Yeni anayasa yine başka bahara
Ülkemiz müttefikleri(!), komşuları ve terör örgütleri ile böylesine sıkıntılı bir dönemde iken iç politikada gündemin birinci sırasında yine anayasa değişikliği yer alıyor. Bu defa nispi değişiklik ya da yeni bir anayasa MHP Genel Başkanı Bahçeli’nin bir konuşması ile tekrar gündeme geldi. Bu konuşmanın ardından sanki bu defa en azından yeni bir anayasa milletin oyuna sunulacak oyu Meclis’te sağlayacak havası oluştu. Ne var ki, önce Bahçeli’nin yardımcısı yaptığı açıklama ile bırakın yeni bir anayasa yapılmasını başkanlık sistemini öngören nispi bir değişikliğe bile karşı oldukları görüntüsü oluştu. Çünkü yapılan açıklamada MHP’nin parlamenter sistemden yana olan tavrında bir değişiklik olmadığı ifade ediliyordu. Bu açıklama ile bırakın yeni bir anayasa yapılması ve Meclis’e sunulmasını, başkanlık sistemini anayasal bir zemine oturtacak nispi bir değişikliğin bile Meclis’ten geçmesinin mümkün olmayacağı havası esmeye başladı. Tüm bunlara rağmen Başbakan Yıldırım ile Bahçeli bir araya geldiler. Konuyu görüştüler ve görüşmenin ardından net olmayan ama olumlu açıklamalar yaptılar. Belli ki, şu anda uygulanmakta olan yarı başkanlık sistemi biraz daha genişletilerek başkanlık sistemine dönüştürülmesinde mutabakat sağlanmış durumda. Bu durum Bakanlar Kurulu toplantısının ardından Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş’un yaptığı açıklama ile netlik kazanmış oldu. Kurtulmuş, sadece başkanlık sistemi ile ilgili sınırlı bir anayasa değişikliğinin Meclis’e geleceğini, yeni bir anayasa yapılmasının şimdilik gündemde olmadığını söyledi. Netice itibariyle yeni, özgürlükçü ve sivil bir anayasanın bir bütün olarak hazırlanıp Meclis’e sunulması bir başka bahara kalmış oldu. Görünen son durum bu. Ama kapalı kaplar ardında varılan mutabakat değişir başka bir manzara ile karşılaşırsak da sürpriz olmaz.
Böyle olunca iktidar partisinin yeni bir sivil anayasadan ziyade başkanlık sistemine ihtiyaç duyduğu görüntüsü oluşuyor. Kendilerince bunun haklı sebepleri de olabilir. Mevcut durumun net olmayışı, mevcut anayasaya uymadığı için uygulamanın anayasal zemine oturtulmasının öncelikli ihtiyaç olduğu söylenebilir. Ama bu ülkede tüm siyasi partiler her seçim kampanyası döneminde yeni özgürlükçü ve sivil anayasaya ihtiyaç olduğunu, imkân bulduklarında bunu gerçekleştireceklerini topluma vaat ettiler. Ama bu söz bir türlü gerçekleşemedi. Son 14 yıldır AK Parti iktidarı boyunca bu hususta bir takım adımlar atıldı, komisyonlar kuruldu ama sonuç çıkmadı. Bunun en önemli sebebi AK Parti’nin Meclis’te temsil edilen partilerin ortak mutabakatı ile bunu gerçekleştirmek istemesiydi. Ne zaman dört partinin mutabakatı ile yeni sivil bir anayasa yapılması gündeme gelmiş, bunun için komisyonlar oluşturulmuş ise bunun mümkün olmadığına bu köşede dikkat çektik. Geçmiş geride kaldı. Ancak, cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği sırasında bugün yapılmaya çalışılan değişiklikte yapılabilir, referanduma birlikte sunulabilirdi. Olmadı/oldurulmadı. Önce cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesini öngören anayasa değişikliği yapıldı ve referanduma sonuldu, ardından halkın seçtiği cumhurbaşkanı ile Meclis’in seçtiği cumhurbaşkanının yetkileri ve konumu aynı olamaz, öyle ise başkanlık sistemine ihtiyaç var denildi. Kısacası, önce hukuki bir boşluk oluşturuldu ardından bunun giderilmesi için uğraşılmaya başlandı.
Hemen belirteyim ki, cumhurbaşkanının halkoyu ile seçilmesinin gerektiğine, yapılan düzenlemenin doğru olduğuna inanlardanım. Çünkü her cumhurbaşkanı seçimi öncesi ülkede bir gerilim ortaya çıkıyor, bir takım atanmışlar seçilmişleri istedikleri adayın seçilmesi için zorluyorlardı. Bu ise hem sisteme hem de anayasaya aykırı idi. Bu aykırılık düzeltilirken mesele eksik bırakılmasaydı sanıyorum mesele kökten çözüme kavuşmuş olurdu. Şimdi eksikliği gidermek için MHP ve CHP’nin razı edilmesi gerekiyor. Onlar da bir yandan yeni anayasaya ‘evet’ derlerken içeriğinin kendi düşünceleri çerçevesinde doldurulmasın istiyorlar. Bu tavır da, ister gibi görünerek istenmediğini ortaya koyuyor. Kısacası artık iç siyasetin yeni anayasa söylemlerinden kurtulması gerekiyor. Çünkü söylenenler Meclis’te uygulamaya konulamadığına göre millet oylanmış oluyor. Hâlbuki ülkenin öncelikli ihtiyacı başkanlık sistemi değil, darbe dönemlerinin tüm izlerini silecek sivil ve özgürlükçü bir anayasadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.