakaladığı takdirde olumlu meyveler vereceğini şimdiden söyleyebiliriz. Biraz sabır...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.