Sadece Irak ve Suriye’de değil, İslam ülkelerine yönelik bütün terör eylemlerinin arkasında ABD’nin desteği olduğunu artık bilmeyen kalmadı. Olaya Irak, Suriye ve Türkiye açısından baktığımızda başlığa aldığımız, “ABD terör örgütleri ile birlikte hareket ediyor” değerlendirmesi tereddütsüz bir gerçeğin ifadesi olarak ortaya çıkıyor. PKK terör örgütünün kuruluşundan bugüne kadar ABD ve bazı AB ülkelerinin desteğini aldığının gizli bir tarafı yoktur. Bu sebeple de Türkiye-AB ilişkileri zaman zaman çıkmaza girmektedir. Buna rağmen AB ülkeleri başta PKK olmak üzere terör örgütlerine verdikleri desteği sürdürmektedirler. Böylece Türkiye’yi sıkıştırarak istedikleri sonucu almaya çalışıyorlar. Diyebiliriz ki, Türkiye’nin dost ve müttefik olarak nitelendirdiği başta ABD olmak üzere AB ülkeleri Türkiye’nin altını oymaya, elini zayıflatmaya çalışıyorlar. Bu tespitlere rağmen Türkiye’nin AB kapısından ayrılmayı düşünmeyişi, ABD söz konusu olduğunda dost ve müttefik nitelendirmesini sürdürmesi üzerinde durulması gereken bir husustur. Çünkü ABD ve AB ülkelerinin terör örgütlerine verdiği destek sadece medyanın iddiasından ibaret değildir. Bu hususta yetkililer de sıkça açıklamalar yapmaktadırlar ve bu gerçeğe dikkat çekerek terör örgütlerine verilen desteğin dostlukla bağdaşmadığını söylemektedirler. Yani söz konusu destek bir tahmin değil, ispatlanmış bir durumun ifadesidir.
 
Uzun süre DAEŞ ile mücadele konusunda Türkiye suçlandı. ABD ve AB ülkeleri bu terör örgütüne karşı mücadele verirken Türkiye’nin mücadeleye girmediği ileri sürüldü. Hatta, bununla da yetinilmedi DAEŞ’e Türkiye’nin destek verdiği yalanı ile dünya kamuoyunu kandırdılar. Hâlbuki işin aslı ABD ve AB ülkeleri bırakın DAEŞ ile ciddi bir mücadele sergilemeyi, PKK ve Suriye kolu PYD’ye her türlü desteği sürdürdüler. Bu arada DAEŞ’e de başta silah olmak üzere her türlü desteğin sürdüğü biliniyor. Hatta ABD’nin Türkiye’nin DAEŞ ve PKK-PYD ile sürdürdüğü mücadelede başarısız olması için terör örgütlerine Türk askerlerinin mevzilerinin koordinat bilgilerini vererek bir ihanete imza attığı ortaya çıkmış durumda. Bu noktada Obama’nın gitmesi ve  Trump’ın gelmesi ile ABD’nin bölgemize yönelik politikalarında bir değişikliğin olup olmayacağı merakla beklenmektedir. ABD’nin dış politikasını bir tüccar mantığı ile uygulayacağı anlaşılan Trump’ın bölgemize yönelik ABD politikalarında büyük bir değişiklik yapmasını beklemek zayıf bir ihtimal olarak görülüyor.
 
Özellikle Suriye’deki gelişmelerle ilgi Astana ya da bir başka yerde yapılacak uluslararası toplantılara Türkiye’nin PYD’nin katılmasına karşı çıkması yerinde bir hareket olmakla birlikte ABD’nin katılacağı toplantılarda ortak hareket ettiği başta PYD olmak üzere diğer terör örgütlerini ABD’nin temsil etmeye çalışacağı, daha doğrusu terör örgütlerinin aleyhine karar alınmasını engellemeye çalışacağını söylemek yanlış olmaz. Çünkü Suriye ile ilgili olarak düzenlenen toplantılara Esad katılmamış olsa bile Rusya’nın Esad’ın çıkarlarını korumak için elinden geleni yaptığı/yapacağı kimsenin meçhulü değil. Bu bakımdan sahada birlikte hareket edenlerden birisinin masada bulunmaması neticeyi fazla değiştirmiyor. Bu bakımdan bölgemize huzur ve barışın gelmesinin ilk şartı olarak emperyalist güçlerin bölgemizden ellerini çekmesi, çekmeye zorlanması gerekiyor. Bu yapılamadığı sürece adı ister ABD, ister Rusya ya da AB ülkelerinden birisi olsun bölgemizi karıştırmaya, çatışmaların sürmesi için terör örgütlerini desteklemeye devam edeceklerdir. Çünkü hedef bölgemiz ülkelerinin haritalarının yeniden çizilmesi, var olan devletlerin yerinde ufak ve kendilerine bağlı devletçikler oluşturmaktır. Irak parçalanmış, daha da ufaltılmaya çalışılmakta, Suriye’de PYD’ye verilen destek Irak benzeri bir oluşumun hayata geçirilmesi içindir. Buna karşılık PKK terör örgütüne verilen desteğinde artık ülkemizin parçalanmasını hedeflediğini herkesin görmesi gerekiyor.
 
Yazımı, Pazar günü Yeni Akit’in sürmanşetten, “Yine ABD ihaneti” başlığı altında verdiği haberden kısa bir alıntı ile noktalamak istiyorum:
“Türkiye’nin Cerablus ve El Bab’da gerçekleştirdiği başarılı operasyonları hazmedemeyen ABD’nin, El Bab’daki DAEŞ teröristlerine Türk askerlerinin mevzilerinin koordinat bilgilerini vererek büyük bir ihanete daha imza attığı ortaya çıktı.”
Bu tespitleri yapmak ve kamuoyuna duyurmak medyanın görevi ama bu ülkeyi yönetenlerin yapmaları gerekenler yapılıyor mu?