Terörle mücadele değil, anayasa değişikliği oylanacak
ASLINDA toplumun büyük bölümünün beklentisi anayasa değişikliği değil, yeni sivil ve özgürlükçü bir anayasa hazırlanmasıydı. Ne var ki, Meclis’te temsil edilen partiler her seçim kampanyasında millete yeni anayasa sözü vermelerine rağmen bu gerçekleşmedi/gerçekleştirilemedi. Başarılabilseydi milletin sesine kulak verilmiş ve darbe anayasası gündemden çıkmış olacaktı. Geçmişe dönüp suçlu aramanın şu noktada fazlaca bir anlamı olmadığın biliyorum.
Gelinen noktada yarım bir anayasa değişikliği hazırlandı, Meclis’ten AK Parti ve MHP oyları ile geçerek şimdi milletin oyuna sunulacak. Yani, 16 Nisan’da millete terörle mücadele edilsin mi ya da terörle mücadeleyi yeterli buluyor musunuz? şeklinde bir soru yönetilmeyecek. Yapılan iş anayasada yapılan değişikliğin kabul edilip edilmediğinin tespitinden ibaret. Durum böyle iken kampanyanın terörle mücadele ve terör örtüleri ile birlikte takdim edilmesi, olayı bir anayasa değişikliğine evet ya da hayır demekten çıkartarak terörle mücadelenin bundan sonra da devam edip etmemesini istemeye bağlanması ülkenin geleceği açısından ciddi sıkıntılara zemin hazırlayabilir.
Hemen belirtelim ki, bu ülkede terörle mücadele edilsin mi edilmesin mi şeklinde bir referandum söz konusu olsaydı böyle bir oylamadan evet, edilsin yönünde yüzde 90’nın üzerinde bir oy çıkardı. Kaldı ki, böyle bir soru da abesle iştigal olurdu. Yani bu ülkede terörle mücadele edilmesini terör örgütlerinin militanları hariç istemeyen bulunmuyor. Toplum bir an evvel bu terör belasından kurtulmak, bunun için iktidar sahiplerinin ellerinden geleni yapmasını istiyor. Durum bu iken bir anayasa referandumunu getirip sanki terör ve terörle mücadele oylanıyormuş havasına büründürmek yanlış üzerine yanlış anlamına gelir. Bunun için siyasi partiler niçin evet ya da hayır denilmesi gerektiğini yapılan anayasa değişikliği üzerinden izah etmeli, ona göre milletten oy istemelidir. Aksi tavır giderek ortamı geriyor. Normal bir halk oylaması toplumu kamplaşmaya itiyor. Bunun vebali ağır olur. Kaldı ki söze geldiğinde iktidar ve muhalefet sözcüleri demokrasi şarkısını dillerinden düşürmezken sıra referanduma gelince bir anda işi ölüm kalım savaşına dönüştürüyorlar. Hâlbuki referandum normal bir demokratik mekanizmadır ve bunun oylamadan nasıl bir sonuç çıkarsa çıksın dillerden düşürülmeyen milletin egemenliği tecelli edecektir. Ancak, olayı böylesine ölüm kalım savaşı haline getirmek millet iradesinin tecellisinden çok siyasilerin sadece kendi isteklerinin kabul edilmesi dayatmasını gündeme getiriyor. Böyle olunca da referandumun ardından kamplara ayrılmış kesimlerin kucaklaması zor olacaktır. Bu kamplaşmanın sıkıntısını benim yaşımda olanlar uzun yıllar çok çektiler. Sonunda ülke öyle bir karmaşaya sürüklendi ki siyasete müdahaleler gündeme geldi. Millet artık o günleri bir daha yaşamak istemiyor. Ama bir referandum evet derseniz ülke ayağa kalkar, terör en kısa zamanda son bulur noktasına getirirseniz, bunun aksi hayır derseniz teröre destek vermiş olursunuz anlamına gelir ki böyle bir yaklaşımın makul bir izahı olamaz.
Ülkemiz uzun yıllardan beri bir PKK terörü ile mücadele etmekte iken buna şimdilerde dış mihraklarca DEAŞ, PYD ve FETÖ terör örgütleri eklendi. Böylece Türkiye köşeye sıkıştırılmaya, bir diğer ifadeyle teslim alınmaya çalışılıyor. Bu gerçeğin toplum farkında ama siyasiler nedense terörle mücadelede birlik ve beraberliğin çok önemli olduğunu görüyor olsa da aksi bir tavır sergileniyor. Bir yandan arada bir siyasiler oylamadan evet de hayır da çıksa başımızın üzerende yeri var, diyor ama söylemler bunun tersini gösteriyor. Adeta evet ya da hayır demek bir kesim için vatana ihanet gibi takdim ediliyor. Millet egemenliğine gerçekten inanılıyor ise oylamanın ardından siyasilerin birbirilerinin yüzüne bakamayacak noktaya gelmemeleri gerekiyor. Bu ülkede tüm farklılıklara rağmen birlikte yaşayacağız. Çünkü ikinci bir vatanımız yok. Elbette, ayaklarının biri bu ülkede diğeri ise yurt dışında bir başka ülkede olanlar vardır ama bunların sayısı çok azdır. Bu bakımdan millet iradesine saygıyı dilden yüreğimize indirelim. Eğer, bazıları millet bir şey bilmez en iyisini biz biliriz, millet bizim dediğimizi tasdik etmek durumundadır diyorlarsa onların demokrasi ile sorunları var demektir ki o zaman da bu sorunlarını millet ile paylaşmaları gerekir. Samimiyet bunu gerektirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.