Avrupa’nın İslam ile savaşı hiç bitmedi ki başlasın
Olayları anlık yaşar ve değerlendirmemizi de buna göre yaparsak doğru sonuçlara ulaşmamız mümkün olmaz. Özellikle de farklı medeniyetlerin temsilcisi ülkeler arasındaki ilişkileri değerlendirirken geçmiş ile bugün arasında bağlantı kurmak mecburiyeti vardır. Olaya medeniyetler açısından baktığımızda toplumların değer yargılarının oluşumunda mensup oldukları dinin etkisini dikkate almadan geliştirilecek söylemler havada kalır ve geçmişle bağını kesmeye yarar. Halbuki, ülkeler geçmişleri ile vardır. Söz gelemi Türkiye ile AB ülkelerinin ilişkileri değerlendirilirken Avrupa’nın İslam ile çatışması, Haçlı zihniyetini dikkate almadan yapılacak değerlendirme havada kalır. Almanya ile başlayıp Hollanda, Danimarka ve Avusturya ile devam eden son olayları birbirinden bağımız ele alıp geçmişle ilişki kurulmadan yapılacak değerlendirmeler bu olayları münferit gelişmeler olarak düşündürebilir. Halbuki, Türkiye ve İslam söz konusu olduğunda yaşananları İslam ve İslam medeniyetine yönelik bir hazımsızlık ve düşmanlık olarak değerlendirmek durumundayız. Yani Almanya’nın tavrı ile Hollanda, Danimarka ve Avusturya’nın tutumu birbirinden bağımsız değildir.
Ne yazık ki, bugün yaşananların geçmişle bağını araştırıp kurmadan değerlendirmeler yapılıyor olması işin aslını gözlerden kaçırıyor. Hatta, AB sevdalılarının derin bir hayal kırıklığı yaşamasına vesile oluyor. Bu hayal kırıklığına rağmen AB ülkeleri ile ilişkilerin daha fazla gerilmesine fırsat verilmemesi isteniyor. Yani, hâlâ AB ile birlikte yürünebileceği ümidinin taşındığı görülüyor. Eğer son olaylar sebebiyle samimi olarak AB ülkelerinin İslam’la savaş kararı aldığına inanılıyor ve buna göre değerlendiriliyorsa bu noktada AB ülkelerinin bir diğer ifadeyle Haçlı ittifakının İslam’la mücadelesini yeni başlamış kabul etmek doğru değildir. Çünkü, başından beri Haçlı ittifakı İslam’ı ve Müslümanları yok etmek için fırsat kollamış, kendilerini güçlü gördükleri anda harekete geçmişlerdir. Ara dönemlerde sergilenen kucaklayıcı tavır ise gerçeği değil, şartların icabını gösteriyor. Bu bakımdan Haçlı seferlerini tarihin tozlu sayfalarına terk ederek unutmuş olanlar ya da unutmayı tercih edenler kendilerini kandırmış olabilirler. Ama toplumu kandırmaya ve oyalamaya hakları olmaması gerekir.
Tarihin derinliklerinden daha yakın zamanlara geldiğimizde Osmanlı İmparatorluğu’nu parçalamak için geçen yüzyılın başlarında Haçlıların üzerimize saldırıları da onların İslam ile savaşlarının sürdüğünü göstermeye yeter. Kaldı ki, bu savaş daha bitmemiştir. Her fırsatta İslam dünyasına yönelik Haçlı saldırılarında başı çekenin değişmesine rağmen devam etmektedir. Irak’ın, Afganistan’ın işgali, Arap baharı adı atında başlatılan ve henüz sona ermemiş olan İslam dünyasına yönelik Haçlı Seferleri dikkate alınmadan olaylar hep eksik değerlendirilecektir.
Bu arada sanıyorum Haçlıların İslam düşmanlığını görmek için Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ardından Varşova Paktı’nın dağılmış olması sebebiyle artık NATO’ya gerek kalmadığı tartışılırken NATO’ya yeni düşman olarak İslam ve Müslümanların belirlenmiş olması sebebiyle NATO’nun düşman rengi yeşil olarak belirlenmiştir. Yani, Haçlıların İslam düşmanlığı hiçbir zaman son bulmamış, sadece birileri bizlere bu düşmanlığın tarihin derinliklerinde kaldığını söylemeleri son bulmamıştır. Eğer, yukarıdan beri izaha çalıştığım Haçlıların İslam düşmanlığı unutulmamış/unutturulmaya çalışılmış olmasaydı son 50 yılımız AB kapısında beklemekle geçer miydi? İşin garip tarafı son olaylar bile bu ülkeyi yönetenleri AB kapısından çekilme noktasına getirmiyor. Akla gelen en fazla mülteci anlaşmasının tek taraflı iptalinden ibaret. Halbuki söz konusu anlaşmanın şartlarına AB uymadığı için anlaşma tek taraflı zaten iptal edilmiş durumda. Birtakım sert açıklamalarla mesele geçiştirilmeye, böylece de toplumun öfkesi canlı tutulmaya çalışılıyor. Kaldı ki ya baştan beri sert açıklamalar yapmadan birtakım adımlar atılabilirdi. Lafta AB’ye yönelik söylemediğimizi bırakmıyoruz ama sıra uygulamaya geldiğinde ortaya ciddi bir şey koymuyoruz. Belli ki, AB ülkeleri Haçlı zihniyetini dün olduğu gibi bugün de koruyorlar ama, Türkiye olarak bu gerçeği ya görmüyor ya da görmek istemiyoruz. Bu ise hep aleyhimize sonuçlar veriyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.