AB üyeliği daha baştan halka sorulmalıydı
AB ülkelerinin Türkiye’yi aralarında görmek istemediklerine sıkça dikkat çekiyoruz. Çünkü bu niyet ve düşüncelerini gizlemeye bile gerek duymuyor, Türkiye’nin düşmanı terör örgütlerine ve militanlara kucak açarak bunu gösteriyorlar. Bununla da kalmıyor adeta Türkiye’ye öğrenci muamelesi yaparak sürekli ev ödevleri veriyorlar. Sanırsınız ki, bir süre sonra bu ev ödevleri bitecek ve Türkiye’yi üyeliğe kabul edecekler. Yaklaşık 50 yıldır kapılarında beklettikleri Türkiye için böyle bir sonuç söz konusu görülmüyor. Çünkü 1990’larda dağılan Sovyetler Birliği ve Yugoslavya’nın ardından ortaya çıkan ülkeler teker teker birliğe üye olarak kabul edilirken her sene Türkiye’ye yeni ev ödevleri veriliyor. Kısacası, aramıza girmek istiyorsanız kendi kimliğinizi bırakarak bize benzeyecekseniz, bizim değer yargılarımızı benimseyecek ve bunları yasalaştıracaksınız, baskısı yapılıyor. Bunlar yapılmış olsa bile arlarına almayacaklarına dair ortaya çıkan görüntü ise işin cabası. Çünkü Türkiye düşmanı terör örgütlerine ve militanlara kucak açıyor, terör örgütlerini Türkiye’ye tercih ediyorlar.
Kısacası, AB ile ilişkilerimiz giderek onur kırcı bir boyut arz etmeye ve tahammül edilemez bir noktaya gelmektedir. Bunun içindir ki, toplumun büyük bir kesiminden ve başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere iktidar kandından AB’nin tutumuna yönelik sert eleştiriler geliyor. Bunun bir sonucu olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan Belarus dönüşü uçakta gazetecilerin sorularını cevaplandırırken, “Avrupa Birliği adeta, bizi zorlayarak bizim AB sürecinin dışına çıkmamızı istiyor. Bize yapılanlara karşı ilânihaye sabredemeyiz. İlerde gerekirse, biz de halkımıza sorma yoluna gideriz” diyerek duyulan rahatsızlığı dile getirmiştir. Adeta bir kimlik değişikliğinin dayatıldığı AB’ye tam üyelik için başvurmadan önce bu hususun insanımıza sorulması gerekirdi. Çünkü sürekli verilen ev ödevleri bizi biz olmaktan çıkartarak AB normlarına uymaya zorluyor. Yapılan düzenlemeler hep bu yönde. Bir diğer ifadeyle AB normlarına göre hukuki, sosyal ve ekonomik düzenimizi yeniden belirliyoruz. Tüm bu değişiklikler yapıldıktan, bir başka ifadeyle biz biz olmaktan çıktıktan sonra AB Türkiye’yi yine tam üyeliğe almamakta direnirse ki şu anda böyle bir son görülüyor o zaman milletimize sormamızın bir anlamı kalmayacaktır. Çünkü AB’ne tam üye olalım mı diye sormakta çok geç kalınmış olacaktır. Çünkü yapılan düzenlemelerin geri çevrilmesi, bir başka ifade ile toplumsal dönüşümün geriye çevrilmesi kolay değildir, hatta imkânsızdır.
Aslında bugünkü Avrupa Birliği’nin temeli olan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) ile attığımız ilk imzanın üzerinden 50 yıldan fazla zaman geçmiş durumda ve Türkiye hala AB’nin dışında tutuluyor. Verilen tüm ev ödevlerini yapmış olsak bile Türkiye’ye AB’nin kapısını aralamaya yetmiyor/yetmeyecek görünüyor. Bir adım daha atacak olursak Gümrük Birliği’ne girerken bu adımın Türkiye’nin AB tam üyeliğinin önünü açacağı söylenmiş, toplum böyle ikna edilmişti. Ancak, aradan geçen bunca zamana rağmen AB ülkeleri Türkiye’yi aralarına almalarını bir kenara bırakın Türkiye’nin düşmanlarına kucak açıyorlar. Bu duruma daha fazla tahammül mümkün değildir. Bunun için vakit geçirilmeden daha işin başında gidilmesi gereken millete bir an evvel gidilmesinde yarar vardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.