Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

AB’nin kalleşliğini sadece yöneticiler görmüyor

AB’nin kalleşliğini sadece yöneticiler görmüyor

Avrupa Birliği ile ilişkilerimizin serbest dolaşıma bağlanması, eğer serbest dolaşım çıkar ise AB’nin aklanacağı gibi bir yaklaşım işin aslını görmemek/görememek ya da görüldüğü halde görmemiş/görememiş gibi davranmak demekti. Bu ise kendimizi kandırmak anlamına gelirdi. Bu ülkeyi 50 yılı aşkın bir süreden beri kapıda bekletip, daha dün bağımsızlığını kazanmış ülkeleri içeriye davet eden bir yaklaşımın tüm geçmişini aklamak için meseleyi getirip vizelerin kaldırılmasına bağlamanın aslında hiçbir manası yoktu. Hatta bir adım daha ileri gidersek AB’nin vizelerin kaldırılması hususunda da bir kalleşlik yapacağını görememiş olmaktı.

Okuyucularım AB konusundaki kesin tavrımı bilirler. Bize göre o kapının önünde beklemekten vazgeçilmelidir. Bu bekletme ve bekleyiş onur kırıcıdır. Çünkü AB ülkeleri kendi aralarında bir birlik oluşturmuşlar, aralarına yabancı sokmaya niyetli değiller. Türkiye ise onlara göre yabancıdır. Bunu her fırsatta dile getirmekte, ‘İsterseniz içeri girmeden kapıda durun vaziyete göre ilişkilerimizi sürdürürüz’ demektedirler. Peki, AB’yi böylesine bir densizliğe iten sebep nedir? Kendi densizlikleri ve İslam düşmanlıkları mı? Elbette AB’nin İslam ve Müslümanlara bakışı, Müslümanları kendinden saymayışı etkili olmaktadır. Ancak, Türkiye’nin ısrarlı bir şekilde her fırsatta aşkını tekrarlaması, bir başka ifade ile arsız âşıklığa soyunması AB’nin Türkiye’ye karşı onur kırıcı tavrını sürdürmesine cesaret vermektedir. Çünkü öylesine bir tavır sergileniyor ki AB bizi kabul etmezse ölürüz, biteriz gibi hava estiriliyor. Niçin ölüp bitelim ki. Yüzyıllar boyu AB sayesinde mi ayakta kaldık? AB üyesi olduğumuz için mi 600 yıl boyunca yeryüzünün belirleyici süper gücü olduk? Aksine ne zaman ki, Batı olarak nitelendirilen Haçlı ruhuna bağlandık, onlara benzemek için her şeyimizi değiştirmeye başladık, ortada ne biz kaldık ne de onlara kendimizi kabul ettirebildik. Tüm bunları söylerken elbette kılıcımızı kuşanalım, atımıza binip üzerlerine yürüyelim demiyorum ama kendimize vazgeçilmez örnek olarak Batı’yı almış olmanın bize zarardan başka hiçbir yarar sağlamadığını görmek durumundayız. Biz onlara benzemeye çalıştıkça onların nazarında itibar kaybediyoruz.

Sadece itibar kaybetmekle de kalmıyor, İslam medeniyetinin yeniden ayağa kalkması, eski onurlu konumumuza dönmemizi sağlayacak İslam Birliği’nin oluşmasını da zora sokuyoruz. Bizi biz yapan, Haçlılardan ayıran kimliğimizi oluşturan İslam medeniyetinin belirleyiciliğine sadece Müslümanların değil tüm insanlığın ihtiyacı var. Çünkü yeryüzünde huzur ve barışın sağlanması, çıkarı değil adaleti esas alan bir anlayışın hâkim olmasına ihtiyaç var. Aksi halde, Irak’ın işgalinin gerçek mahiyetini anlayamaz, işgalcilerin söyledikleri gibi demokrasi, insan hakları ve Irak halkının huzuru için işgal edildiği masalına alkış tutarız. Suriye’de yaşananları anlamaktan aciz kalırız. Çünkü olaylara kendi değer yargılarımız açısından bakmıyor, Batı gözlüğü ile görüyoruz. Batı gözlüğü olayın aslını değil, görmemiz gerekeni gösteriyor. Bir yandan PKK, PYD ve IŞİD gibi terör örgütlerinin Batı’nın çıkarlarına hizmet ettiğini, onların desteği ile varlıklarını sürdürdüğünü söyleyip ardından da bu örgütlerin destekleyicilerinin oluşturduğu birlik içinde yer almak için çırpınıp durmanın mantıki bir izahı olabilir mi?

Lafı uzatmanın anlamı yok. AB’nin bize bakışının değiştiğini söylemek için olayın sadece vizelerin kaldırılmasına indirgenmesi yanlış bir yaklaşım idi. Buna rağmen bizi kandırmak için bile bu yönde bir atmadılar. Buna gerek duymadılar. İmzalanmış bir anlaşmaya rağmen şirin görünme yolunu seçmediler. Meseleye bu açıdan bakıldığında AB ülkelerinin kendi açılarından net bir tavır sergilediklerini söylemek yanlış olmaz. Bu noktada, günlerimizi vizeleri kaldırmadılar diye onlara kızarak geçirmek yerine hiç olmazsa bundan sonra olsun Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, “Sen yoluna, biz yolumuza” restine sadık kalalım. İki gün sonra tüm bunlar olmamış gibi, geri adım atıp, “Ne olur bizi de aranıza alın” demeyelim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdulkadir Özkan Arşivi