Yeni bir düzen, yeni bir dünya
Akan Müslüman kanı ve dökülen gözyaşı ister istemez isyan duygularını kabartıyor. Akan kanın sebebi düşünüldüğünde Haçlı ittifakı ve sömürgecilerin oluşturduğu dünya düzeninin buna sebep olduğu açıkça görülüyor. Ne var ki, sömürülenlerin bıçağa boyunlarını gönüllü olarak uzatıyor görünmeleri ister istemez şimdiye kadar çoktan oluşması gereken tepkinin oluşmasını engelliyor. Çünkü işlenen cinayetlere, sürdürülen sömürüye mazlumların rıza gösterdiği görüntüsü ortaya çıkıyor. Bu bakımdan akan kanın durması, sömürünün son bulması için öncelikli olarak buna itiraz duygusunun gelişmesi, arkasından da bu duygunun tepkiye dönüşmesi gerekiyor.
İki kutuplu dünyada özellikle gençliğin karşılıklı olarak kışkırtılması sonucu bir taraftan Rus (Sovyetler Birliği), öbür yandan ABD sömürüsüne itirazlar yükseliyor, insanlar sokaklarda ‘sömürüye hayır’ diye yürüyorlardı. Gerçi bu karşılıklı kışkırtama sömürgecilerin bir taktiği idi ama buna rağmen en azından sömürüye ve emperyalizme ‘hayır’ deniyordu. Ne var ki ülkemizde 12 Eylül 1980 darbesinin arkasından iki tarafta sindirildi, idealistlerin üzerinden geçirilen silindir sonucunda toplumda bir sessizlik meydana geldi. Sanki sömürü ve zulümden zevk alınır gibi bir görüntü ortaya çıktı. Bu durum meydanın itirazsız bir şekilde sömürgecilere bırakılmasına yol açtı. Sonuç olarak sömürgeciler giderek sömürü için her yolu denemeye başladılar. Bir diğer ifadeyle azgınlaştıkça azgınlaştılar. İslam dünyasına ait yer altı ve yer üstü ne varsa bunların kendi hakları olduğunu söylemeye başladılar. Buna karşı çıkanlarında yaşama hakları olmadığı düşüncesinden hareket ederek İslam dünyasını kan gölüne çevirdiler. Çünkü gücü hak sebebi olarak görüyor, ben güçlüyüm öyle ise her konuda haklıyım mantığı ile hareket ediyorlardı. Bu çarpık anlayışa karşı sömürülenlerden bir itiraz yükselmeyip isyan olmayınca da kendilerini gerçekten haklı görmeye başladılar. Mazlumların uğradıkları haksızlığa sessiz kalmaları mümkün değildir. Hatta köleler bile tarihte efendilerine karşı zaman zaman isyan etmişler ve kurulu düzeni tamamen değiştiremeseler bile haklarını hatırlatmışlardır.
Bugün dünyaya hâkim olanların kurdukları düzen bozuk olmanın ötesinde zalim düzendir. Bu bakımdan öncelikli olarak mazlumların ayağa kalkması, ardından yeni bir dünya düzenin kurulması gerekiyor. Bu yeni düzenin oluşmasında Müslümanların öncü olması, yeni dünya düzeninin temelinin hakkı esas alan anlayışın değer yargılarının oluşturması gerekiyor. Yoksa maddeyi esas alan anlayışın mensupları nasıl bir düzen oluştururlarsa oluştursunlar sömürü, kan ve gözyaşı devam edecektir. Çünkü anlayışları temelden sakattır.
Bu noktada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 56 Müslüman ülke liderine gönderdiği mektup ile ABD’nin Suudi Arabistan’ı hedef alan tasarısına karşı bir ittifak oluşturulması yeni bir dünya kurulmasının ilk adımı olmasını gönül arzu ediyor. Aslında bu köşede sıkça vurguladığım gibi, zalim ve kan içiciler yenilmez ve yıkılmaz değillerdir. Belki, darbeyi yediklerinde tepkileri, dünyada bizim sömürümüz son bulacaksa dünyada son bulsun yaklaşımı ile hareket edebilirler ama bundan korkmamak gerekiyor. Hemen belirteyim ki 56 İslam ülkesi ayağa kalkar, birlikte sesini yükseltirse yeni dünya düzeninin kurulması yönünde ciddi bir adım atılmış olacaktır. Buna da ihtiyaç vardır. Özellikle İslam ülkelerinin bazı yöneticilerinin sömürgeci Haçlı ittifakının uşaklığından kurtulabilmesi yeni dünya düzenine giden yolu açacaktır. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 56 İslam ülkesi devlet başkanlarına gönderdiği mesaj özetle şöyle: “Hep birlikte tavrımızı koyacağız. Artık haklarımıza sahip çıkmasını bilmeliyiz. Amerikalı bir terörist benim ülkemde bir yeri bombalarsa, ABD’yi mahkûm etme yoluna gidebilir miyiz Gideriz. Bunun yolunu açmış bulunuyorlar”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gönderdiği mektup İkiz Kulelerin vurulması balhanesiyle Suudi Arabistan’ın ABD’deki yaklaşım bir trilyon dolara el koymaya yönelik ABD’nin aldığı karar ile ilgili olmakla birlikte İslam dünyasının her köşesinde ABD güdümündeki terör örgütlerinin işlediği cinayetlerin de yargıya taşınabileceğini hatırlatıyor. Çünkü Müslüman ülkeler ortak hareket edebildikleri takdirde aldıkları kararı geri çekeceklerdir. Yeter ki İslam ülkeleri ortak hareket edebilsinler.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.