Sınava odaklı öğretim ya da eğitimsiz öğretim
İlkokuldan itibaren çocukların en çok uğraştıkları iş test çözmek. Öylesine bununla meşgul oluyorlar ki, bir süre sonra çocuklarımızın cümle kurması, meramlarını sözlü ya da yazılı bir şekilde anlatmaları bile mümkün olmayabilir. Çünkü hayatta gelecekleri yeri belirleyecek olan ilköğretimden ortaöğretime, ortaöğretimden yüksek eğitime geçiş sınavla oluyor ve sınavları kazanmanın yolu testlerdeki sorulanları çözmenize bağlı. Bunun içindir ki bir dershane sektörü oluştu. Bunun içindir ki, okul kitaplarının yanında bir test kitapları sektörü oluştu. Ortalama bir öğrenci lise son sınıfa geldiğinde okul hayatı boyunca aldığı -çözdüğü demiyorum- test kitaplarını biriktirmiş olsa bir odası test kitaplarıyla dolar. Böyle olunca ders kitaplarının bakanlık tarafından ücretsiz verilmesinin de çok fazla bir anlamı kalmıyor. Veliler ders kitaplarına para ödemiyorlar ama test kitaplarına ödedikleri para ders kitaplarının birkaç misli üzerinde.
Derdim dershane ve test kitapları sektörünün oluşmasını eleştirmek değil. Çünkü, eğer ortaya bir dershane ve test kitapları sektörü çıkmış ise bir ihtiyaçtan doğmuştur ve bunun sorumlusu uygulanmakta olan öğretim sisteminidir. Talep olmasa ne dershaneler böylesine yaygınlaşır ne de her ders için farklı farklı test kitapları hazırlayan ve bunları basarak piyasaya sürenler ortaya çıkardı.
Esas üzerinde durmak istediğim husus eğitim ve öğretimin birbirini tamamlayan iki husus oluşudur. Öğretim olmadan eğitim, eğitim olmadan öğretim eksik kalır. Bir diğer ifadeyle bildiğini hayatına da aktarmayanlar eğitimden mahrum kalmış demektir. Çünkü bilgi hayatımıza yansımalı, hayatımızda uygulanır hale gelmelidir. Aksi halde beyinleri bir takım bilgilerle doldurulmuş gençler yetiştiririz. Bunu hayatımızdan bazı örneklerle anlatmak istersek, sürücü ehliyetine sahip herkes bir kurstan geçmekte, trafikte uyması gereken kurallar öğretilmektedir. Ama aynı insanların büyük bir kesimi trafiğe çıktıklarında öğrendiklerini uygulamak bir yana aksine davranışlar sergilemektedirler. Bunu yapışlarının sebebi kuralı bilmeyişleri değil, bildikleri kuralları özümsememiş, davranış biçimi haline getirmemiş olmalarıdır. Kısacası, öğrenmişler ama eğitilmemişler demektir.
İşlenen günahların büyük bir bölümü onların günah olduğunun bilinmemesinden değildir. İşlenen suçlarında büyük bir bölümü yapılanın suç olduğunun bilinmemesinden değildir. Onu yapmamsı gerektiğini idrak edememesinden, daha doğrusu bildiklerinin hayatına yansımamasındandır. Bildiklerimizin hayatımıza yansıması ise eğitimle ilgilidir.
Eğitim ve öğretim sistemimizin test çözmeye ve sınav kazanmaya yönelik olmanın ötesinde hayatımızı değiştirecek bir şekilde olması gerekiyor. Bu ise eğitim ve öğretimin birlikte yürütülmesidir. Çünkü eğitim ve öğretim iki kanatlı bir iştir. Eğer bunun eğitim kısmını ihmal eder, olaya sadece gençlere bilgi yüklemek anlamına gelebilecek öğretimle yetinirseniz insanımızı tek kanatlı olarak hayata atarız ki, o zaman bildiklerini uygulamayan hatta aksini yapan insanlardan oluşan bir toplum ortaya çıkar.
Bu bakımdan eğitim sistemimizin yeniden ele alınması iki kanatlı hale getirilmesi gerekiyor. Çünkü bildiklerimiz hayatımıza yansımıyor, bizi eğitmiyorsa o zaman onca kitabı okumaya, testleri çözmeye gerek yoktur. Çünkü hayat sadece girilen sınavları kazanmaktan ibaret değildir. Öğrendiklerimiz saygı, sevgi, şefkat, merhamet, adil olmak şeklinde hayatımıza yansıdığı takdirde yapılan öğretim eğitime dönüşmüş olur. Elbette, girilen sınavların kazanılması önemlidir. Ancak, hayat kazanılan okulun bitirilmesinden de ibaret değildir. Kullanılmayan bilgi bilgi olmaktan çıkar, kişilerin bulunduğu topluluklarda bir şeyler bildiğini göstermesinden öte gitmez. Böyle olmasaydı bu ülkede hemen herkes eşitlik, sevgi, barış, adalet isteklerini dile getirirken hep bu isteklerimizin aksine bir yolda yürüyor olur muyduk?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.