Üst akıl devre dışı bırakılmalı
Üst akıl deyince terör örgütlerinin arkasındaki emperyal güçleri vurguladığımı özellikle belirtmek isterim. Çünkü siyasiler genellikle her terör olayının ardından yaptıkları açıklamalarda sürekli olarak üst akla vurgu yapıyorlar ama nedense bu üst aklın adını bir türlü koymuyorlar. Aslında üst akıl deyince hangi ülkelerin ve merkezlerin kast edildiği kimsenin meçhulü değil ama isimleri açıkça ifade edilmeyince üst akıl mensupları kendilerini siperin ardında gizlemeye devam ediyorlar. Kısacası, isimlerinin dillendirilmemesi işlerini kolaylaştırıyor. Hâlbuki olayların arkasındaki güçlerden söz ederken üst akıl gibi nitelendirmelerle geçiştirilmesinden bugüne kadar bir sonuç alınamadı. Çünkü isimleri açık bir şekilde telaffuz edilmediği için utanmadıkları gibi ‘biz bu işte yokuz’ demeye ve bu yönde harekete geçmeye ihtiyaç duymuyorlar.
Bu noktada isimleri ilan edildiğinde de utanacaklarını düşünmüyorum ama en azından belki gerçek düşmanları net bir şekilde bildiğimizi gösterdiğimiz de kendilerine bir çeki düzen verme ihtiyacı duyabilirler. İsimleri açıkça ilan edildiği halde yaptıklarından geri çekilmeleri söz konusu olmadığı takdirde de bile terör örgütleri ile birlikte bu üst akıl sahiplerini de hedef almamız, mücadeleyi sadece terör örgütleri ve teröristlerle sınırlı tutmamamız şart olur. Belki de işi bu noktaya götürmemek için mesele üst akıl denilerek geçiştirilmiş oluyor.
Türkiye olarak sınırımızın hemen ötesinde faaliyet gösteren PYD ve IŞİD konusunda tüm uyarılarımıza rağmen Irak ve Suriye’yi bugünkü karmaşanın içine iten emperyal güçler (üst akıl sahipleri) hiç oralı olmadılar. Hatta ABD, PYD ile birlikteliği Türkiye’ye tercih ettiğini açıkça ortaya koydu. Yani, üst akıl Suriye’de PKK’nın kolu PYD’yi Türkiye’ye tercih ederken PKK’ya destek konusunda da PKK’yı aracı olarak kullandı. Sonuçta Türkiye baktı ki ABD adlı üst akıl laftan anlamıyor, Suriye’de muhaliflerle iş birliğine girdi ve sınırımızın hemen ötesinde güvenli bölge oluşturdu. Bunları tekrar edişimin sebebi benzer durumun PKK’ya karşı geliştirilmesini hatırlatmak. PKK ile mücadelede 30 yıl geride bırakıldı. Bu süre içinde belki yüzlerce kez PKK’nın ana karargâhı olan Kandil bombalandı, her seferinde PKK karargâhının yerle bir edildiği açıklandı. Ama hâlâ o karargâh yerli yerinde duruyor, terör örgütünün başı olan isimler orada varlıklarını koruyorlarken arazide hayatını kaybeden kandırılmış, bir hayale inandırılmış gençler ölüyor. Elbette, hava saldırıları ile istenen sonucun alınamamasının özellikle üst akıl sahiplerince hava harekâtının hemen öncesinde karargâhta bulunanların haberdar edilmiş olmaları gibi çeşitli sebepleri vardır. Gelinen noktada görünen o ki, arazide canını ortaya koyan gençlerin rüyalarından uyandırılabilmeleri için Kandil’de keyif çatan hainlerin çatılarının başlarına yıkılması gerekiyor. Böylece sadece terör belası önlenmiş olmayacak cezalandırılması gereken hainler cezalarını bulurken kandırılmış gençlerin de gerçeği görmeleri sağlanmış olacak. Hemen belirteyim ki bunun nasıl olacağı konusunda ahkâm kesecek değilim. Bu hususta nelerin yapılabileceği elbette ilgililerin işi. Ama ana karargâh yerinde durduğu, terör örgütünün başındakilerin rahatı bozulmadığı sürece akan kandan beslenmeye devam edecekler demektir. Kandilin yok edilmesi, varlığına son verilmesi için İran ile işbirliğine ihtiyaç olabilir. Geçmişte bu konuda iki ülke arasında işbirliği yapıldığını hatırlıyorum. Ama bu işbirliği Irak ve Suriye’yi kan gölüne çeviren asıl suçlu ABD’ye laf ettirmeyen buna karşılık her gün İran’a yönelik ağır ithamlar sıralayarak olmaz. Çünkü bölgemizde huzur ve barışın sağlanmasını ABD ve diğer emperyal güçlerden beklemek bir aldanış değilse aptallıktır. Bölgenin barışını sağlayacak olan Türkiye-İran işbirliğidir ve bu işbirliğini sağlamak ABD ve bazı AB ülkelerinden daha kolaydır. Çünkü ABD ve AB ülkeleri ile dost olmak, işbirliği sergilemek ve bu işbirliğinden ülkemiz yararına bir sonuç elde etmek mümkün değildir. Bunun yüzlerce örneği vardır. Sözün özü, Haçlı sürülerinden insaf beklememenin doğru olmayacağını tarih boyunca gördük. Öyle ise öncelikli olarak PKK, PYD ve IŞİD’in bölgemizdeki etkinliğine son vermek gerekiyor. Eğer PKK’nın beli kırılırsa PYD’nin de kırılmış olur. Geriye sadece IŞİD kalır ki, söz konusu örgütün de varlığına son vermek zor değildir. Türkiye bunu Fırat Kalkanı Harekâtı ile gösterdi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.