İdam cezası da halka sorulsun
KİME söz verildi ya da hangi uluslararası örgütler zorladı da idam cezası kaldırıldı ki, toplumun isteğine rağmen bir türlü idam cezasının tekrar getirilmesi bir türlü Meclis gündemine getirilmiyor/getirilemiyor. Bu sorum idam cezasının yeniden getirilmesi yönündeki talebimin bir ifadesidir. Çünkü 3-4 yaşındaki çocuğa tecavüz edip sonra da öldüren birtakım hasta ruhluların yaşamının teminat altında olması anlamına gelen idam cezasının kaldırılması toplumda karşılık bulmamıştır. Eğer siyasi kadrolar bunun aksini düşünüyor, yani idam cezasının kaldırılmasının toplumsal desteğe sahip olduğunu ileri sürüyorlarsa cezanın geri getirilmesi Meclis’ten geçer ardında da toplumun oyuna sunulabilir. O zaman gerçekten idam cezasının kaldırılmasına toplumun ne dediği ortaya çıkar. Bu bakımdan başkanlık sistemi için anayasa değişikliği hazırlıkları sürdürülürken, idam cezasının yeniden getirilmesi ile ilgili yasal düzenleme de Meclis’te benimsenerek referanduma götürülebilir. Çünkü idam cezasının kaldırılması masum insanların can güvenliğine son verirken, birtakım sapık ve hasta ruhluların can güvenliğini (yaşama hakkını) teminat altına almıştır.
Bu arada 15 Temmuz darbe girişimi sırasında 240 insanımız hayatını kaybetmiş, bu cinayetler toplumda ciddi bir tepkiye yol açmış ve idam cezasının yeniden getirilmesi istekleri çığ gibi büyümüştü. Ne var ki, zaman geçtikçe toplumun bu isteği unutulmaya/unutturulmaya başlanmıştır. Siyasi kadrolar özellikle de iktidar kanadı darbe girişiminin hemen ardından toplumun idam cezasının getirilmesi isteklerine taraftar bir tavır sergilemiş, sanki kısa zamanda idam cezası ile ilgili uygulamanın Meclis’e geleceği havası estirilmişti ama zaman geçince bu tavır yok olup gitti. Şimdilerde en önemli konu başkanlık sisteminin getirilmesi ve halkın oyuna sunulması. Bugün idam cezası yeniden getirilmiş bile olsa darbecilere bu maddenin uygulanması hukuki olarak mümkün olmayacağı için fazlaca ısrarcı olunmasının fazla bir anlamı olmadığı söylenebilse bile toplumda vahşet olarak nitelendirilebilecek cinayetler artarak devam etmektedir.
Öte yandan idam cezasının kaldırılması ile işlenen cinayetlerden mahkûm olanlar cezaevlerinde infaz edilmektedir ama bu bir yanlışın bir başka yanlış ile telafi edilmesi anlamına geliyor. Bu da hukuk devleti kurallarına uygun olmayan bir uygulamadır.
Kaldı ki, yasalarımızı AB normlarına uydurmak için yapılan birtakım yasal düzenlemeler bizim toplumsal değerlerimize uygun olmayan sonuçlar veriyor. Bunların içinde en önemlilerinden biriside idam cezasının kaldırılmasıdır. Toplumda her ferdin can güvenliğinin sağlanması devletin esas görevidir. Bu bakımdan idam cezasının kaldırılması sapık ve hasta ruhluların can güvenliğini korurken, masumların can güvenliğini ortadan kaldırıcı bir sonuç vermektedir. İdam cezası olsaydı, darbeciler işledikleri cinayetlerin bedelini canları ile ödemek durumunda kalacaklarken bugün sadece hapis cezası alacaklar, onlara karşı sokağa çıkan, meydanları dolduran insanlar da ahirete intikal etmişlerdir. Vatan müdafaası için şehit olmuşlar, bunun mükâfatını da göreceklerdir ama darbeciler işledikleri cinayetlerin bedelini tam olarak ödememiş olacaklardır.
Bunun yanında ayrılmak istiyor diye hayatına son verilen kadınların can emniyeti sağlanamazken, onların katillerinin can emniyetinin öncelikli konu gibi görülmesi sağlıklı bir yaklaşım olmaz. Özellikle de işlenen suç ile verilen cezanın uyumlu olması gerekir. Söz gelimi son olarak bir sapık tarafından katledilen ve yaptığı işi hiçbir sıkıntı duymadan televizyonlarda anlatan insan hayatını sürdürebilirken 3,5 yaşındaki yavru hayattan kopartılmış, anne-babasının da dünyası kararmıştır. Bu bakımdan toplumdaki birtakım eksikliklerin ve yanlışların düzeltilmesi için başkanlık sistemi ne kadar önemli ise idam cezasının yeniden getirilmesi de en az onun kadar önemlidir. Bu bakımdan iki işi birlikte yaparak, anayasa değişikliği ile birlikte idam cezasının da referanduma sunulması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.