Dün Ruanda, bugün Kenya...
Sık sık kabile savaşlarının yaşandığı Afrika ülkeleri arasında son dönemlerde görece olarak istikrarlı bir görüntü çizen Doğu Afrika’nın ekonomik gücü Kenya da, 27 Aralık’ta yapılan Devlet Başkanlığı seçimininin ardından karıştı/rıldı.
Seçimi Devlet Başkanı Miwai Kibaki kılpayı farkla kazandı.
Bu tür kılpayı farklar her zaman tartışmalara gebedir ya; muhalif lider Raila Odinga da seçime yolsuzluk karıştığını iddia ederek taraftarlarını sokaklara döktü.
Bu gelişme üzerine Kibaki, polise, “Sokağa çıkanı öldürün” emri verdi.
Böylesi bir gergin ortamda fitilin karşılıklı ateşlenmesi zor olmadı tabii.
ülkenin batısında, Başkan Kibaki’nin etnik olarak ait olduğu Kiyuku kabilesi mensuplarına saldırılar başladı.
Kiyuku milisleri de Odinga taraftarlarına karşı katliamlara başladı.
Şu anda Kenya’da ortalık kan gölü.
Son gelen haberlere göre, kimi zaman palalarla doğranarak, kimi zaman toplu şekilde yakılarak öldürülen insanların sayısı 400’e ulaşmış durumda.
Bir hafta içinde 42 kabileden kurban vermeyen kalmadı.
100 binden fazla insan can havliyle başka bölgelere ya da civar ülkelere kaçıyor.
Sefalet diz boyu. Yağmacılık ve tecavüz had safhada.
Olayların yoğunlaştığı bölgeleri gezen Kenya Kızılhaçı Genel Sekreteri Abbas Gulled, durumun “tasavvur edilemeyecek ve anlatılamayacak boyutta olduğunu” söylüyor.
İlginçtir; şu anda Kenya’da sağduyuyu sadece “basın” temsil ediyor.
İki lideri de şiddeti körüklemekle suçlayan basın, “Acilen müdahale edilmezse, Ruanda, Sierra Leone, Somali, Fildişi Sahilleri gibi iç savaşla paramparça olup tahayyül edilemeyen boyutta soykırım yaşamış ülkeler arasına katılacağız” uyarısı yapıyor.
Müslüman İnsan Hakları Forumu Başkanı Ali-Emin Kimathi de, siyasi protestoların eski meselelerin hıncını çıkarmak isteyenlerce kullanıldığını belirterek “Yeni bir Ruanda’ya doğru gidiyoruz” diyor
Evet, özellikle 1994’de Hutu milislerinin ele geçirdiği Tutsileri hunharca öldürdüğü Ruanda katliamı halen hafızalarda çok taze.
100 gün süren ve 800 bin insanın can verdiği olaylarda Ruanda nehirleri günlerce kızıl renge bürünmüştü.
BM olayları sadece seyretmiş, her fırsatta soykırımlara seyirci kalmayacaklarını söyleyen Fransa ve ABD gibi ülkeler, işi sulandırıp uzatarak bölgeye müdahale etmemek için, BM’de soykırım sözcüğünü içeren tüm önergelerde değişiklik talep edip, belgelerden çıkartılmasını istemişlerdi.
Dahası Fransa hem olaylar esnasında hem de olayların ardından Hutulara her türlü askeri desteği sağlamıştı.
Batılılar sonradan bu katliamdaki rollerini mahcup şekilde itiraf etmiş, hatta katliamı konu edinen filmler çekilerek günah çıkarmaya da çalışmışlardı ama olan olmuştu; hep olduğu gibi.
Halen de bölgeyi sömürmekte eşsiz bir maharet sahibi olan batılı ülkelerden ciddi hiçbir girişim yok, olayları önlemek için.
AB seçim gözlem heyeti, akan kanın durdurulması için acil eylem planı önereceğine, devlet başkanı seçiminin sonuçlarıyla ilgili bağımsız bir soruşturma yapılması talebinde bulunuyor.
BM’den ciddi bir girişim yok.
ABD ile eski sömürgeci Britanya, taraflara itidal ve uzlaşma çağrısı yapıyor.
Afrika Birliği dönem başkanı Gana Devlet Başkanı John Kufuor, bu çağrılar üzerine, arabuluculuk için Kenya'ya gitmek üzere bavullarını henüz toplamaya başlamış.
Tüm bu olup bitenler ne kadar dramatik olsa da, şaşırtıcı değil.
Afrika ülkeleri geçen yüzyılda görece olarak bağımsızlıklarını elde ettiler ama kendi kaynaklarını batıya transfer eden sömürü mekanizmasında bir değişiklik olmadı.
Sadece sömürgecilik yöntemleri güncelleştirilip modernize edildi.
Dikkat edin; Afrika’da nerede altın, elmas vs rezervler çoksa, nerede bir şeyler elde edilmesi önem kazanmışsa, orada mutlaka iç savaşlar ve karışıklıklar da sürekli ateşlenen bir fitil hükmünde:
Kongo, Nijer, Nijerya, Sudan, Somali, Kenya, çad, Angola, Ruanda vs…
Afrika’da herhangi bir ülkenin karıştırılmasının ve iç savaşa sürüklenmesinin en kolay yolu ise, etnik/kabileci asabiyetleri harekete geçirmek.
Tabii yerine göre, Sudan’da olduğu gibi, karıştırmalar, Hıristiyan-Müslüman çatışmaları şeklinde de örgütlenebiliyor.
Ellerinde bulundurdukları ve halklarını fena şekilde alıştırdıkları üstün bir refah düzeyini sürdürmeyi ancak başkalarının acılar yaşamasıyla mümkün gören Beyaz kapitalizmin ve onların BOP misali karanlık projelerinin egemenliğindeki dünyada, dün Ruanda, bugün Kenya ve Sudan, yarın kim bilir hangi ülke çalkalanıp duracak?
öyle ya; etnik kaşımaların sonuç aldırabileceği bir kırılganlığa sahip ne çok ülke var dünyada.
Ve de ne çok alınacak ders!..
--------
münaşaka
Sigara yasağına sıfır tolerans gösterilmesi gerektiğini söyleyen AK Parti İstanbul Milletvekili Nursuna Memecan, “Dumanaltı yaşamak zorunda değiliz. Dumansız bir hayata geçmek elimizde” demiş.
Haklı tabii.
Ancak, eğitim özgürlüğünü budayan birtakım yasaklar ve adaletsiz bir katsayı sistemiyle de yaşamak zorunda değiliz.
Bunlar da sizin elinizde!
Umarız sigara kadar kolay halledilir!..
---------
sözünözü
Bir zencinin rengini değiştirmenin tek yolu, beyaz adamlara beyaz yürekler vermektir.
(Panin)