Bayram ve “Namaz Devrimi”
Bugün Bayram. Bizi bir Ramazan Bayramı’na daha erdiren Rabbimize sonsuz hamd ü senâlar...
“Kur’ân ayı” olan Ramazan’da hayatımızın muhasebesini a’dan z’ye Kur’ân’la yapabilmiş isek Bayram’ı hak ettik demektir. Sırf Allah rızası için oruç tutup benliğimizi manevi kirlerden arındırmış ve şeytana karşı irademizi çelikleştirmiş isek, Bayram’ı hak etmişizdir, inşaallah. Aç ve açık insanların derdini paylaşabilmiş, ümmetin hâl-i perişanı ile hemhâl olabilmiş ve onlar için bir şeyler yapabilmiş isek, Bayram’ı, içimiz daha az burkularak karşılayabiliriz. Daha önce fark edemediğimiz hakikatleri Ramazan’ın rahmet ikliminde idrak edip, aslımıza, fıtratımıza dönmek için ciddi adımlar atabilmiş, Ramazan’la tekrar dirilebilmişsek Bayram’ı yeni bir aşkla ve şevkle yaşayabiliriz. Hasılı; ibadetlerin alabildiğine yoğunlaştığı Ramazan ayını Kur’ân’la, oruçla, infakla, teravihle, gece namazı ile... dolu dolu geçirebilmiş isek, Ramazan Bayramı’nı da doya doya yaşayabiliriz; mübarek ola... Ama...
Evet ama... akıp giden hayatın sağlamasını Kur’ân’la yapamamış, hatalarımızın, kusurlarımızın, günahlarımızın farkına varıp onlara kesin tevbe edememişsek... Oruçlarımızı mide orucu düzeyinden kalp orucuna yükseltememişsek... İnfakımız, ikramımız, sadakamız içimizdeki mal hırsını, cimriliği, dünya tutkusunu arındırmamışsa... İftarlarımız giderek gösteriye dönüşmüş, israflarla ve çöpe dökülen yemeklerle anlamını ve bereketini yitirmişse... İlk günlerde heyecanla başladığımız teravihler, ertesi günlerde eriyip gitmişse... Ümmet olarak unuttuğumuz “itikaf” ibadetini bir günlüğüne bari hatırlama çabasına girememişsek... Bayram’ı idrak ederken topyekün gerçekleştirmemiz gereken bir inkılâba da azmetmeli ve hayatımızı baştan sonra Kur’ân’la tanzim etmenin kararını vermeli değil miyiz?
Hayatımızı Kur’ân’la şekillendirmede en belirleyici ibadet ise kuşkusuz namazdır. Ve günde beş vakit Kur’ân’ı gündemimize dahil eden namazla ancak hayatımızı tepeden tırnağa değiştirebiliriz.
Namazın hayata derinden müdahalesini Namaz Devrimi kitabıyla inceleyen sevgili Ömer Naci Yılmaz kardeşimin yeni eserinden söz etmenin tam sırası. Kitabın isim babası olarak; -her ne kadar “inkılâb”ın kapsadığı derin manaları kapsamasa da- “devrim” kelimesi, namazın bireysel ve sosyal hayatı tümden dönüştüren belirleyici özelliğini çok çarpıcı biçimde vurguluyor diye düşünüyorum.
Gerçek şu ki, Rasûlüllah’ın (s.) gerçekleştirdiği muazzam İslâm inkılâbı bir anlamda “namaz inkılâbı/devrimi” idi. Dahası, Şuayb (a.s) dahil bütün peygamberler, Tevhid mücadelelerinin odağına namazı yerleştirdiler. O kutlu elçiler (aleyhimüsselam) ve Tevhîd silsilesinin son halkası olan Son Elçi (sallallahu aleyhi ve sallem), insanları Tevhîd’e, “Allah merkezli” bir hayata, davet ettiler; onlara önce Allah’ı birlemeyi, hemen ardından bunun ispatı olan kıyamı, rükûyu, secdeyi yani namazı emrettiler. Zira namaz, Tevhîd’in eyleme dönüşmüş biçiminden ibarettir; kısaca namaz bir “Tevhîd eylemi”dir.
Yirmi üç yılda gerçekleşen kutlu İslâm İnkılâbının ilk adımı da, kuşkusuz, kelime-i tevhîdi kabul ile başladı; ama bu değişim her gün, her vakit namazla ilmek ilmek dokundu. Tevhîd akîdesini kabul ve tasdik edenlerin hayatlarındaki en önemli değişiklik, “müminin alâmet-i fârikası” olan namazdı. İslâm’ın beş esasından oruç, zekat ve hacc hicretin ikinci ve sonraki yıllarında farz kılındığı gibi, bazı emir ve yasaklar da (içki yasağı ve başörtüsü emri gibi) hicretin üçüncü ve sonraki yıllarında geldi. Demek ki; Tevhîd’in hakikatini kavrayan ilk nesiller, Kur’ân’la ve namazla imanlarını diri tuttular, direnişlerini sürdürdüler, kemâl merdivenini tırmandılar; ne zaman ki, oruç, zekat, hac, örtü.. emri geldi veya içki, kumar.. yasağı geldi, “semi’nâ ve eta’nâ” (işittik ve itaat ettik) bilinci ile gelen emir ve yasakları tereddütsüz uyguladılar. İşte, onlara bu teslimiyet ve kararlılık bilincini kazandıran ibadet namazdı. Risaletin yani “iqra” emrinin gelişinin hemen ertesinde namaz kılmaya başlayıp her iman edene de hemen namazı emreden Rasûlüllah (s), ashabını namazla ve her namazda okunan Kur’ân’la zihnen, kalben ve fiilen inşa etti. Kısacası; İslâm İnkılâbı/Devrimi bir anlamda “Namaz Devrimi” idi.
Bugünün dünyasında “namazı zayi eden”, bu sebeple de “tutkuları peşinde sürüklenen” (19/59) Müslümanlar, ancak “Din’in direği”ni tekrar ayağa kaldırarak yeniden dirilebileceklerdir. Can dostum Ömer Naci Yılmaz’ın “Namaz Devrimi” adlı eseri, işte bu dirilişe vesile olmaya aday kitaplardandır.
Bu çerçevede, Büşra Çırık hanımefendinin yıllar önce yazdığı ama hak ettiği ilgiyi göremeyen “Ruhun Miracı Namaz” isimli hacimli kitabı ile Ümit Dericioğlu’nun “Gözümün Nuru” adlı duyarlı kitabı, namazın değiştirici, dönüştürücü, belirleyici vasfını ortaya koymaları itibariyle önemli eserler.
NOT: Namazla ilgili bu ve diğer “bilinç kitaplarını”, set halinde Pınar Yayınevi’nden temin edebilirsiniz.
Tel: 0212-6400122. www.kitappinari.com
DAVET: 7 Ekim Salı akşamı, 19.30’da Gazi Osman Paşa Kültür Merkezi’nde Ahmet Bulut’la birlikte Namazla Diriliş programındayız.
Davetlisiniz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.