Savaş değil yok etme harekâtı
Okuyucularım hatırlayacaklardır 15 Temmuz darbe girişiminin arkasından yazdığım ilk yazıda, “Ömrüm boyunca 7 darbe ve darbe girişimi yaşadım ama hiçbirisi 15 Temmuz darbe girişimine benzemiyordu. Çünkü bu darbe girişimi yönetimi ele geçirmekten çok bir yok ve imha etme, kin kusma girişimiydi” diye duygularımı dile getirmiştim. Bu düşüncemde bugün de bir değişiklik olmadı. Millet Meclisi’nin, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün bombalanası ve bununla da yetinilmeyerek helikopterle binanın baştan aşağıya taranması, Gölbaşı’ndaki özel kuvvetler merkezinin saldırıya uğraması, adeta bir tek canlı insan bırakmamaya çalışılması, Genelkurmay Başkanlığı önünde ve bahçesinde, Kızılay’da, İstanbul’da başta Boğaziçi Köprüsü olmak üzere toplanmış insanların üzerine mermi yağdırılması, içinde insanların bulunduğu otomobillerin üzerinden tankla geçilmesi bir yönetimi ele geçirme hareketi değil ancak bir yok etme ve imha hareketi olabilirdi. Bu milletin böyle bir hareketle bir daha karşılaşmaması dileğimi tekrarlamak isterim.
Bu hatırlatmadan sonra Irak ve Suriye’de yıllardan beri yaşananlara geçmek istiyorum. Çünkü Halep başta olmak üzere Musul ve diğer bazı şehirlerde yaşananlar da bu şehirlerin kurtarılmasından çok bir yok ve imha etme hareketini akla getiriyor. Halep’te ayakta bina kalmadığı, harabeye döndüğü düşünüldüğünde meselenin dehşet verici boyutu görülür. Öyle anlaşılıyor ki, Esad yönetimi Halep’i ele geçirmek değil, içinde bir tek canlı ve cansız bırakmamak üzere yok etmenin peşindedir. Bu yok etme hareketine destek verenlerin başta Rusya olmak üzere savaş suçu işlediklerini söylemek yanlış olmaz.
Halep böylesine içinde yaşayanlarla birlikte hava saldırıları ile yok edilmeden kurtarılmaz mıydı Bu soruya kurtarılmazdı demek Rusya ve Esad yönetiminin ya aczini ya da onların kana doymadıklarını gösterir. Bir başka ifadeyle maksadın Halep’i kurtarmak değil haritadan silmek olduğunu akla getirir.
Musul’a gelince bir terör örgütü tarafından hiçbir direnç gösterilmeden teslim alınması üzerinde durmak gerekir. Çünkü Musul IŞİD tarafından ele geçirilmemiş, teslim edilmiştir. Böyle bir görüntü ortaya çıkıyor. Son zamanlarda Musul’u kurtarmak adına harekete geçen başta Irak Merkezi Yönetimi ile Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve bunlara her türlü hava ve kara desteğini veren ABD ile koalisyon güçlerine rağmen bugün gelinen noktada tam bir hayal kırıklığı yaşanmaktadır. Hâlbuki harekâtın başladığı günlerde Irak Başbakanı İbadi, “Planladığımızdan daha hızlı ilerliyoruz” demişti. Ne var ki, gelinen noktada ciddi bir ilerlemeden söz etmek mümkün değil. Hem de harekâta katılan 60 bin Irak, Peşmerge ve ABD askeri, 90 uçak ve 150 ağır topa rağmen. Operasyonun başlamasının üzerinden 9 hafta geçmiş ancak, 9 bin IŞİD militanına karşı hiçbir varlık gösterilememiştir. Ama bir yandan IŞİD diğer yandan şehri kurtarmak adına harekete geçmiş olanların sebep olduğu tahribat devam etmektedir. Belki bugün Musul’daki tahribatı Halep ile mukayese etmek mümkün değil ama Musul’un içine girilemediği için içerideki durum tam olarak bilinmiyor. Ama Halep’in kaçmayı başaranlar tarafından, “Koca bir şehir morga döndü” şeklinde tarif edilmesi sanıyorum bu şehrimize yönelik saldırıların bir kurtarma operasyonundan çok imha hareketi olduğunu net bir şekilde gösterir.
Irak ve Suriye’de yaşananları özetleyecek olursak, bu iki ülkede bugün yaşananların sorumlusu ABD ve koalisyon güçleri ile Rusya’dır. Çünkü Irak’ta istikrarsızlığın önünü açan ABD ve ortakları olmuştur. İstikrarsızlık ile birlikte Irak ardından da Suriye terör örgütlerine kalmıştır. Hatta Irak ve Suriye ABD tarafından terör örgütlerine teslim edilmiştir bile diyebiliriz. Bu iki ülkede bugün yaşananlar bir yok ve imha etmeye dönüşmüş ise bunu isteyen, buna zemin hazırlayanlar ABD ve yandaşlarıdır. İşin üzüntümüzü artıran bir başka boyutu ise Irak ve Suriye’yi bugünkü duruma sürükleyenler bu ülkelerde kesinlikle barış ve huzur istemiyorlar. Çatışmaların devamından yanalar. Türkiye gibi gerçekten barıştan yana olanları ise ya devreye sokmuyorlar ya da sınırlı bir alanda tutuyorlar. Zalimliklerini, insanlıklarını unutmuş şekilde sürdürüyorlar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.