Söylenenlerin doğru olması yetmiyor!..
AP’nın kapısında çadır kurulması/kurdurulmasının ardından şimdide Avrupa Parlamentosu binası içinde PKK sergisi açılmasına Türkiye’den her kesimden yoğun tepki geliyor. Bunun yadırganacak bir yanı da yok. Bu tepkinin sahipleri Dışişleri Bakanlığı, AB Bakanı Ömer Çelik, Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş ise ister istemez insan, “Mademki bu söylediklerinizi inanarak söylüyorsunuz –ki bunun aksini düşünmek mümkün değil- yetkili bir makamlarda bulunduğunuza göre AB ile ilişkilerin bu söylediklerinize uygun şekilde yeniden gözden geçirilmesi gerekmez mi” diye sormadan edemiyor.
Avrupa Parlamentosu’nda PKK sergisi açılmasına yönelik tepkileri kısaca aktarmak istiyorum.
Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada hemen her gün masum insanların canını alan bir terör örgütünün propagandasına ve terörizmin teşvikine alet olunduğu belirtilerek, “DAEŞ de PKK da terör örgütleridir. Bir terör örgütünü diğer terör örgütüne tercih etmek terörizmin tüm kurbanlarının anısına saygısızlıktır. Çifte standartlar Avrupa Birliği’nin imajını ciddi biçimde zedelemektedir.” deniliyor.
AB Bakanı Ömer Çelik ise açılan sergide terör örgütü PKK-PYD propagandası yapılmasının kabul edilemez olduğunu vurgulayarak, “Terör örgütü propagandası yapan bir sergi açılması, insanlığa karşı suç işleyen bir örgüte AP binasında yer açılması anlamına gelir” diyor.
Kalkınma Bakanı Lütfi Elvan ise, tepkisini, “AP kendine çeki düzen vermeli” sözleri ile dile getiriyor.
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ da açılan sergiyi “Teröre açık destek” olarak nitelendiriyor.
Başbakan Yardımcısı Numan kurtulmuş da AP’de açılan sergiyi, “Kabul edilemez” olarak değerlendiriyor.
Tüm bu tepkilere karşı Avrupa Parlamentosu (AP) Sosyal Demokrat Grubunun Türkiye ile ilgili konulardaki Sözcüsü Dimitris Komodromos, “Bize göre sorun yok” diyerek tepkileri ciddiye almadıklarını ortaya koyuyor.
Hemen belirtelim ki, yukarıya aldığım tepkilerin tümüne katılıyorum. Çünkü bu ve benzer değerlendirmeleri bu köşede AB’ne yönelik eleştirilerimi sıralarken sıkça vurguladım/vurguluyorum. Bu bakımdan bir söz doğru ise bunu kimin söylediği fazla önemli değildir. Çünkü doğru doğrudur. Ancak, aynı doğruları benim köşemde dile getirmem ile ülkeyi yönetenlerin ifade etmesi farklı sonuçlar vermiyorsa söylenenlerin doğruluğunun fazla bir anlamı kalmaz. Çünkü benim söylediklerim ilgilerin dikkatini çekme gayreti ile sınırlıdır. Ülkeyi yönetenlerin söyledikleri ise söyledikleri doğrultusunda tavır belirle sorumluluğunu yükler.
Kaldı ki, Avrupa Birliği’nin ülkemize yönelik bu tavırları ilk kez sergileniyor değil. Sığınmacıların geri kabulünü öngören anlaşmanın hayata geçirilememesinin sorumlusu da AB değil mi Yani AB imajını sadece bu sergi münasebetiyle zedeliyor değil. Böyle olunca yukarıya özetini aldığım tepkilerin ardından Türkiye olarak AB konusunda tavrımızda bir değişiklik olmayacak ise yapılmış açıklamalar ve ortaya konulmuş tepkilerin inandırıcılığı kalmaz. Böyle olunca da tüm tepkilere karşı AB’den yapılan “Bize göre sorun yok” şeklindeki bir cümlelik açıklamayı yeterli bulurlar, bulmaya devam ederler. Netice itibariyle canımız sıkıldıkça üslubumuzun sertleşmesinin sadece içeriye dönük, seçmeni rahatlatmayı hedef alan açıklamalar olarak kalır. Bununda AB üzerinde hiçbir etkisi olmaz/olmuyor. Kısacası, benim söylediklerimden yöneticilerin söylediklerinin farklı olması onların bir takım yaptırımlar sergileyebilmesine bağladır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.