Abdulkadir Özkan

Abdulkadir Özkan

Haçlı ittifakına karşı İslam Birliği

Haçlı ittifakına karşı İslam Birliği

HER ülkenin kendine has öncelikli sorunları olması vardır. Bazen de iç ve dış bazı sorunları bastırmak, gizlemek için bir takım suni gündemler oluşturulabilir. Bir bakıma önemli olanın yerine daha az önemli olan sorun geçirilebilir. Bazen de çözüm bulmakta mevcut şartlarda zorluk olduğundan asıl sorun ertelenebiliyor. Lafı dolaştırmadan asıl konuya geçmek istiyorum. Ülkemizde yaklaşık 150 yıldır bir Batılılaşma sevdası sürmektedir. Bu öylesine bir noktaya ulaşmış/ulaştırılmıştır ki, ülkemizin gelişmesi ve ilerlemesi için hukuktan eğitime, sosyal hayattan ekonomiye Batı taklitçiliği marifet sayılmıştır. Biz, biz olmaktan çıkıp Batılılara benzediğimiz takdirde ileri ülkeler arasında yer alacağımız gibi bir hayali hedef peşinde koşulmaktadır. Haçlı ittifakı olarak nitelendireceğimiz Batılılar kendilerine ne kadar benzemeye çalışırsak çalışalım hiçbir zaman kendilerinden saymamışlar, sürekli olarak dışlamışlardır. Sadece dışlamakla da kalmamış Türkiye düşmanlarına kucak açmış, bir devlet yerine darbecileri ve terör örgütlerini muhatap olarak kabul etmeyi tercih etmişlerdir. Biz onlara benzemeye çalıştıkça ne kendimiz olarak kalabilmişiz ne de onların iyi bir taklitçisi olabilmişiz. Netice itibariyle bu Batılılaşma hareketinin son noktası AB kapısında beklemeye başlamamızdır.
 
Olayı sadece AB bağlamında ele almak içinde bulunduğumuz durumu izahata eksik kalabilir. Dünyanın her köşesinde Haçlı zihniyeti İslam düşmanlığı olarak ortaya çıkmaktadır. AB ülkeleri ile ABD’nin yeni Başkanı Trump’ın uygulamaya koyduğu Müslüman mültecilere kapıları kapatma kararı, Kanada’da camiye girişilen saldırı sonucu namaz kılan Müslümanların katledilmesi, Yunanistan’ın darbecileri iade etmemesi, Almanya’nın iltica talebinde bulunan NATO’da görevli 50 askerin iltica talebini müspet karşılık vermesi Müslümanlar ne kadar kendilerine benzemeye çalışsalar da Haçlıların hiçbir şartta Müslümanları kendilerinden kabul etmeyeceklerinin son örnekleridir. Bu sonuca ulaşmak için aslında bu son gelişmelere ve hareketlere de ihtiyaç yoktur. Kesin olan husus İslam dünyasını sadece sömürü alanı olarak görmekte, sömürü de artık yetmemekte, yeryüzünde Müslümanların kökünü kazımayı öngören planlarını uygulamaktadırlar. Bu planın iskeletini ise terör örgütleri oluşturmaktadır. Eğer, Türkiye ya da bir başka Müslüman ülke hakkında arada bir Haçlılardan gönül alıcı açıklamalar geliyorsa bu sadece gerçek niyeti gizlemeye ve İslam dünyasına yönelik yeni bir sömürü planının devreye sokulma hazırlığından ibrettir. Meseleye bu açıdan baktığımızda İslam dünyasına önder olma durumunda olan ülkemizin bir an evvel iç sorunlarını çözüp İslam Birliği’nin oluşturulması için harekete geçmesi gerekiyor.
Biz İslam Birliği’nden söz ettikçe birileri böyle bir oluşumun zorluğundan, hatta imkânsızlığından söz ediyorlar. Bu yaklaşımları ile Haçlı ittifakının dünya üzerinde borusunun ötmeyi sürdürmesine destek olduklarının farkında mıdırlar? Hâlbuki sadece İslam ülkelerinin sömürüden kurtulması için değil, kimlik ve kişiliklerini koruyabilmeleri açısından da İslam Birliği’ne ihtiyaç var. Eğer, İslam Birliği oluşturulabilirse dünya üzerinde Müslümanlara karşı saldırılar son bulmasa bile en aza inecektir. Bunun ötesinde iç sorular gibi görünen pek çok mesele ortadan kalkabilecektir. Söz gelimi İslam Birliği’nin gerçekleşmesi, bir takım finansal oyunlarla Müslümanların paralarının değeri ile oynayamayacaklar, Müslüman ülkeler arasında oluşturulacak ortak para birimi ile bu defa Haçlı ittifakı kendi paralarının değerini koruyabilmek için çabalayacak. İslam dünyasının başına musallat edilmiş terör örgütleri eskiden olduğu gibi Haçlıların desteğini alamayacak, varlıklarını korumaları zorlaşacaktır.
 
AB’ye girmek, ABD ya da bir başka sömürgeci güç ile iyi geçinmek adına sergilediğimiz çabayı İslam Birliği için gösterseydik bu yolda önemli bir mesafe alınabilirdi. Bir yıllık çaba ile D-8‘in kurulmuş olması bunun için önemli bir örnektir. Sonuç olarak İslam ülkelerinin pek çok iç sorunlarının dış kaynaklı olduğu, sömürgeci Haçlı ittifakının bir oyunu olduğunu unutmadığımız takdirde sorunların çözümü konusunda önce kedimize dönmemiz, ardından da taklitçiliği bir kenara itmemiz gerektiğinin farkına varabiliriz.
 
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Abdulkadir Özkan Arşivi