Gitti Obama, geldi Müslüman düşmanı Trump
Bazıları ABD’deki başkan değişiminin Türkiye lehine bazı gelişmelere yol açacağını düşünüyor. Dileriz öyle olur. Ancak, küresel sömürgeci ABD’de başkan kim olursa olsun ekonomik çıkarlar, bunun içinde sömürü ABD’nin dış politikasının ana iskeletini oluşturacağını unutmamak gerekir. Bu bakımdan Türkiye’nin bu başkan değişimine fazla bel bağlamaması gerektiğini düşünüyorum. Bu noktada yeni bakanın iş adamı olması, ABD ve uluslararası ilişkilere tüccar mantığı ile maddi çıkarlar açısından baktığını, bundan sonra da aynı mantık ile yaklaşacağı düşünüldüğünde Obama’nın gitmesi ile dünyanın, özellikle de bölgemizin sükûna kavuşacağını beklemek gerçekçi bir yaklaşım olmaz. Elbette gönül diler ki, ABD özellikle bölgemizden elini çeksin, bunun sonucu olarak üslerini kapatsın, askerlerini götürsün. Ne var ki, bu istek gerçekleşse bile ABD bölgemizdeki askeri gücünü bırakın tamamen çekmeyi azaltsa yerini boş bırakmayacaktır. Zaten Obama’nın son dönemlerinden itibaren ABD kendi adına meydana terör örgütlerini sürmüş, kendi adına bu örgütlerle vekâlet savaşlarını yaygınlaştırmıştır. Bu bakımdan başkan değişimi ile ABD’nin zulüm ve sömürüyü bir kenara bırakarak hareket edeceğini düşünmek fazla anlamlı olmaz. Kaldı ki, Obama’nın seçilmesinin hemen ardından bu köşede, ABD’de kim başkan olursa olsun dış politikada köklü değişiklik olmayacağını, böyle bir hayale kapılmanın hayal kırıklığına yol açabileceğini söylemiştim.
Daha şimdiden Trump’ın ABD’nin genel dış politikasına az da olsa ters düşen açıklamalarının ardından derin devletten itirazlar yükselmeye başladı bile. Hemen belirteyim ki, siyasete siyaset dışı güçlerin müdahalesi sadece ülkemize has bir durum değil. Şimdiye kadar ülkemizde derin devlet ya da paralel devlet dediğimiz çevreler becerebilirlerse yönetime el koymayı, bunu yapamazlarsa siyasileri bir takım yollarla zorlayarak kendi düşüncelerinin uygulanmasını, uygulananların ise süreklilik kazanmasını sağlamaya çalıştılar. Çoğu zaman bunda istedikleri sonucu da elde ettiler. ABD’de ise yönetimi ele geçirmek gibi bir hareket olmuyor ise, bunun sebebi iktidara kim gelirse gelsin özellikle dış siyasetin çerçevesi belirlenmiş olmasındandır.
Kaldı ki, Trump’ın seçim kampanyası boyunca ve daha sonraları bazı söyledikleri Müslümanlara yönelik düşmanlığının ifadesiydi. Diğer söyledikleri, yani NATO’nun köhnemişliği, bu örgütün terörle mücadele etmediği gibi doğrularına İslam ve Müslüman düşmanlığı penceresinden baktığımızda o doğrulardan İslam dünyasının lehine bir gelişme çıkmayacağını söylemek hayali bir yaklaşım olmaz. Netice itibariyle elbette Trump’ın gelişi ABD dış politikasında bazı değişikliklere sebep olabilir ama köklü değişiklik oluşturmaz. Özellikle de İkinci Dünya Savaşı’nın ardından dünyanın ABD ve Rusya arasında nüfuz alanlarına bölünmüş olması, bugüne kadar iki taraftan da bu bölüşüme aykırı bir hareket ortaya çıkmadığı gibi açıklamalarında Trump bundan sonra Rusya ile ilişkilerini bir takım sahte çatışmalara gerek duymadan kol kola yürütecektir. Bundan ise ne Türkiye’nin ne de diğer bölge ülkelerinin hiçbir yararı olmayacaktır. Kısacası küresel sömürgeci güçler çıkarları peşinde eskiden olduğu gibi kol kola yürümeye devam edecekler. Arada çatışma noktasına gelmiş gibi bir görüntü ortaya çıksa da aralarında anlaşmayı başaracaklardır. Bu bakımdan ABD ya da Rusya’nın bundan sonra ne yapacakları, nasıl davranacaklarından çok kafa yormamız gereken husus bu sömürgeciler karşısında dengeyi sağlayacak bir güç odağı oluşturmaktır. Bunun yolu ise İslam ülkelerinin kol kola girebilmesi, o şekilde yürümeyi başarabilmekten geçiyor. Bu yapılamadığı sürece zenginin parası züğürdün çenesini yorar misali kim ne yapacak şeklinde tahminlere dayanan bir takım senaryolar üretmekle geçer. Bu ise dünyaya hâkim güçlerin işini kolaylaştırır. Artık, sömürgeci güçlerin o andaki konumlarına göre senaryolar üretmek yerine kendimizin neler yapabileceği, bunun nasıl hayata geçirilebileceği üzerine kafa yormak durumundayız. Artık hepimiz biliyoruz ki, zalimler zulümlerinden vazgeçmezler. Çünkü onların ayakta kalmaları, zulüm ve sömürüye dayalı. Yeryüzünde huzurun ve adaletin tesisi için Müslümanların ayağa kalkması gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.