Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Herkes masum ise darbeleri kimler yaptı?

Herkes masum ise darbeleri kimler yaptı?

HİÇ kimsenin suçu yokken tutuklanmasına, yargılanmasına, yıllarca içeride kalmasına sonunda beraat etseler de gönlüm razı olmaz. Çünkü böyle bir durum adaleti yaralar. Okuyucularım bilirler ki, siyasete siyaset dışı her türlü müdahaleye karşı oldum. Bu müdahale ister asker-sivil bürokratlardan ister kendisini siyasetçi ya da aydın diye tarif eden sivillerden gelsin kendimce karşı çıktım. Hatta hayatım boyunca şahit olduğum darbelerden acı duydum. Çünkü darbeler genellikle ya inancıma ya da mensubu olduğum siyasi anlayışa yönelik oldular. Bu sebeple de AK Parti iktidarının ikinci döneminden itibaren gündeme gelen darbecilere yönelik davalara, yargılamalara destek verenlerden oldum. Çünkü samimi olarak siyasete siyaset dışı müdahaleyi nereden ve kimlerden gelirse gelsin doğru bulmadım. Hem de bu müdahalelerin hep demokrasiyi, özgürlükleri, insan haklarını koruma iddiası ile yapılmasını samimiyetsizlik, ikiyüzlülük olarak nitelendirdim. Kısacası eğer bu ülkede demokratik bir sistem varsa, halkın dediğine siyaset dışı güçlerin müdahale etmemesi, edenlerin gereken cezayı görmeleri gerektiğine inandım. Toplum olarak da asker-sivil bürokratların siyasete müdahalesine karşı çıkılması gerektiği halde genellikle toplum darbeler karşısında sessiz kalmayı tercih etti. Aslında ülkenin korunması için teslim edilmiş silahların millete yönetilmesi karşısında sivil insanların yapabilecekleri de fazla bir şey yoktu.

İşte böyle bir noktada darbecilerden hesap soruluyor, bundan böyle siyasete hiçbir kesimden müdahale olamayacak söylemleri ile gündeme gelen tutuklamalar, yargılamalar toplumun önemli bir bölümünden destek gördü. Ancak, gelinen noktada bunca tutuklama, yargılama niçin yapıldı? Eğer tutuklananlara haksızlık yapılmış ise bunun sorumluları kimlerdir? gibi pek çok soru güdeme geldi. Çünkü Türkiye’nin gündemini 9 yıl boyunca meşgul eden Ergenekon davası Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından esastan ve usulden bozuldu. Yani başa dönülmüş oldu. Elbette ortada haksız bir yargı kararı varsa bunun Yargıtay’dan dönmesini yargının bağımsızlığını göstermesi ve hakkın tecelli etmesi bakımından alkışlamak gerekir. Ancak bu alkış 9 yıl boyunca yaşananları unutturmaz. Çünkü eğer geçen süre içinde insanlar haksızlığa uğramış, yargı bir takım grupların ve çevrelerin tesiriyle haksız ve yanlış kararlar vermiş ise bunların sorumlularının da hesap vermesi gerekir. Öte yandan eğer yargı bunca yıl bir takım çevrelerin emrinde ve kontrolünde hareket etmiş ise, o yargının bugün gelinen noktada o çevrelerin kontrolünden tümüyle kurtulduğunu düşünmek ne ölçüde mümkün olabilir?

Gazetemizin dünkü, “BİR VAMIŞ, BİR YOKMUŞ” manşeti aslında işin bu boyutuna dikkat çekiyordu. Çünkü gelinen nokta görünüş itibariyle bir yanlışın düzeltilmesi gibi görünüyorsa da bunca yıl devam eden yargılamalar çeşitli iddiaların gündeme gelmesine sebep olmuştu. İktidar partisi de darbecilerden hesap sordukları görüntüsü vermiş, bu tür söylentileri sahiplenmişti. Bazıları da Amerikancı askerlerden hesap sorulması ve temizlenmesi gibi yorumlar yapmışlardı. Şimdi tüm bunların sadece iç politikaya yönelik malzeme olduğu noktasına gelindi. Çünkü hâlâ dış politikada ve NATO’da ABD stratejik müttefik olarak görülüyor ve değerlendiriliyor. Bunca yıl devam eden yargılamalara, ordu ile ilişiği kesilmiş askerlere rağmen Türkiye’nin dış politikada ABD ile birlikte aynı safta yer alıyor olması bunca yargılamaya ne gerek vardı? sorusunu akla getiriyor.

Bu bakımdan yargının bir takım grupların tasallutundan kurtarılması gerekiyor. Eğer, bu ülkede birileri kendi amaçları doğrultusunda yargıyı kullanmaya, belli kesimleri sindirmeye alet etmeye devam edecekse, unutulmalıdır ki adalet bir gün gelir herkese lazım olur. Gelinen noktada yaşananlardan özellikle siyasi kadroların ders alması, yaşanan haksızlıkların bundan sonra tekrarlanmaması için gerekli adımları atmasına vesile olursa yararlı olacaktır. Ama her kesim yargıyı kendi emellerine alet etmeye devam ederse benzer yanlışları ve haksızlıkları daha çok yaşar, bize de, “BİR VARMIŞ, BİR YOKMUŞ” manşetleri atmak kalır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi