Dünya vatandaşlığı öne çıkartılınca vatan duygusu zayıfladı
BİZİ biz yapan, kimliğimizi ve kişiliğimizi oluşturan değerler bir kenara itilerek bir başka medeniyetin taklitçiliğine soyunarak o medeniyetin değer yargıları ön plana çıkartılıp, hatta bununla da kalınmayarak insanımıza kendi değerlerimizi kötüleyerek, başka değer yargılarına ulaşmayı hedef olarak sunduğumuz günden itibaren insanımızın inanç ve düşünce dünyasında ciddi değişimler meydana gelmeye başladı. Söz gelimi vatanseverlik bir kesim tarafından faşistlik olarak sunuldu. Din ise gericilik ve yobazlık olarak takdim edildi. Kısacası bu ülkede uzun yıllar ileri ve aydın olmanın şartı vatanseverlik ve dindarlıktan kurtulmakla eş anlamlı olarak empoze edildi. Bu empoze sadece bir takım yayın organları ve ile sınırlı kalmayıp ders kitaplarına kadar girdi. Öyle ki ilk ve orta öğretimde çocuklar kendi tarihlerine sövmeyi, geçmişlerini kötülemeyi eğitimin ilk şartı olarak gördüler.
Sonuç itibariyle bir toplumu kendi geçmişinden ve değer yargılarından topyekûn silip atmak mümkün olamadı ama ortaya iki farklı anlayış çıktı. Uzun yıllar boyu insanımızın sahip olduğu değer yargılarının yerine başka bir medeniyetin kültürü yerleştirilmeye çalışıldı. Kısacası, küresel sömürgeci güçler bizi bizden koparmak, dünya üzerindeki hâkimiyetimize son vermek için kendi değer yargılarını empoze ettiler. Kendilerine buldukları taşeronlar vasıtasıyla çeşitli alanlarda bizimle ilgisi olamayan kültür değerleri insanımıza şırınga edildi. Böylece vatanın önemi azaldı. İnsanlar kendilerini birer dünya vatandaşı gibi görmeye ve algılamaya başladılar. Mananın yerine maddeyi ikame edince bir taktım imkânlarla gelişmekte olan ülkelerin insanlarının gözleri kamaştırıldı. İçlerinden bir kaçına bu imkânlar verilince küreselleşme diye takdim edilen yaklaşım milli değerleri ve yargıları zayıflattı.
Bugün eğer bir takım kimseleri yönelik Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bunların vatan diye bir meselesi yok” diye eleştiriyorsa bunun temelinde uzun yıllar toplumumuzu kendi köklerinden ve değer yargılarından koparmayı hedefleyen anlayış ve eğitimin önemli rolü olduğunu unutmamak gerekiyor.
Eğer bir kısım insanımız için vatanın eskisi gibi bir önemi yoksa, uğrunda ölmeye değecek bir anlam yüklenmiyorsa o zaman kendini aydın ve ileri sanan pek çokları için bir vatana mensup olmaktan çok, istediği gibi yaşayabileceği imkanlara sahip olmak o ülkede yaşamak daha önlemli gelebilir.
Elbette vatanı vatan yapan değerler ve fedakârlıklar belli bir kültür ve inanca sahip olmakla mümkün olabilir. Bir yandan vatanseverliği uzun yıllar boyu kötülemiş, faşistlik gibi bizim değer yargılarımızla hiçbir ilgisi olmayan nitelendirmelerle yıpratmaya çalışmış, dini afyon olarak sunmuş, inançlı olmayı yobazlık, çağ dışılık olarak nitelendirmiş iseniz bir medeniyet anlayışının iki temel direğini yıkmışsınız demektir. Böyle bir binanın da ayakta durmasını beklemek boşunadır. Bu bakımdan bugün verilmesi gereken mücadele bu toplumu uzun yıllar lider yapan, yeryüzünde huzur ve adaletin bekçisi kılan anlayışın yeniden tesis edilmesidir. Bu yapılmadığı sürece emperyalist sömürgeci güçlerin empozeleri peşine takılmaya devem ettiğimiz sürece ne kendimiz olabiliriz ne de taklit ettiklerimizin yerini alabiliriz. Çünkü taklitle medeniyet olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.