ABD ile birlikte terörle mücadele akla uygun geliyor mu? Çünkü bölgemizdeki terör örgütlerinin kurucu ve destekleyicisi ABD’dir. Bunlara her türlü silahı sevk eden de ABD. Böyle olunca özellikle bölgemizde terörle mücadelede ABD’nin içinde bulunduğu bir ortak cepheden sonuç alınamaz. Daha doğrusu böyle bir cephe oluşturulması kesinlikle Müslüman ülkelerin lehine olmaz/olamaz. Konuyu biraz daha açmak için “Stratejik Ortadoğu İttifakı” adı verilen ABD ve 55 Müslüman ülkenin teröre karşı ortak hareket etme kararı ve bunun için de 34 bin askerli ordu ve ‘Küresel Terörle Mücadele Merkezi’nin kurulmasının kararlaştırıldığı bir deklarasyon ile ilan edildi. Elbette terörle mücadele hususunda atılan her adımın desteklenmesi gerekir ama, böyle bir adımın içinde dünya jandarması ve terörist başı ABD var ise üzerinde durup düşünmek gerekir.

 

Özellikle de terör örgütlerini Türkiye’ye tercih etmiş ve bunu gizlemeye bile gerek duymamış bir ABD ile terörle nasıl mücadele edilebileceğini bu deklarasyona imza atanlardan birilerinin izah etmesi gerekmez mi? Özellikle de Suudi Arabistan’dan İsrail’e geçtikten sonra burada yaptığı konuşmada, “İran teröristleri ve milisleri fonlamayı, eğitmeyi ve donatmayı durdurmalı” demesinin oluşturulması düşünülen ordunun ileride İran’a karşı kullanılıp kullanılmayacağını da bugünden düşünmek gerekiyor. Buna bir de gerek seçim kampanyası sırasında. gerek ardından yaptığı tüm konuşmalarda İsrail’in her zaman korunup kollanacağını dile getirmesi, kısacası bölgemizdeki terör örgütlerinin ve çatışmaların maksadının İsrail’in güvenliği olduğu da düşünüldüğünde birtakım Müslüman ülkelerin yöneticileri gönüllü olarak ve ABD silahları ile kendilerine yönelik bir hamlenin adımını atmış olduklarını bilmelidirler. Böyle bir deklarasyonu imzalanmasının ABD Başkanı Trump’ın ilk yurt dışı gezisini Suudi Arabistan’a yaptığı sırada imzalanması ve bu imzanın hemen ardından Trump’ın İsrail’e geçmesi ve Ağlama Duvarı önünde gözyaşı dökmesi bir tesadüf olabilir mi?

 

Ayrıca, İran’ı terör örgütleri ve milisleri eğitip donatmaktan vazgeçmeye çağıran Trump’ın daha dün denebilecek kadar kısa bir süre önce YPG terör örgütüne silah sevkini öngören anlaşmayı imzalamış olması, bu silahların bir kısmının aynı zamanda başta PKK olmak üzere DEAŞ’a ulaştığı da biliniyorken içinde ABD’nin bulunduğu bir  ortak cephe ile terörle mücadele olunabilir mi? Bu soruya olur ya da olabilir demek mümkün mü?..

 

Oluşturulacak böyle bir cephe ile terörle mücadele olamayacağına göre hedef nedir?

Hedef uzunca bir süreden beri gerçekleştirilmeye çalışılan Sünni-Şii çatışmasını sağlamak olabilir. Yemen’deki çatışmalara çok daha fazla Müslüman ülkenin müdahil olması, İslam dünyasında ülkeler arası çatışmaların körüklenmesi, daha çok kan akması, daha çok Müslüman’ın ölmesi ve daha fazla İslam ülkesinin ufalanması olabilir. Bu gerçeği deklarasyona imza atan ülkelerin sorumlularının görmemiş olması mümkün değil. Gördükleri halde imza atmaları ise olsa olsa kendilerini bulundukları konuma getiren dünya jandarması ABD’ye diyet borcu ödüyor olabilirler.

 

Ayrıca ABD Başkanı Trump’ın Riyad ziyaretinde medyaya yansıyan  Uluslararası Radikal Düşünceyle Mücadele Merkezi’nin açılışında ışıklı dünya küresinin başında Mısır’ın darbeci lideri Sisi, Suudi Arabistan Kralı Selman ve ABD Başkanı Trump’ın birlikte poz vermesi de bir tesadüf olamaz. Açılışı yapılan merkezin adında yer alan ‘Radikal Düşünceyle Mücadele’ nitelendirmesi bile atılan adımların küresel sömürüye ve dünya Siyonizm’ine hizmet ettiğini anlamaya yetecektir. Çünkü, ‘Radikal Düşünceyle Mücadele’ nitelendirmesi Müslümanlara yönelik suçlamaları akla getiriyor. Çünkü, Batı toplumları radikal kavramını genellikle Müslümanları karalamak için kullanıyorlar. Kısacası, ABD ile işbirliği yaparak terörü yok etmek mümkün değildir. Olsa olsa ABD’nin radikal dediği grupların terörist ilan edilerek yok edilmesine yönelik bir faaliyetin merkezi oluşturuluyor olabilir. Özellikle Müslüman ülke liderleri ile tüm Müslümanların Haçlı ittifakı ve sömürgeci ABD ile aynı çuvala girmemeleri gerekiyor.