Bir daha darbe olmaması için neler yapılabilir
15 Temmuz darbe girişiminin başarılı olması halinde Türkiye’nin tam bir felakete sürüklenebileceğini, çünkü yıllardır Gülen’i koruyup kollayanların hedeflerine kısa yoldan ulaşmış olacaklarını düşünüyorum. Hedeflerinin hemen güneyimizde ABD’nin güdümünde yeni bir devlet ya da devletçik kurulması, ikinci adım olarak ülkemizin parçalanması olduğunu söylemek için özel bilgilere sahip olmak gerekmiyor. Geçmişte yaşanmış darbe dönemlerinde ülkemizin ABD’ye istediği bir takım tavizleri gönüllü ya da gönülsüz vermek zorunda kaldığı hatırlandığında bu defaki operasyonun darbecilerin arkasındaki üst akıl (ABD) tarafından ülkemizin cezalandırılmasını öngördüğünü de söylemek mümkün. Çünkü ABD özellikle ülkemizi teslim almak istiyor. Bunun nedenlerini uzun uzun anlatmak mümkün olmakla birlikte sadece Irak’ın işgalinin ardından bu ülkede ve Türkiye’de yaşananların, terör örgütlerinin birden bire sahada yerlerini almış olmalarının hatırlanması olayları doğru okumak için yeterli olacaktır. Kaldı ki, Irak’ın işgalinin ardından birden bire birilerinin Arap Baharı olarak takdim ettiği İslam ülkelerinde ortaya çıkan bir dizi ayaklanmalar ve karmaşa ortaya çıkan karmaşa bir planın parçaları idi. Bununla da yetinilmedi ne oldu ise Suriye karıştı. Bu karışmada Türkiye doğrudan ABD saflarında yerini aldı. Ama Suriye’de kısa dönemde mevcut yönetimin düşeceği tahmini gerçekleşmedi ve 5 yıldır devam ediyor.
Bugüne gelecek olursak, belli ki son darbe girişimi Irak’ta başlatılan daha sonra bazı Arap ülkelerini içine alan ve daha sonrada Suriye’de uygulamaya konulan planın Türkiye ayağını oluşturmaktadır. Darbeciler yerli olsalar da bu darbe dış kaynaklıdır, yani yabancıların işidir. Yerliler kendilerine verilen rolü oynamışlardır. Bugün yapılması gereken elbette, 15 Temmuz darbesinin arkasında kimlerin olduğu, kimlerin suçlu, kimlerin suçsuzluğunun doğru tespit edilmesidir. Yani, bir takım suçsuzların da mağdur olmaması için elden gelen gayret sarf edilmelidir. Ancak bunun da ötesinde bundan sonra ülkemizin bir daha darbe girişimi ya da darbeye muhatap olmaması için nelerin yapılabileceğinin tespiti gerekiyor. Bu konuda hükmet kanadından bir takım açıklamalar yapılıyor. Bu açıklamalara bakıldığında düşünülenler mevcut sistemin değiştirilmesini öngörüyor. Buna katılmamak mümkün değil. Mevcut yapı devam ettiği sürece yeni darbeleri önlemek mümkün değil. İçişleri Bakanı Ala’nın ifadesiyle, “Sistem değişmezse 5 yıl sonra yeni kalkışma olabilir”. Bunun olmaması için düşünülen sistem değişikliği içinde Jandarmanın İçişleri Bakanlığı içinde bir genel müdürlük haline getirilmesi var. Bir bakıma Jandarma Emniyet güçleri gibi iç güvenlikten sorumlu bir statüye kavuşturulmasının gerekliğine vurgu yapılıyor. Elbette bu mümkündür ama bu iş yapılırken meselenin çok iyi düşünülmesi gerekiyor. Bundan sonra darbe olmaması için mevcut yapıda başka değişiklikler de öngörülüyor. Söz gelimi askeri liselerin (yada askeri okulların tümünün) Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlanması, yani diğer sivil okullar ile aynı statüye kavuşturulması gerektiğine vurgu yapılıyor. Bu arada devlet için ayrı bir yapı oluşturan, askeri mahkemelerin ve askeri yüksek yargının genel yargı sistemi içine kaydırılması, hatta bir adım daha atılarak askeri hastanelerinde genel sağlık sistemi içinde yer alması dillendiriliyor. Bir diğer teklif de askeri birliklerin şehir merkezlerinden şehir dışına çıkartılması.
Tüm bunlar düşünülüp tartışmaya açılırken yıllardan beri dile getirdiğimiz ama bir türlü önü açılamayan imam hatip mezunlarının askeri okullara girmesine imkân verilmiş değil. Bir takım kimselerin direnmesi ile geçmişte bu hususta adım atılamadı. Adeta imam hatip mezunlarının askeri okullarda okumalarının bu çevrelerce önleri kesilerek cezalandırıldı. Bu bakımdan askeri okulların genel eğitim sistemi içine alınması ile birlikte bu okullara imam hatip mezunların girmesinin önü açılmalıdır. Artık, dinini bilenlerden korkunun gerilerde kalması, din deyince bir yerlerine iğne batmışçasına tepki verenlerin etkisinden yönetimin kurtulması gerekiyor. Devlet-millet kaynaşması ancak bu şekilde sağlanabilir. 15 Temmuz gecesinden itibaren oluşmuş birlikteliğin bu değişimin gerçekleşmesi hususunda devam ettirilebilmesi gerekiyor. Bu sağlanabilirse ülkemizde darbelerin önü kesilebilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.