Ne imiş efendim!..
ZARURİ olarak yazılarıma bir hafta ara vermek zorunda kaldım. Özellikle bu sürenin başlarında özel gündemimin yoğunluğu sebebiyle yurt ve dünya gündemini gerektiği gibi takip edemedim. Ama kendi özel gündemimden dikkatimi dışa çevirdiğimde gördüm ki, Haçlıların İslam düşmanlığı bütün hızıyla sürüyor. Sürmesi de bir yana artık bu düşmanlıklarını gizlemeye de gerek duymuyorlar.
NATO Genel Sekreteri, “Müslümanlar bizim derdimiz değil, onlar için savaşamayız” diyerek şimdiye kadar gizledikleri bir yaklaşımı ilan ediyor. Öte yandan ABD’nin Cumhuriyetçi başkan aday adaylarından Trump, Müslümanların ülkeye alınmaması için çağrı yapıyor, seçildiği takdirde ABD’ye Müslümanların girişini yasaklayacağını söylüyor. Benim için bu tür açıklamalar hatta daha ileri boyutlarda yapılabilecekler sürpriz olmuyor. Çünkü Haçlılar bu duygularını açıkça ilan etmeseler de çeşitli davranışları ile yıllardan beri gösteriyorlar. Sadece Türkiye’nin AB kapısında 1959’dan beri bekletiliyor olması bile bu yaklaşımı anlamaya yeterlidir. Onlar açık ve samimi bir tavır sergiliyorlar ama İslam dünyası bu açık tavır karşısında ya uyuşukluk ve hafıza kaybına uğrama sebebiyle gerektiği gibi değerlendiremiyor ya da pelteleşmenin bir sonucu ciddi bir tepki ortaya koyamıyor.
Gazetemiz bu konuda üzerine düşeni her seferinde yerine getirmeye, öncelikli olarak ülkemiz insanını, sonra da İslam dünyasını uyarmaya çalışıyor ama sanıyorum yetersiz kalıyor. Rahatının bozulmasını istemeyen toplulukların zaten uyarılardan ders alması, harekete geçmesi de kolay olmuyor.
Ancak, bu vurdumduymazlık sebebiyle ümitsizliğe kapılmanın da anlamı yok. Haçlılar belki gözümüzün içine soka soka gerçek yüzlerini görmemizi sağlayacaklardır. Dileriz o zaman vakit geçmiş olmasın, yapılan tahribatı düzeltme imkânı bulunsun.
Bu noktada Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın PKK ile ilgili açıklamasına dikkat çekmek istiyorum. Kalın, dünya kamuoyuna çağrıda bulunarak DAEŞ’le mücadeledeki kararlılığın aynısını PKK için de beklendiğini söylemiş. Hemen belirteyim ki bu çağrı dünyanın tümünü bir kenara bırakalım ama Haçlılardan bir karşılık bulmaz. Çünkü PKK onların besleyip büyüttüğü ve bölgemize yönelik bir projenin ürünü. Bugüne kadar PKK konusunda Batı dünyasının ciddi hiçbir adım atmadığı, arada bir yapılan kınama açıklamaları ile meselenin geçiştirildiği düşünülürse PKK ile mücadelede kararlı tavır beklememizin anlamı yoktur. Öte yandan başını ABD’nin çektiği koalisyon, Rusya ve AB ülkelerinin DAEŞ konusunda da ciddi ve kökünü kazımaya yönelik bir kararlılık sergilediğini düşünmüyorum. Çünkü DAEŞ’in faaliyetleri Haçlıların yüzyıllardan beri içlerinde sakladıkları düşmanlığı körüklemeye ve açığa vurduklarında tepki görmemelerine yarıyor. Kısacası, DAEŞ bilerek ya da bilmeden Haçlılara hizmet ediyor. Böyle olmasaydı bir ABD başkan aday adayı kazanırsa ülkesine Müslümanları sokmayacağını, bir NATO genel sekreteri de, “Müslümanlar için savaşmayız” diyebilir miydi? Diyemezdi ama DAEŞ yaptıkları ile Müslümanlar aleyhine söylenecek her söze zemin hazırladı.
Sonuç olarak sıkça tekrarladığım gibi Haçlılar karakterlerinin gereğini yapıyor. Onlara kızmaktan çok bizim kendi ruhumuza dönmemiz, el ele vermemiz gerekiyor. Bu arada Haçlıların PKK’ya karşı kararlı bir tavır almalarını beklemenin de hayalden öte bir anlamı yok.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.