Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Gaziantep’te, “PKK, PYD, YPG, DAEŞ ve FETÖ. Hepsinin arkasında aynı surat var” diyerek terör örgütlerine destek veren ülkeyi işaret etmiş. Yani ima yollu, ‘Ne halt ettiğinizi, bize gelip sizi destekliyoruz dedikten sonra da terör örgütlerine işaret çaktığınızı biliyoruz’ anlamına gelen bir cümle kurmuş. Sonuna kadar katılıyoruz. Aslında bu ima yollu teröre destek veren ülke ya da ülkeleri uyarmak şimdiye kadar bir sonuç vermedi. Onlar bildiklerini okumaya devam ettiler. Hatta terör örgütü ile yetinmeyerek yenilerini devreye soktular. Yani, başta ABD olmak üzere ortakları sürekli olarak maşaları meydana sürüp uzaktan seyretmeyi, eğer maşaları fazlaca sıkışacak olursa havadan silah ve mühimmat desteği yaptılar. Söz gelimi son olarak Türkiye’nin Suriye operasyonunun arkasından PYD’nin Fırat’ın doğusuna çekileceğini, söylemelerine rağmen bırakın çekilmeyi askerlerimize yönelik saldırıda bulunma cesaretini herhalde sahip oldukları silah ve insan gücünden almış değiller. Eğer, kendilerini kullanan ülke ya da ülkeler Türkiye’yi operasyon yapma hususunda samimi olarak haklı buluyor ve bunun sonucu olarak bir yandan YPG’yi korumak adına Fırat’ın doğusuna çekilme talimatı veriyorlar da YPG bu talimata uymuyor ise ya ABD’yi takmıyor ya da ABD, YPG’nin Fırat’ın doğusuna çekilmesini samimi olarak istemiyor demektir.

Belli ki, ABD Türkiye’nin Suriye operasyonunda sadece IŞİD’i cezalandırmasını ve etkisiz hale getirmesini istiyor ama YPG ve PKK’nın cezalandırılmasını, devre dışı bırakılmasını istemiyor. Çünkü özellikle Irak ve Suriye’ye verilmesi düşünülen son şekilde adı geçen terör örgütlerine daha ihtiyaçları var. Bu ise, özellikle ülkemizin terör örgütleri ile uğraşması demek oluyor.

Dünkü yazımda Alman Haber Ajansı’na atfen medyada yer alan bir haberden alıntı yaparak, NATO’nun Rusya’ya dönük izlemelerini azaltarak terör örgütlerine yöneleceğine dair vurguya dikkat çekmiştim. Bu arada NATO’nun değil, NATO üyesi ABD başta olmak üzere bazı ülkelerin terör örgütlerine verdikleri desteği çekmeleri bu örgütlerin sonunu getirmeye yeteceğini vurgulamıştım. Aynı gün gazetelerde, “NATO silahları PKK’da” başlığı altında bir haber yer alıyordu. Yani, belli ki sadece ABD değil, NATO eliyle de terör örgütlerine destek devam ediyor. Bu açıdan bakıldığında diyebiliriz ki, NATO’nun terör örgütlerine yönelik faaliyetlerini artıracağı haberini bu örgütlere desteğini artıracak şeklinde okumak yanlış olmayacaktır.

Netice itibariyle artık şu terör örgütlerinin arkasında adı ister ‘üst akıl’ ister ‘surat’ olsun, kısacası nasıl nitelendirilirse nitelendirilsin bu sömürgeci güç ya da güçlerin imadan anlamadıkları, bırakın imayı yüzlerine tükürseniz bile yaptıklarının yanlış olduğunu anlayarak bundan vazgeçmelerini beklemenin hiçbir anlamı yok. Sahip oldukları güce güvenerek dünyayı sömürme hakları olduğuna inanan zalimler sadece güçten anlarlar. Bunun yolu ise artık hak ve adaleti esas alan yeni bir güç merkezinin oluşturulmasından geçiyor. Bu güç merkezine biz İslam Birliği diyoruz. Bu birlik sağlandığı takdirde uzlaşmak ve anlamak için masaya oturtmak mümkün olabilecektir ama İslam dünyasının dağınıklığı devam ettiği ve sömürgecilerde aramızdan maşalar bulmayı sürdürdükleri sürece sadece bölgemizde değil yeryüzünde kan ve gözyaşı eksilmeyecektir.

Demek istediğim o ki, artık terör örgütlerinin arksındaki güç ya da güç merkezinin adını koyalım. Koyalım ki, uyumadığımızı anlasınlar. Buna rağmen sömürü ve zulümlerini sürdürmeye devam edecek olurlarsa sanıyorum adı konulmuş zalime karşı birlik oluşturmak biraz daha kolay olacaktır. Özellikle de NATO denen uluslararası askeri ittifakın Birleşmiş Milletler gibi sadece sömürgecilere hizmet ettiğini unutmamak gerekiyor. Böyle olmasa NATO silahlarının PKK, PYD veya IŞİD’in elinde ne işi olabilir.