ABD’nin PYD Tutkusunu Doğru Okumak
ABD Başkan Yardımcısı Biden’ın ziyareti ve bu ziyaret sırasında yaptığı görüşmeler değerlendirildiğinde ABD’nin Türkiye konusunda samimi ve net olmayan kaypak bir siyaset izlediğini, arada bir Türkiye’nin sırtını sıvazlayarak bölgemizle ilgili politikalarına destek sağlamaya çalıştığını söylemek yanlış olmaz. Bir başka ifadeyle ABD, ikiyüzlü bir tavır sergiliyor. Özellikle Biden’ın açıklamalarından anlıyoruz ki, ABD için bölgemizde tek tehdit ve düşman DAEŞ. Açıklamalarda PKK’nın da terör örgütü kabul edildiği şeklindeki ifadeler sadece Türkiye’nin gönlünü almaya yönelik olmaktan öte gitmiyor. Bu tür açıklamaları doğru kabul etmek bugüne kadar PKK terör örgütünün destekçilerinin başını ABD’nin çektiği PKK ve PYD’ye sürekli silah desteği verdiği unutmak anlamına gelir. Kaldı ki, Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın görüşmeler sırasında PYD’nin Türkiye için kırmızıçizgi olduğuna vurgu yapmalarına rağmen Biden ısrarla terör örgütü deyince DAEŞ ve PKK’yı gösteriyor ama PYD konusunda tüm ısrarlara rağmen terör örgütü nitelendirmesi yapmıyor/yapamıyor. Çünkü PYD’yi Suriye’de ABD kara gücü gibi kullanıyor. PYD’ye Suriye’de alan açmak için her türlü yardım sağlanıyor. Kaldı ki, artık PYD’ye ya da PKK’ya ulaştırılan silahların iki örgüt tarafından ortaklaşa kullanıldığını bilmeyen kalmadı. Bu gerçeği Biden’ın bilmemesi mümkün değil. Böyle olunca da Biden’in Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın tüm ısrarına rağmen PYD’yi koruma ve kollamayı sürdürecekleri anlamına gelen açıklamaları doğru okumak gerekiyor. Türkiye’nin ya da bölgedeki bir başka ülke yönetiminin ne düşündüğü ABD için önemli değil. ABD, Siyonistlere verdiği söze uygun olarak bölgemizde daha önce kurulmuş olan Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin yanında yeni bir Kürt devletini hayata geçirmekte ısrarcı görünüyor.
Bu arada ABD’nin bugüne kadar PKK’ya yönelik hiçbir harekette bulunmamış olması, Irak’ın ABD ve koalisyon güçleri tarafından işgali ile birlikte Kandil’de PKK’nın karargâhının özel bir korumaya alınması da gösteriyor ki, Biden ne derse desin PKK ve PYD, ABD’nin bölgemize yönelik planlarının birer aracı, maşasıdırlar ve ABD bu maşaları en azından şimdilik bırakmak niyetinde değildir. Özellikle PYD’ye Suriye’de bir alan açıldıktan sonra Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile Kuzey Suriye’de PYD’ye açılan alan arasında birleştirmenin gündeme geleceğini söylemek yanlış olmaz. ABD bölgede hem Siyonist İsrail’i mutlu edecek, hem de kendisine sonuna kadar bağımlı bir oluşumu hayata geçirmek istemektedir. Bu oluşumun adı ise Kürt devletidir. Zaten her fırsatta Barzani’nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlığının yaklaştığı açıklamaları da bunu gösteriyor. Kimse zaman zaman PKK-PYD ve Barzani yönetimi arasında ortaya çıkan sürtüşmeleri ciddiye almamalıdır. Nasıl ki, Barzani ABD tarafından bölgesel yönetimin başkanı yapılmış ise ileride ortaya çıkacak olan yeni özerk Kürt bölgelerinin geleceğinin belirlenmesi konusunda da Barzani ya da diğer Kürt örgütlerinin yöneticileri fazla bir direniş sergileyemeyeceklerdir.
Biden’ın Başbakan Davutoğlu ve Cumhurbaşkanı’nın tüm açıklamalarına rağmen Türkiye ve bölge açısından tehdit olarak DAEŞ ve PKK’yı göstermesi PYD’nin sayılmaması meseleyi açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Bu bakımdan ABD ile yapılacak tüm görüşme ve işbirliklerinden Türkiye’nin isteği doğrultusunda bir netice çıkmayacaktır. Bu gerçek bilinerek hareket edilmelidir. Çünkü uzun yıllar Irak’ın parçalanması ve Kuzey’de yeni bir oluşumun Türkiye açısından kabul edilmez olduğu açıklamaları tekrarlandı ama bir de baktık ki, Irak işgal edilmiş, hem Türkiye’nin tüm açıklamalarına rağmen sınırımızda yeni bir oluşum ortaya çıkmış hem de bu bölgede PKK karargâhı için bir bölge oluşturulmuştur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.