Özgür Gündem’in Hedefindeki Vahdet
Seçimlere iki haftadan az bir süre kaldı. Fakat ana gündem terör. Cinayet şebekeleri kan akıtmaya devam ediyor. Dün yine Dağlıca ve Tunceli’de 6 vatan evladı daha toprağa düştü. Bunlardan birisi özel kuvvetlerden Tabur Komutanı Yarbay İhsan Ejdar. Vatan için şehadete bile bile koşuyor.
Kurban Bayramı’nı Ankara’daki ailesinin yanında geçiren Yarbay Ejdar, göreve giderken komşuları ve yakınlarıyla helalleşiyor. Komşuları Cenk Kadıoğlu, “Terfi oldu sevindi. Düşünceliydi. ‘Ben gidiyorum ama tekrar gelirim, gelemem’ diyerek bütün komşularıyla, annesiyle, çocuğuyla, eşiyle, herkesle vedalaştı. En son üzücü haberi aldık. Komutanlarımız geldi, haberi verince hepimiz yıkıldık. Ülke sağ olsun, vatan sağ olsun” diyor.
Şehit yarbayın babası geçen yıl vefat etmiş. Yüreğine kor düşen annesi ise taziye için gelenlere “Keşke ben öldüm diye gelseydiniz. Yavrum yaşasaydı da köle gibi çalışaydım” diyerek feryadı figan ediyor.
Ejdar Yarbay şehadeti günler önce adeta hissediyor. Ama gözünü bir an bile kırpmadan arslanlar gibi çarpışarak kahramanca şehadet şerbetini içiyor. Tüm şehitlerimize Allah rahmet etsin, yakınlarına sabırlar versin…
Ülkemiz ateş çemberinden geçiyor. Birliğe, bütünlüğe her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var. Geçen yıl bu vakitler hummalı bir şekilde gazetemizin ilk sayısına hazırlık yapıyorduk.
“İsmi neden Vahdet?” diye soranlar oluyordu. Cevabımız hep aynıydı: Çünkü önümüzdeki yıllarda en fazla birliğimiz, bütünlüğümüz ve vahdetimiz konuşulacak.
Ülkemizdeki siyaset ve kanaat önderlerinin, STK temsilcilerinin son üç aylık konuşmalarına, açıklamalarına bir bakalım. Tartışmasız en çok telaffuz edilen ifadeler, birlik, bütünlük, kardeşlik ve vahdet...
Boşuna yazmamış İstiklal şairimiz Mehmet Akif taa 1913 yılında…
“Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez;
Toplu vurdukca yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler
Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti!
İşte Irak’ı da taksim ediyorlar şimdi.”
Tabii Irak’ı taksim etmekle kalmadı
egemen güçler. Eğer ömrü vefa etseydi milli şairimizin Libya’nın, Somali’nin, Yemen’in nasıl taksim edildiğine de, ilk kıblemiz Mescid-i Aksa’nın Yahudi postallarıyla nasıl tepelendiğine de, bir damla petrol için akıtılan oluk oluk Müslüman kanına da şahitlik edecekti.
Düşmanlar fitne virüsünü ekti bir kere topraklarımıza.
Bize düşense titreyip kendimize, özümüze dönmek ve vahdet panzehrine sım sıkı sarılmak.
Açıkçası biz bu şuurla hareket etmeye gayret ediyoruz. Bölücülük zehrini genç dimağlara sokmak isteyen, damarlara enjekte etmek isteyen ihanet şebekeleri karşılarında ilk bizi buluyor.
İstanbul’un göbeğindeki Mimar Sinan Üniversitesi’nde bölücü toplantılar tertip etmek isteyen Alman Böll Vakfı’nın sinsi emellerine Vahdet’in yayınları engel oluyor. Toplantı üniversite yönetimi tarafından iptal ediliyor.Diğer üniversitelerdeki terör yapılanmaları haberlerimiz üzerine dağıtılıyor.
Ertuğrul Mavioğlu’nun devletin savcısını şehit eden PKK elebaşını kahraman gibi gösterdiği belgeseli Vahdet haberlerine takılıyor. Gösterime giremiyor.
Daha iki hafta evvel PKK ve marjinal sol örgütlere yakınlığı ile bilinen “İnfial Atölye” adlı bir grubun, olası bir iç savaş için İstanbul’un göbeğinde “öz savunma teknikleri” adı altında silahlı savaş dersleri verdiğini ortaya çıkartıyoruz.
PKK’ya karşı yürütülen askeri operasyonları eleştiren grup yöneticileri alenen, “Yüreği anarşist mücadeleden yana atan herkesi infiale çağırıyoruz!” ilanıyla gençleri terör eğitimi almaya davet ediyor.
Haber Vahdet’te yayınlandıktan sonra güvenlik güçlerimiz ile adli makamlar önceki gün harekete geçerek 3 kişiyi gözaltına alıyor ve söz konusu mekanı da mühürlüyor.
Bu haberimiz üzerine PKK’nın yayın organı Özgür Gündem adlı paçavra bizi açıkça hedef tahtasına yerleştirdi.
Ne gam. Demirden korkan trene binmezmiş. Vahdet kervanı yol alıyor. Ancak buradan bir gerçeği daha açıklamam gerekiyor. Değişik terör örgütlerinden çok sayıda tehdit almamız üzerine arkadaşlarımız İstanbul Emniyeti’ne tam bir ay önce resmi kanallardan “koruma” için müracaat ettiler. Fakat şu ana kadar “tık” yok. İstanbul Valimiz Sayın Vasip Şahin’e ve İçişleri Bakanımız Sayın Selami Altınok’a buradan duyurulur.
Biz gazetecilik çerçevesinde görevimizi yapıyoruz. Goygoyculuğun, dalkavukluğun, nefret ve intikam dilinin bu ülkeye hiçbir yarar sağlamayacağından; aksine tefrika ile şiddeti derinleştireceğinden adımız kadar eminiz.
Adı ne olursa olsun, bütün terör örgütlerinin, illegal yapılanmaların üzerine her zamankinden daha fazla gideceğimizden hiç şüpheniz olmasın.
Yılmak yok, ilkeli ve cesur gazeteciliğe devam…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.