Tıkacı kaldırmak, beka sorununu çözmek!..
ANAYASA değişikliği referandumu için geri sayımın resmen başladığı şu günlerde bir tarafta AK Parti, MHP, diğer tarafta CHP yürüttükleri propaganda kampanyası ile toplumu bilgilendirmek ve aydınlatmak yerine karşılıklı korku salarak ‘evet’ ya da ‘hayır’ demeye zorluyorlar. Bir tarafta devletin ve Türklüğün bekasını ‘evet’ demeye bağlayanlar ile diğer tarafta ‘evet’ denildiği takdirde ülkenin bölüneceğini ileri sürenler bulunuyor. Hemen belirteyim ki, oylanması yapılacak olan anayasa değişikliğini topluma böylesine zıt görüş ve iddialarla sunmak toplumsal barışı zedeleyecek niteliktedir. Çünkü bir defa bu ülke ve millet dün ortaya çıkmış değildir. Bunun da ötesinde Türklüğün bekasını bir anayasa değişikliğine bağlamak iyi niyetli olsa bile toplumu korkutmaya ve kendi saflarına çekmeye yönelik bir takdimden ibaret olabilir.
Bu tespitin ardından önümüzdeki iki ay buyunca benzer iddiaları hemen her gün dinleyecek ve belki de yeter artık diyerek rahatsızlığımızı ifade edeceğiz. Ama netice itibariyle yürütülen kampanyaya gözlerimizi kapamak, kulaklarımızı tıkamak imkânımız olmayacağına göre mecburen dinleyeceğiz. Belki, bu arada işin özünü dile getiren olur diye birazda ümitle bekleyeceğiz. Ancak, görünün o ki bir tarafta ne olursa olsun ‘evet’ diğer tarafta her ne olursa olsun ’hayır’ denilmesini isteyenler seslerini yükseltebildikleri ölçüde yükselterek kendi seslerinden başkasının duyulmasını engellemeye çalışacaklardır. Bu arada bir yandan her fırsatta demokrasi ve çok sesliliğe vurgu yapanların kendileri gibi düşünmeyenleri bir takım suçlamalarla itham etmeleri, bölücülükle, rejim düşmanlığı ya da yapılan değişikliği anlamamakla itham ederek kampanyalarını yürüteceklerdir. Bu arada Saadet Partisi Genel Başkanı Karamollaoğlu’nun, “Başkanlık sistemine temelde itirazımız yok ama yanlış bulduğumuz hususlar var” diyerek her fırsatta bu hususları dile getirmesi ne yazık ki, millete tam olarak duyurulması mümkün olmadan kampanya başlatılmış oldu.
Bu arada referandum kampanyası sadece medya üzerinde değil sohbet toplantılarında daha yoğun bir şekilde devam edeceğini söylemek yanlış olmayacaktır. İnsanların çeşitli sebeplerle seslerini daha yüksek çıkartamadıklarını da söylemek gerekiyor. Böyle olunca söz gelimi AK Parti ve MHP tabanında bazı kimseler ikili üçlü sohbetlerde tavırlarının ‘hayır’dan yana olduğu hissedilirken kendi çevreleri içinde koyu bir ‘evet’çi gibi davrandıklarını söylemek yanlış olmayacaktır. Ancak, kim nasıl davranırsa davransın netice itibariyle 16 Nisan’da sandığa gidilecek herkes tercihini ortaya koyacaktır. Bu arada bazılarının şimdiden sandığa gitmemek, oy kullanmamak gibi bir tavır belirledikleri görülse de bu yaklaşımın referandum günü yaklaştıkça azalacağını söylemek de yanlış olmaz.
Hâlbuki referandumu ülkenin bekası, terörle mücadelenin başarısı ya da başarısızlığı ile izah etmek yerine değişikliğin ne getirdiğinin izahına ağırlık verilse sanıyorum daha demokratik bir mücadele sergilenmiş olacak. Bunun yanında yapılan bir anayasa değişikliğinin milletimize sunulmasından ibaret olan bir olayı bu ülkenin ve Türklüğün geleceği, prangaların kırılması, terörün son bulmasına bağlanması yerine herkes değişikliğin ne getirdiğinin topluma izahına yoğunlaşsa sanıyorum daha doğru bir iş yapılmış olacak. Bu arada da 15 yıldır tek başına iktidar olan AK Parti’nin anayasa değişikliğini, “Beka sorunu bu sistemle çözülecek” yaklaşımının aynı anda kendi başarısızlıkları, ülkeyi bir beka sorunu ile karşı karşıya getirdiklerinin itirafı anlamına geldiğini fark etmeleri gerekiyor. Bu arada Bahçeli’nin ısrarla vurguladığı Türklüğün bekasını anayasa değişikliğine bağlamasının da sakin olarak düşünüldüğünde bu milleti hafife almak anlamına geldiğini rahatlıkla fark edebilirler. Bu millet dün ortaya çıkmış değildir. Binlerce yıllık geçmişi vardır ve bu geçmiş boyunca zirvede olduğu asırlar olduğu gibi tökezleme dönemleri de geçirmiştir ama, beka sorunu olmamıştır. Her seferinde bu millet küllerinden doğmuştur. Geçmişi binlerce yıl öteye uzanan bu milletin bekasını bir anayasa değişikliğine bağlayarak milleti korkutarak ‘evet’ dedirtmeye çalışmanın bir anlamı yoktur. Elbette ‘evet’ diyecekler olacağı gibi ‘hayır’ diyeceklerde olacaktır ve bunların birbirlerinden üstünlükleri söz konusu olamaz. Gerçekten demokrasiye inanılıyorsa herkesin birbirine saygılı olması gerekiyor. Sonuçta ister ‘evet’ ister ‘hayır’ çıksın bu ülkede birlikte yaşanacaktır. Demokrasi zaten farklılıklar tahammül değil midir?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.