ABD’nin yaptıkları şüpheyi geçmedi mi?
Son söyleyeceğimi başa alarak yazıma başlayacak olursam ABD ile ilişkilerimizin son 50 yılında yaşananlar gösterdi ki bu ülkeyi dost ve müttefik olarak nitelendirmek mümkün değil. Bu noktaya gelebilmek için de şüphe aşaması çoktan geçilmiş durumda. Meseleye sadece Irak ve Suriye’de yaşananlar açısından baktığımızda bile ABD’nin değerlendirilmesinde dost mu düşman mı diye ikircikli bir tavır sergilemeye gerek kalmamıştır. Çünkü Irak ve Suriye’de söyledikleri ile yaptıkları, bunun da ötesinde sahada kendisine müttefik olarak seçtiklerine bakıldığında ABD’nin bırakın dostluğunu bir yana düşmanlığı konusunda hiçbir tereddüde gerek bırakmayacak şekilde açıktır. İlişkilerimiz giderek test etmeye bile gerek bırakmayacak şekilde ülkemiz aleyhine gelişmeye başlamıştır.
Irak’a yönelik ABD planları ortaya çıkmaya başladığı günlerden bunun Irak’ın işgali ile sonuçlanmasına kadar geçen süre içinde Türkiye olarak hep Irak’ın toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu, bunun ülkemizin kırmızıçizgisi olduğunu açıkladık. Bir adım daha atarak Irak’ın kuzeyinde yeni bir oluşuma karşı olduğumuzu ısrarlı bir şekilde vurguladık. Tüm bunları söylerken ABD hep dost ve müttefik bir ülke olarak algılandı ve nitelendirildi. Buna rağmen Irak’ın işgalinin üzerinden çok geçmeden Kuzey Irak’ta bölgesel yönetim oluşturuldu. Bununla da kalınmadı Türkiye, Irak merkezi yönetimi yerine bu yapı ile ilişkilerini geliştirmeye zorlandı. Bugün hangi noktada bulunduğumuzu söylemeye gerek yok. Çünkü Irak merkezi yönetimi ile ilişkilerimiz giderek zayıflayıp kopma noktasına gelirken Musul’a yönelik operasyonlarda Peşmerge güçleri ile birlikte hareket etme noktasına gelindi. Bu noktaya gelişte ABD’nin bölgeyi karıştırma politikasının etkisi inkâr edilemez. Bu hususa dikkat çekişim bölgesel yönetim ile ilişkilerin gelişmesini eleştirmekten ziyade bir durum tespitidir.
Bu arada özellikle PKK terör örgütünün kuruluşundan bu yana ABD ve koalisyon ülkelerinin desteğini aldığı, söz konusu terör örgütü militanlarının elindeki silahların ABD ve NATO silahları olduğu, operasyonlarda ele geçen silahlar sebebiyle şüpheye gerek kalmayacak şekilde ortaya çıkmış bulunuyor. Kaldı ki geçmişte Irak’ın kuzeyine yerleştirilen Çekiç Güç vasıtasıyla terör örgütü militanlarının eğitildiği ve donatıldığı da hafızalardadır. Özellikle havadan Çekiç Güç’e gönderildiği ileri sürülen silah ve mühimmatın da terör örgütüne ulaştırıldığı unutulmadı.
Son yıllarda Suriye’de yaşananlar ABD’nin bu ikiyüzlülüğünü, dost değil düşmanlığını hiçbir şüpheye gerek kalmayacak şekilde ortaya koydu. PKK’nın Suriye kolu olan PYD konusunda Türkiye ısrarlı bir şekilde bu örgüte destek vermemesini her fırsatta dile getirmesine rağmen ABD yetkilileri ısrarlı bir şekilde PYD’yi PKK gibi terör örgütü olarak görmediklerini ve terör örgütü ile birlikte çalışacaklarını açıkladılar/açıklıyorlar.
Öte yandan IŞİD’in ortaya çıkışına Irak’ın işgal edilmesinin zemin hazırladığı, ortaya çıkışı ile birlikte bu terör örgütüne karşı ciddi bir mücadele verilmediği, böylece bölgemizin kan gölüne dönmesine ortam hazırlandığı düşünüldüğünde bırakın ABD’den dost olmayacağı bir yana, mert bir düşman bile olmadığını söylemek yanlış olmaz.
Son olarak sınırımızın Suriye bölümünde terör örgütlerini temizlemek için harekete geçmesinden bile ABD’nin rahatsız olduğunu, özellikle PYD’ye yönelik bir askeri hareket söz konusu olduğunda açıktan, “Göz yummayacağız” açıklaması ile ülkemizi tehdide varan bir tavır sergilediğini hatırlattığımızda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın Suriye ve Irak’ı yöneten devlet dışı aktörlerin, “Türkiye bölgede etkili olmasın diye çırpındığına” dikkat çekerek, “ABD’nin terörle mücadelesinde çok ciddi şüphelerimiz var” şeklindeki açıklaması da artık ABD’nin ikiyüzlü ve dostça olmayan yaklaşımına tahammülün kalmadığını göstermektedir. Bir başka ifade ile artık düşman tavrı sürdürmenin zarar vermeye başladığının ifadesi olarak nitelendirmek yanlış olmaz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.