Dünyanın İslam Birliği’ne ihtiyacı var
Hristiyan dünyanın örgütlü ya da örgütsüz oluşturduğu Haçlı ittifakının hedefinde sadece bugün değil, yüzyıllardan beri İslam dünyası ve Müslümanlar var. Oluşturulan örgütlerin içinde bazı Müslüman ülkelerin bulunuyor olması, Haçlı saldırılarından Müslümanları kurtarmadığı gibi dolaylı da olsa Haçlıların işlediği cinayetlerde bazı Müslüman ülkeler de pay sahibi, zalimlerin katliamlarına katı vermiş oluyorlar. Söz gelimi Türkiye’nin NATO üyeliği Haçlıların Afganistan’ı ve Irak’ı işgaline mani olabildi mi Ayrıca dikkat edilirse Hristiyan dünya katliama ve soykırıma uğrayanlar Müslüman olduğunda bu katliamın sorumlularının Budist ya da Musevi olması fark etmiyor. Tutumlarını hemen katillerden yana belirliyorlar. Kısacası, küfür tek millet olarak yeryüzünden İslam’ı ve Müslümanları silmek hususunda birleşiyor. Böyle olunca Müslüman ülkelerinin yöneticilerinin hâlâ Haçlı ittifakının dünyaya özgürlük ve barış getireceği söylemini sürdürmeleri gaflet değilse nedir
Bu gerçek açık bir şekilde ortada iken bu ülkeyi yönetenleri 50 yıldan beri niçin AB kapısında beklerler ve bunu içlerine sindirebilirler Bizler bu aşağılayıcı tavırdan rahatsızlık duymayıp o kapıyı terk etmediğimiz sürece onlardan şikâyet etmemizin manası olabilir mi Bu noktada bir hususa temas etmek istiyorum. Avrupa Birliği (AB) sadece kapısında bekletmekle yetinmeyip ülkemize yönelik eylemler sergileyen terör örgütlerini açıktan himaye etmesi karşısında yeni bir tutum belirlemek yerine ikide bir, “Bizim değil AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı var” gibi bir cümleyi tekrarlar dururuz. Bize ihtiyaçları olduğunu düşünüyor ya da bizi kendilerinden sayıyor olsalar kapıda bekletir, terör örgütlerine kol kanat gererek bırakın bize ihtiyaçları olduğunu, bizi yok etmek için ellerinden geleni yaparlar mı” AB’nin bize ihtiyacı var” yaklaşımı ile kendimizi kandırmıyor, yapılan haksızlıkların önlenebileceği düşünülüyorsa bunun hayalden öte bir manası olmadığını artık görmek durumundayız. Kesin olan husus AB’nin bize ihtiyacı olmadığı gibi bizim de AB’ye ihtiyacımız yok. Bu gerçeği içselleştirmediğimiz sürece şikâyetçi olarak AB’nin tavrının değiştirilemeyeceğini görmek gerekiyor.
Eğer İslam dünyasının, özellikle de bölgemizin barış ve huzura kavuşması öncelikli hedefimiz, Irak, Suriye ve Arakan başta olmak üzere dünyanın çeşitli köşelerinde akan kan içimizi sızlatıyor, gözyaşlarımızı içimize akıtıyorsa bundan kurtuluşu Haçlılardan, yani batıl cephesinden beklemenin anlamı yoktur. Çünkü onların hedefi yeryüzünden Müslümanları kazıyıp atmaktır. Özellikle bölgemizde akan kanın durmasını bölgemizi karıştıran, kan gölüne çeviren Haçlılardan beklemek, insanımızı onların insafına havale etmek kendimizi kandırmaktan öte bir anlam ifade etmez.
Kan içen vampirleri bilerek ya da bilmeden şu ya da bu gerekçe ile aklamaya çalışmak için sarf edilen çabaların yarısı İslam Birliği’nin tesisi için harcanabilseydi şimdiye kadar bu birlik kurulurdu. Irak’ı işgal eden ABD ve koalisyon ortakları, Suriye’yi karıştıran ABD ve Rusya’yı mümkün olduğunca masum göstermek adına yürütülen kampanyalar İslam Birliği’nin tesisi için yapılabilseydi dünya bugünkü halinden çok farklı, çok daha yaşanabilir olurdu. Geriye dönüp serinkanlılıkla düşünebildiğimizde 8 yıl süren İran-Irak savaşının çıkışında birinci dereceden Saddam sorumlu ise hemen ardından ABD geliyordu. Kuveyt’in Saddam tarafından işgalinin ardında da ABD’nin olduğu herkes tarafından biliniyor. Irak’ın işgali ise tam bir Haçlı saldırısıydı. Suriye’de birdenbire ortalığın karışmasının ardında ABD-Rusya yok mu Kısa bir süre önce Suriye yönetimi ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapanların ne oldu da iç çatışmalar başlar başlamaz ABD çizgisinde tutum sergiledikleri ve Esad yönetiminin bir-iki ay içinde gideceğine kimler tarafından inandırıldıklarını düşünmek gerekiyor. Kısacası, Irak ve İran’da milyonlarca Müslüman’ın katledilmesinin sorumluları ABD ve başta olmak üzere bazı AB ülkeleri ve Rusya olduğu biliniyor olmasına rağmen, bu işten sadece İran’ın sorumlu tutulması, ABD ve Rusya’nın barış havarisi gibi gösterilmesi, hatta son zamanlarda ABD’nin bölgemizde akan kan söz konusu olduğunda adının bile geçmiyor olmasında bir terslik yok mu Bu durum, birilerinin insanımızı kandırdığı anlamına gelmiyor mu
Görünen o ki, yönümüzü AB’ye çevirmiş olmak, değer yargılarımızı, dost-düşman ölçümüzü değiştirmiş durumda. belki de bunun için bunca katliama rağmen barışı zalimlerden beklemek durumunda kalıyor, bir türlü İslam Birliği için ayağa kalkmayı düşünemiyoruz. Bununla da yetinmiyor, kedimizi, “AB’nin bize ihtiyacı var” diye avutuyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.