Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

İslam dünyasını kurtarıcılardan kurtarmak!.

İslam dünyasını kurtarıcılardan kurtarmak!.


Yazının başlığını önce, “Dünyayı kurtarıcılardan kurtarmak gerekiyor” şeklinde atmıştım. Ancak, ağırlıklı olarak Irak ve Suriye üzerinde duracağım için bu nitelendirmeyi İslam dünyası ile sınırlandırmanın günümüze daha uygun olacağını düşünerek, “İslam dünyasını kurtarıcılardan kurtarmak” şeklinde değiştirdim. İslam dünyası kurtarıcıların pençesine düşeli huzur bulamıyor, çatışma ve katliamlardan kurtulamıyor, birbirini kırmayı sürdürüyor. Bu bakımdan İslam dünyasının huzura kavuşması, kendi zenginliklerine sahip çıkabilmesi için öncelikli olarak dış kurtarıcılardan ve bu dış kurtarıcıların içerdeki kurtarıcılarından kurtulması gerekiyor. Bilmece gibi cümle kurduğumun farkındayım ama meseleye kurtarıcılar açısından baktığımızda karşımıza sömürgeci güçlerin ve Haçlı ittifakının kurtarıcı pozlarında dünyamızda boy göstermelerinin yanında birde içerideki kurtarıcıları başımıza bela etmiş durumdalar. Bunlara isterseniz sömürgeci güçlerin maşaları ya da kuklaları da diyebilirsiniz. İster iç, ister dış kurtarıcılardan bahsedelim hepsinin ortak özelliği işgale hazırlandıkları ülkelere yönelik niyetlerini hep demokrasi, özgürlük ve insan hakları ambalajı içinde sunuyorlar. İçerideki kurtarıcılarda halkın oyları ile işbaşına gelmiş iktidarlara yönelik darbelerini bile bu kılıf içinde sunuyorlar.
 
Meseleye öncelikli olarak ülkeleri bir takım tehlikelere karşı korumak adına harekete geçen bu emperyalist ülkeler nereye kurtarmak iddiası ile gitmişlerse gittikleri ülke en az ikiye bölünmüş, ortaya iki veya daha fazla devlet çıkmıştır. Böyle olunca da bu kurtarıcıların yaptıkları işin aslının ülkeleri bölmek, bu yolla mümkün olduğunca ufalamak olduğunu görmek kolaylaşır. Geçmişte sömürgeci Batılı devletler bazı ülkeleri komünizm tehdidinden, komünist blok ise ABD sömürüsünden korumak adına ülkelere müdahale ettiler ama sonuçta müdahale ettikleri ülkeleri bu tehlikeden korumak yerine ikiye bölüp bir kesimi komünist yönetime bırakıp diğer kesimi de kendi nüfuz alanları içine dâhil ettiler. Yani, dünkü yaklaşım ile bugünkü arasında fazlaca bir fark yok. Bu defa tehdit olarak komünizmi değil radikal İslam (!) ve terör örgütlerini kullanıyorlar.
 
Önce geçmişten gelen bazı farklılıkları kaşıyarak yara haline getiriyor, çatışmalar oluşturuyorlar. Ardından da kurtarıcı pozlarında devreye giriyorlar. Bugünün dünden bir başka farkı da dün ABD ile Rusya sanki iki farlı cephe gibi görünüyorlardı bugün ise karşılıklı paslaşıyorlar. Birinden ürken diğerine, diğerinden ürken öbürüne yaklaşıyor ama ülkeler parçalanmaktan, yer altı ve yer üst zenginliklerini büyük oranda kaybetmekten kurtulamıyorlar.
 
Son günlerde iki yıldan önce hiçbir çatışma yaşanmadan DEAŞ’e teslim olan, -isterseniz buna teslim edilen de diyebiliriz- Musul’un kurtarılması gündemde. Korkum o ki, kurtarmak için harekete geçtikleri Musul’un başına da parçalanma belası gelecek. Bir bakıma sömürgeci güçlerin ülkelere uyguladıkları kurtarma adına bölüp parçalama stratejisi şimdilerde şehirlere indirilmiş görünüyor. Çünkü Musul yer altı zenginliklerine sahip bir şehir. Terör örgütü DEAŞ’e teslim etmeden gelip bu şehri işgal etmiş olsalardı oyunları açıkça görülecek ve  tepkiye yol açabilecekken önce bir terör örgütünü devreye soktular, işgal ettirdiler ve iki yıl kıllarını bile kıpırdatmadan bekleyip şimdilerde sayılarını kesin olarak bilmediğimiz ülkenin oluşturduğu koalisyon ile bu şehri kurtarmak (!) için harekete geçtiler. Bu kurtarışın kısa bir zamanda olacağını sanmak da ayrı bir yanlış. Çünkü Musul kurtarıldığında nüfusunu ne kadar kaybetmiş olursa sömürgecilerin işine o kadar çok yarayacaktır. Çünkü sömürgecileri o topraklarda yüzyıllardır yaşanların sayısı fazla ilgilendirmiyor. Hatta Musul’da yaşayanlar ne kadar azalırsa yer altındaki zenginliklere sahip çıkacak o kadar azalacaktır. Bunun için diyorum ki dünyanın, özellikle de İslam ülkelerinin öncelikli olarak iç ve dış kurtarıcılardan kurtarılması gerekiyor. Bunun içinde fazla bir vakit yok. Çünkü sömürgeciler ülkelerinde sahip oldukları petrol ve gazı çıkarmayıp yedekte bekleterek İslam dünyasını sömürmeyi ve soymayı tercih ediyorlar. Bu bakımdan Musul harekâtını kurtarma değil, paylaşma operasyonu olarak nitelendirmek yanlış olmaz.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdulkadir Özkan Arşivi