Önce işgalci, sonra kurtarıcı(!)
Musul’a yönelik operasyonun başlatılması ister istemez Irak’ın terör örgütlerinin cirit attığı bir alan haline nasıl ve kimler tarafından getirildiği sorusunu akla getiriyor. Çünkü olaylar sadece bugününe bakarak yorum yapılır, geçmiş düşünülmezse sağlık bir sonuca ulaşmak mümkün olmaz. Söz gelimi Irak özelinde olayları sadece bugünkü söz ve davranışlara bakarak değerlendirecek olursak dünün işgalcilerini bugünün kurtarıcısı gibi görmek ve göstermek kolaylaşır. Irak’ı özgürleştirmek ve insan haklarının hâkim olması adına işgal edenlerin aradan geçen süre içinde bu ülkede bozulan düzenin yerine yenisinin oluşturulamadığını, böyle olunca da milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini, can kayıplarının bugün de devam ettiğini söylemek yanlış olmaz.
Musul’u kurtarma operasyonunun başını ABD ve koalisyon güçlerinin çektiği, aynı güçlerin Irak’ın işgali sırasında da birlikte hareket ettiklerini hatırlamadan sömürgecilerin gerçek yüzünü görmek mümkün olmaz. Çünkü dün Irak halkını Saddam zulmünden, komşu ülkeleri de Saddam’ın sahip olduğu iddia edilen biyolojik, kimyasal ve nükleer silahlardan korumak adına bu ülke işgal edilmiş, ne yazık ki bu büyük yalana dünya inandırılmış ve bir ülkenin işgali televizyonlardan canlı yayınlarla izletilmişti. Saddam devrildi, ardından iç çatışmalar ortaya çıktı. Kısacası otoritenin yok olması meydanı bir takım çete ve terör örgütlerine bırakmış oldu. Özellikle de IŞİD gibi bir terör örgütü, Musul’un işgalinde dağıtılmış Saddam ordusunun askerlerinin de desteğini almıştı. Sonuçta Musul gibi Irak’ın ikinci büyük şehri bu terör örgütünün eline hiçbir direniş ile karşılaşmadan geçti. O günden bu yana iki yılı aşkın bir süre geçti, bu işgalden Irak’ı özgürleştiren(!) güçler pek bir rahatsızlık duymadılar. Aradan iki yıl geçtikten sonra birdenbire ABD Musul’un terör örgütü IŞİD’den kurtarılması gerektiğini söylemeye başladı. Ancak, görünen o ki, ABD ve koalisyon güçleri karada fazlaca görünmez, sadece olaya hava desteği vermelerine rağmen yarın Musul kurtarıldığı takdirde kahraman ve kurtarıcı pozunda ortada dolaşacaklarını söylemek yanlış olmaz. Bu arada ABD’nin Musul’un kurtarılması için niçin bugüne kadar beklediği ve başkanlık seçimlerine yaklaşık üç hafta kaldığında harekete geçtikleri sorusunu bazı yorumcular başkanlık yarışındaki Clinton’a destek sağlamak amacına yönelik olduğu karşılığını veriyorlar. Bir de Musul’un kurtarılmasının ardından bu şehrin gelecekteki yapısının belirlenmesinin yeni başkana bırakılmasının düşünüldüğü belirtiliyor. Ancak, ABD’de başkan kim seçilirse seçilsin İslam dünyasına yönelik politikalarında ciddi bir değişiklik olmayacağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü ABD’nin İslam dünyasına yönelik politikaları kişisel değil, devlet politikasıdır.
Fırat Kalkanı Operasyonu’nun şimdiye kadar geçen iki aylık süre içinde IŞİD ciddi bir direniş göstermemiş/gösterememiştir. Hatta kıyamet savaşının yaşanacağı ileri sürülerek özel bir statü kazandırılan Dabık’ın düşmesinde eğer bir taktik uygulanmamış ise IŞİD’in ciddi bir gücü olmadığını gösterir. Yani, bir terör örgütü bir çırpıda Irak’ın büyük bir bölümünü ele geçirmiş arkasından Suriye’de ilerleyişini sürdürmüş ise bugün IŞİD’den Musul’u kurtarmak adına harekete geçmiş olan ABD ve koalisyon güçlerinin terör örgütünün Irak ve Suriye’de ilerlemesine özellikle göz yumduklarını, bu terör örgütünün ilerlemesinin kendi hedeflerine ulaşmada vasıta olarak kullandıklarını söylemek de yanlış olmaz.
Bu bakımdan sömürgeci güçlerin sahip oldukları kitle iletişim imkânları ile dünyanın gözünü boyadığını, gerçekleri gizleyerek olayları hep kendi istedikleri doğrultuda kullandıklarını bilmek durumundayız. Bu oyundan ve kandırmacadan kurtulmanın yolu olayları sadece gösterilen şekli ile değerlendirmekten vazgeçerek gösterilmeyeni, yani perdenin arkasın görmek için gayret sarf etmek gerekiyor. Sömürgecilerin planlarını bozmanın en önemli yolu bu olarak görülüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.