Çatışma ortamında başbakansız bir ülke!..
GELEN her şehit haberi insanın yüreğindeki acıyı biraz daha artıyor. Teröristlerden temizlenmekte olan ya da temizlendi denilen il ve ilçelerde ya patlatılan bombalar sebebiyle ya da çıkan çatışma sonucu emniyet güçlerimiz ve insanlarımız hayatını kaybediyor. Artık internette son dakika haberlerini açıp okumaktan çekinir hale geldim. Çünkü genellikle son dakika başlığı altında verilen haberler şehitlerle ilgili oluyor. Yazıya başlamadan önce haberlerde ne var ne yok diye gazetemizin internet sayfasına girdiğimde yine karşıma bir son dakika haberi çıktı. Ne olduğunu öğrenmek için tıkladığımda Hakkâri Çukurca’dan 8 şehit haberi vardı. Bir başka haberde de 15 teröristin etkisiz hale getirildiği belirtiliyordu. Şehit ve etkisiz hale getirilen teröristlerle ilgili rakamlar artarak devam ediyor. Böyle bir ortamda iktidar partisi olağanüstü kongre kararı alıyor, başbakan bir kenara çekiliyor, sanki ülkemizde haberimiz olmadan sistem değişikliği olmuş, Cumhurbaşkanı aynı zamanda başbakanlık görevini üstlenmiş görüntüsü sergileniyor.
Bu noktada MHP’de işler karışık ve belirsiz. Olağanüstü kongrenin yarın toplanıp toplanmayacağı belli değil. MHP içindeki muhalifler kongreyi yapacaklarını ileri sürerken Bahçeli kongreyi genel başkan olarak kendisinin açması gerektiğini, kendisinin de bunu yapmayacağını açıklıyor.
Ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı ise böylesine karışık, terörle mücadelenin sürdüğü bir ortamda sistem değişikliğinin kan dökülmeden olamayacağını söylüyor. Bu söylem ile CHP’nin şahsen 60 yıldır tanığı olduğumuz tutumunu tekrarlıyor. Bu tutumun temelini millet oyu ile iktidar olamamak ve olacaklarına dair ümitlerini yitirmeleri oluşturduğunu artık söylemeye bile gerek yok. Kılıçdaroğlu, geçmişte de aynı düşünceyi farklı bir cümle ile ifade etmiş olsa da milletin çoğunluğunun oyu ile iktidar olunsa da her istediğini yapamayacağı yaklaşımının tekrarından ibaret. Kaldı ki bu ülkede hiç kimsenin halkın çoğunluğunun oyunu alarak iktidar olanların her istediğini yapabileceğini kimse söylemiyor. Bunun söylenmesi de mümkün değil. Çünkü ister muhalefet ister iktidarda olsunlar seçilmişlerinin nasıl hareket edeceklerini, yetki ve sorumluluklarının sınırlarını çizen anayasa ve yasalar vardır. Yani, seçilmişlerde anayasaya yasalar çerçevesinde hareket etmek durumundadırlar. Buna karşılık yasama organı olarak Meclis’in belli hususlara dikkat ederek anayasa ve yasal düzenleme yapmak hem görevi hem de hakkıdır. Böyle olunca anayasa ve yasal düzenleme ile parlamenter sistemden başkanlık sistemine geçmek mümkündür. Bunun önünü kesmek için Meclis dışında bir yol arayışında olmak halkın oyu ile parlamentoya gelmiş olanların halk iradesini ciddiye almadıkları gibi bir yaklaşım ortaya çıkarır.
Kaldı ki demokratik uygulamalarda başka bir yol yoktur. Her ne kadar geçmişte birtakım çevreler, “Cumhuriyeti biz kurduk biz koruruz. Bu bizim görevimiz” diyerek seçilmişleri devre dışı bıraktılar, halkın seçtiklerini cezaevlerine gönderdiler ama bu yol demokrasi dışı bir yoldu. Daha ileri giderek oluşturulan darbe mahkemelerinde emir-komuta zinciri içinde siyasi liderler yargılandı, bir başbakan ve iki bakan idam edildi ama gelinen noktada birileri hâlâ bu darbe zihniyetinin yararlı ve demokratik olduğunu düşünüyorsa, onların ilk önce parlamentoyu terk etmeleri gerekir. Çünkü demokrasi mevcut anayasa ve yasalar içinde kalarak ve öngörülmüş kurallar çerçevesinde ülkenin yönetilmesini emreder. Bunun dışına çıkanlar suç işlemiş olurlar.
Bunca karmaşa içinde sistemdeki belirsizliği daha ileri bir noktaya iktidar partisinin taşımış olması da yanlış olmuştur. Bu köşede çeşitli kereler dikkat çekmeye çalıştığımız gibi Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği eksik olmuş, ortaya ne olduğu belirsiz bir sistem çıkmıştır. Ancak, bu sistem başbakansız bir sistem değildir. Kaldı mı, 10 gün öncesine kadarda bir başbakanımız vardı ama şimdi hiçbir yeni anayasal düzenleme yapılmadan başbakan hukuken var ama fiilen yok oldu. AK Parti olağanüstü kongresinin ardından ortaya nasıl bir uygulamanın çıkacağı da belli değil. Kısacası, parlamentoda temsil eden iktidar ve muhalefet sorunları hafifletmek yerine ağırlaştırıcı bir tutum sergiliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.